1 Mayıs’a son iki gün kaldı… Ancak bu yıl İstanbul’da 1 Mayıs nerede kutlanacak tartışması var… Sendikalar inşaat çalışmaları nedeni ile büyük bir kısmı kapalı olan Taksim Meydanı’nda ısrar ediyor… Merak edilen ise valiliğin Taksim için izin verip vermeyeceği… İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu canlı yayında A Haber Muhabiri Olgay Orçun Korkut’un sorularını yanıtladı…
Sendika temsilcilerine Kazlıçeşme’yi önerdiklerini dile getiren Vali Mutlu, 1 Mayıs’ın uçurumun kenarında kutlanmasını istemediklerini belirtti. Taksim’i 1 Mayıs’a tamamen kapatmış bir pozisyonda olmadıklarını da ifade eden Vali, “1 Mayıs günü sendika temsilcilerimizin çıkarak çelenklerini Atatürk Anıtı’na sunmalarını özellikle arzu ediyoruz.” Dedi. Hüseyin Avni Mutlu, “böyle bir değerlendirmeden dolayı birçok eleştiri alacağım. Ama ben kaçamak cevap vermek suretiyle topu taca atmak da istemiyorum. Bana göre şehirlerin ortasında bu tür meydanlarda kutlamalar yaparak şehir hayatını olumsuz etkileyecek bir takım duruşlara da girmememiz lazım” şeklinde konuştu.
“KAZLIÇEŞME VE KADIKÖY’Ü ÖNERDİK”
1 Mayıs İstanbul’da kutlanacak. Kadıköy için yapılmış bir müracaat var. Özellikle sendika temsilcilerimizin ağırlıklı olarak düzenledikleri 1 Mayıs kutlamalarının İstnabul’da yapılmasını önemsiyoruz. Arzu etmiş olduğumuz farklı alanlarda kutlama yönünde herhangi bir müracaat şu ana kadar olmadı. Ama 1 Mayıs Taksim meydanında kutlansın şeklindeki arzu sendika temsilcileri tarafından halen ifade ediliyor. Dolayısıyla biz 1 Mayıs’ın İstanbul’umuzda kutlanmasını arzu ediyoruz. Kadıköy’de bir kutlama yapılmakla birlikte. Kazlıçeşme’yi özellikle çok uygun bir alan olması nedeniyle önerdik. Ulaşım ve güvenlik açısından her hangi bir sıkıntısı olmaması nedeniyle öncelikli alanlar. Fakat hali, hazırda özellikle Kazlıçeşme ile ilgili bir talep gelmedi.
“UÇURUMUN KENARINDA KUTLANSIN İSTEMİYORUZ”
Taksim arzusu var. Bunun neden olamayacağını günlerdir ifade ediyoruz. Bunu artık kamuoyu da çok net biliyor. Oradaki mevcut fiziki şartların, yürütülmekte olan yaylaştırma çalışma sonucu hali hazırda devam eden yoğun inşaatlar nedeniyle 24 bin metrekarelik alanın 12 bin metrekaresindeki sıkıntılı tablonun ve adeta bir uçurum niteliğinde 30 metreye varan yoğun hafriyatların güvenlik açısından ne kadar büyük bir handikap oluşturduğunu İstanbul kamuoyu da, ülkemiz kamuoyu da çok iyi biliyor. Biz de ısrarla ifade ediyoruz; gelin bunu uçurumun kenarında bir kutlamaya dönüştürmeyelim. Bu şenliği eziyete ve herhangi bir riske de sokmayalım. Emek bayramını, dayanıma bayramını hep birlikte gayet güzel emniyetli alanlarda kutlayalım. Bu dileğimizin bugüne kadar yanıt bulmadığını görüyoruz, açıkçası bundan da üzgünüm.
