MEDYAGUNDEM.COM- Atilla Yayla’nın Yeni Şafak’ta bugün yazdığı “Gezi’nin siyasî felsefesi: Totalitarizm” başlıklı yazı, “Gezi ruhu” diye kemalistlerce de, sosyalistlerce de, İşçi Partililerce de, TKP’lilerce de, Ergenekoncularca da, Ertuğrul Özkökgillerce de yüceltilen “Gezi ruhu”nun aslında ne menem olduğunun siyasi ve sosyolojik bir analiziydi.
Yayla Gezi’deki “gençliğe” ilişkin bir de öngörüde bulunarak şöyle yazdı:
“Önemli bir bölümü zaten CHP’li ailelerden geliyor. Zamanla çoğu CHP’ye resmen girip örgütte yer kapmaya çabalayacak. Bir kısmı partinin Bizans labirentlerinde kaybolup gidecek. Bir kısmı klasik CHP tarzı siyaseti aşkla benimseyip bildik CHP’liye dönüşecek. Yaşlandıkça Gezi’de ne harikalar yarattıklarını anlatmak çoğunun diline vuracak. Önce çocuklarına sonra belki torunlarına nasıl bir biber gazı kapsülünü tekmeleyip kendilerinden uzaklaştırdıklarını, polis kalkanına tüm güçlerini toplayıp okkalı bir tekme indirdiklerini, geceler boyu polise ellerine ne geçerse fırlattıklarını, sağı solu ateşe verdiklerini hikâye ederek vadelerini doldurmaya çalışacak.”
Yayla, “Gezi’den niçin özgürlükçü bir siyasî yapılanma çıkmaz?” diye sorup, “Yansıttığı siyasî felsefenin nitelikleri yüzünden.” diye de cevap vererek, o felsefeyi de tarif etti:
“Orada egemen felsefe sosyalizm, nasyonal sosyalizm, faşizm, Atatürkçülük’tü. Bunlar kurucu rasyonalist, bireyi ve toplumu yeniden yaratmayı amaçlayan, toplum mühendisliğini esas yöntem olarak benimseyen, şiddeti seven, savaş taraftarı, totaliter felsefeler. Barışa değil çatışmaya, uygarlıkta ilerlemeye değil gerilemeye, özgürlüğe değil köleliğe hizmet edebilirler.”