“TAKSİM’İ 1 MAYIS’A TAMAMEN KAPATMIŞ BİR POZİSYONDA DEĞİLİZ”
Biz Taksim’de tam bir müsaade etmeme uygulaması içerisinde değiliz. Taksim’de 1 Mayıs günü sendika temsilcilerimizin çıkarak çelenklerini Atatürk Anıtı’na sunmalarını özellikle arzu ediyoruz. Bu uygulansın. Kazancı Yokuşu’nda bugün itibariyle bir anma var ama 1 Mayıs günü de bu tertip edilsin ve Kazancı Yokuşu’nda da uygun bir seremoni ve anma yapılsın. Bunları 1 Mayıs günü arzu ediyoruz. Dolayısıyla 1 Mayıs’ta Taksim’i tamamen kapatmış olma gibi bir pozisyonumuz yok. Bütün bu dileklerimiz gerçekleşmez ama buna rağmen sendikalarımızın bir tavsiye duruşu olursa, ben özellikle İstanbul’da emekçi kesimler başta olmak üzere bütün kamuoyunun bu konudaki sağduyulu duyarlı yaklaşımını önemsiyorum. Burada da mutlaka böylesine sıkıntılı alanın olduğu, şehrin valisinin bu konu ile ilgili günlerdir güvenlik noktasında yapmış olduğu endişeli kaygılı açıklamalara rağmen hala toplumu oraya sevk etme yönündeki arzuyu, iradeyi kamuoyumuz çok iyi değerlendirecektir. Bizim bu konudaki yaklaşımımızı benimseyen bir tutum sergileyerek 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkarak sıkıntılı bir şekilde kutlamaya yanaşmayacaklarını değerlendiriyorum ve bu konuda İstanbul kamuoyuna ve emekçilerimizin aklı seklim yaklaşımına da sonuna kadar inanıyorum.
“ŞİDDETTEN BESLENEN GRUPLAR VAR”
Elbette ki her yıl olduğu gibi bir takım marjinal küçük gruplar bunu şiddete dönüştürmeye çalışabilirler. Şiddetten her zaman beslenmek isteyenler, geçen yıl müsaade etmiş olmamıza rağmen olay çıkartanlar, bu yıl zaten yasal olarak maalesef güvenlik nedeniyle veremediğimiz fiziki koşullardan kaynaklanan bu süreci sabote etmek için bir takım marjinal hareketler içerisine girebilirler. Benim yapmış olduğum bu çağrıya rağmen bir takım girişimler olabilir. Ben geniş, asıl emekçi kesimin bu çağrımıza kulak vereceğini yürekten inanıyorum. Onun için İstanbul Emniyetimiz bütün bunlarla ilgili güvenlik tedbirlerini alıyor.
“BEN DE EMEKÇİ BİR İNSANIM, EMEK KUTSALDIR”
Bu bir emek günüdür, dayanışma günüdür. Neticede hepimiz bu ülkenin emekçileriyiz. Biz de emekçiyiz. Bizim ailemiz de, babamız da, emekçi kesimden gelen, alnının teriyle geçinen işçi çocuğuyuz. Ben de bir işçi çocuğu, yıllarca fabrikalarda çalışmış bir babanın evladı olarak, her şeyden evvel emeğin kutsallığına inanan üniversite yılları içerisinde de yaz tatillerini çalışarak geçirmiş olan bir insan olarak emeğe ne kadar kutsal bir değer atfettiğimizi bir kez daha paylaşmak istiyorum. Bizim aldığımız tedbirler yasaklama değildir, güvenlik tedbiridir. İstanbul huzuru, emekçilerin huzuru içindir. Bu bir yasaklama değildir. Bunun yanlış algılanmamasını özellikle rica ediyorum. Emekçi kardeşlerimizin uygun alanlarda bu kutlamayı yapması konusunda göstermiş olduğumuz yaklaşımı da bir kez daha ifade ediyorum. Ama bu maalesef sendika temsilcilerimiz tarafından yanlış değerlendirilerek, “1 Mayıs için Taksim kapatıldı” şeklinde bir değerlendirmeye, ajitasyona da sebebiyet vermemeli. Kazlıçeşme başta olmak üzere yapmış olduğumuz öneriler keşke değerlendirilseydi.
“ŞEHİRLERİN ORTASINDA KUTLAMA YAPMAMALIYIZ”
(Taksim’in önümüzdeki yıllarda işçilere açılması ile ilgili) bu konu ile ilgili aksi bir değerlendirme içerisinde herhangi bir izahımız olmadı. Taksim’de devam etmekte olan yaylaştırma çalışması, en geç önümüzdeki 29 Ekim’e yetiştirilmesi konusunda bir hedef belirlenmiş durumda. Bizim ileriye dönük burayı şu şekilde değerlendirmeliyiz yönünde herhangi bir yaklaşımımız yok. Şunu da ifade etmek isterim, sorduğunuz için söyleyeceğim ama kişisel olarak söyleyeceğim. Ben bugün İstanbul Valisiyim, yarın İstanbul Valisi olmayacağım. Ama bu şehrin hemşerisi, bu ülkenin bir yurttaşı olarak değerlendiriyorum. Bana göre, şahsi olarak değerlendiriyorum, böyle bir değerlendirmeden dolayı da birçok eleştiri de alacağım. Ama ben kaçamak cevap vermek suretiyle de topu taca atmak da istemiyorum. İdari değerlendirme değil, kendi kişisel değerlendirmemi söyleyerek size cevap vereyim. Bana göre şehirlerin ortasında bu tür meydanlarda kutlamalar yaparak şehir hayatını olumsuz etkileyecek bir takım duruşlara da girmememiz lazım. İstiklal Caddesi’nde her gün bir hareketlilik var, her gün bir gösteri var. İstiklal Caddesi bizim fevkalade önemli bir tanıtım merkezimizdir. Kültür, sanat merkezidir. Ama gösteri merkezi olmaması lazım. Şehrin gösteri merkezleri de olmalı. İnsanlar güvenlikli olarak o alanlara gitmeli ve gösterilerini yapmalıdırlar. Biz şehirde birbirimizle inatlaşarak değil, birbirimizle anlaşarak… Emekse emeği kutsayarak, ona en yüksek değeri vererek, en iyi şekilde koruyarak bu kutlamaları yapmalıyız. Kişisel fikrimi soruyorsanız, bu tür yoğun alanların bu tür seremoniler için kutlama alanı olarak kullanılması yaklaşım itibariyle doğru değil. Ticaret merkezleri, hastane merkezleri, eğitim merkezleri, trafik merkezlerinin bu kadar yoğun olduğu merkezleri bu şekilde kullanmayı da kişisel olarak doğru bulmuyorum.
“TOPU TACA ATMADAN İÇİMDEKİLERİ SÖYLÜYORUM”
Kişisel olarak, buradan bir eleştiri gelebilir bana ama ben içimdekini söylemek durumundayım. İçimdekini de söylemek durumundayım. Topu taca atmayacağım. Seneye dair her hangi bir şey söylemiyorum, kişisel fikrimi söylüyorum. Doğru alanları tercih edip, İstanbul gibi 14 milyonluk bir şehirde bu tür sıkıntıları da hiç bir zaman yaşamamamız ve bu tür güvenlikli alanlıklar içerisinde de bu tür organizasyonları da en iyi şekilde yapmamız. Bu benim kişisel değerlendirmemdir. Bakın Milli bayramlar da dahi bu tür konuları zaman zaman medyamız gündeme getiriyor. 30 Ağustos’umuzu yapıyoruz, 29 Ekim’imizi yapıyoruz medya olarak sizler de bu konularla ilgili “ya bu alanda yapılmalı mı?” diyorsunuz. Tüm medya da bununla ilgili adeta ittifak içerisinde. Bunları düşünmemiz lazım. Oturmalıyız, bu şehri yönetirken akıllı yönetecek bir tarz içerisinde ortaklaşmalıyız. Bunları tartışmalıyız ama güzel güzel tartışmalıyız. Kavga ederek tartışmamalıyız. Neden doğru neden yanlış, halkımızla paylaşarak, birbirimizi ikna ederek yapmalıyız. Ben bu şehirde topu taca atarak yöneticilik yapamam. Doğru olanı söyleyeceğim. Seneye varım ya da yokum, o ayrı konu, ama ben bugün varım.
Bugün bu şehri yöneten bir idareci olarak kendi tarzımı kendi yaklaşımımı da sizinle paylaşmak durumundayım. Eleştiri alabilirim, tartışılabilir, tartışılsın. Ama hiçbir şey tabu haline getirilmesin. Bizim tabulardan kurtulmamız lazım. Biz şehri yönetirken akıllı yönetmeliyiz. Tabularımız elbette; emeğin kutsallığı bizim için fevkalade önemlidir, bayramlarımız fevkalade anlamlıdır en iyi şekilde kutlanmalıdır. Mükemmel yapmalıyız. Ama bunları ortaklaşa, ortak bir kültür geliştirerek yapmalıyız. Her 1 Mayıs’ta kavgaya hazırlanarak yapmamalıyız. Bu şehir bunu hak etmiyor. Bu şehir daha akıllı, daha iyi, ortaklaşarak yönetilmeyi hak ediyor. Bunu yaparken de tüm dünyadaki örnekler üzerinden hareket etmemiz kazım.
“VALİ DİLİNİN ALTINDAKİ BAKLAYI ÇIKARDI DENİLMESİN”
Vali dilinin altındaki baklayı çıkardı denilmesin. Bu benim kişisel kanaatimdir. Siz sorduğunuz için paylaşmış oldum. Bunun iki gün sonra yapılacak 1 Mayıs’la da herhangi bir ilgisi yok. Ben doğruları söylemezsem İstanbul halkına, fikirlerimi açık net ifade etmezsem, kendi dürüstlüğümden vicdanımda rahatsız olurum. Ben dürüst, halka karşı açık sözlü bir idareci olmak zorundayım. Doğrum neyse onu söylemeliyim, kabul görür görmez o ayrı konu. Ama ben doğrumu söylemenin vicdan huzuru içerisindeyim bugün.