Varlıkları “İslamcılık düşmanlığı” üzerine kurgulanmış Fetullahçılar, Ali Bulaç üzerinden “İslamcılık öldü” yaygarası yapıyorlar. Bugün Star gazetesinde Mehmet Metiner, “İslamcılık ölmedi sen öldün Al Bulaç” diyerek çok sert bir yazı kaleme aldı. İşte yazısı:
GÜLENİSTLERİN “İSLAMCILIK ÖLDÜ” TAKİYYESİ
Gülenistleri son zamanda İslamcılık merakı saldı. Ağıt yakmaya başladılar el birlik: “İslamcılık öldü.”
Seviniyorlar besbelli ama nedense takiyye yapıyorlar, üzülüyorlarmış gibi. Seviniyorlar çünkü bu tez üzerinden Erdoğan’ı yıpratmak ve itibarsızlaştırmak istiyorlar.
Dedikleri şu ezcümle: “İslamcılığı Erdoğan bitirdi.”
Hayatlarında hiç İslamcı olmamış, en fenası İslamcılığı muzır bir anlayış olarak kabul ettiği için İslamcılıkla mücadeleyi farz telakki eden Gülenistler, Ali Bulaç’ın sağladığı argumanlar üzerinden ahlaksızca bir takiye örneği sergiliyor.
Önce şunun cevabını verin: Siz İslamcılığın ölmesinden memnun musunuz değil misiniz?
Birincisi, AK Parti kendini hiçbir zaman “İslamcı” olarak nitelemedi. İkincisi, Erdoğan kendini “İslamcı bir parti”nin lideri olarak tanımlamadı. Üçüncüsü, Erdoğan liderliğinin kıymetini İslam dünyasının değme liderleri ve düşünürleri pekala biliyorlar. Erdoğan İslamcılığı öldüren bir lider olmuş olsaydı İslam dünyasındaki liderler ve Müslüman halk nezdinde bu kadar çok sevilip sayılmazdı değil mi?
İSLAMCILIĞIN ALİ BULAÇ’TAN ÇEKTİĞİNİ ANLATIRSAM…
Ali Bulaç kendini de, zamanla değişen kendi İslamcılığını da öldürmüş olabilir. Erdoğan’a duyduğu kişisel nefret üzerinden İslamcılık analizi yapmak, en fenası da Erdoğan’ı o malum çevrelerin yaptığı gibi “düşmanlaştırma”ya çalışmak İslamcı anlayışa ve ahlaka sığmaz.
Ali Bulaç kişisel nefretine ve düşmanlığına artık İslamcılık ideoloji giydirmekten vazgeçsin. Kafasına göre İslamcılık tarifi yapıyor, sonra zamanla kendisi değiştiriyor. Her dönemde de nedense İslamcılığın sahici ideologu ve aktörü kendisi oluyor. Herkes İslamcılıktan caysa bile bir tek o caymıyor. Herkes dünyevi nimetler üzerinden İslamcılığı satsa bile bir tek kendisi satmıyor.
İslamcılığın Bulaç’tan neler çektiğini anlatırsam söz uzayıp gider. Birbirimizi pekala iyi tanırız. Paralelin/Pensilvanya’nın İslamcısına dönüşmüş olması kendi bileceği bir iş ama dünyevi nimetler üzerinden veya dünyevileşmek iddiaları üzerinden Erdoğan ve eski dava arkadaşlarına kara çalmaya çalışırsa hakkımızı helal etmeyiz.
Bu dünyanın ötesi de var elbet. Ayrıca bizi kendisine kendi üslubuyla cevap vermek zorunda bırakmasın. Söyledikleriyle kimlerin değirmenine su taşıdığını görsün de az biraz haya etsin. Daha dün Pensilvanya’daki çakma Mesih için neler dediğini hatırlatmamıza gerek var mı?
“AMERİKAN BESLEMESİ”NİN İSLAMCISI
“Amerikan beslemesi” olarak suçladığınız biri adına bugün eski dava arkadaşlarınıza kara çalıyorsanız, itibarınızı tüketiyorsunuz demektir. Bulaç artık İslamcılık bahsinde konuşmasın.
“Devletin İslamcısı” olmadım diyor büyük bir gururla. Peki kimin İslamcısı oldun ve bugün kimin kılıcını kime karşı kullanıyorsun? “Amerikan beslemesi” dediğin adamın İslamcısı olmaktan gurur duyuyorsan ne diyelim. Onun adına kardeşlerine kılıç kuşanıyorsan ne diyelim. Geçmişin hatırını ve kardeşlik hukukunu dünyevi nimetler veya kişisel hırsların için çabucak tüketme.
PARALELCİ ALÇAKLARIN SARILDIĞI YALAN
Ali Bulaç “ajanlık” bahsine de girmiş Zaman’daki yazısında. Güya 1972’de gözaltına alındığında devlet adına birileri kendisine “ajanlık” teklifinde bulunmuş da kendisi reddetmiş! O tarihte ben 12 yaşındayım ve henüz İslamcı değilim.
Saadettin Tantan adında biri de kalkıp Bulaç’ın açtığı yoldan Bulaç’ın da bir dönem yol arkadaşlığı yaptığı İslamcıları “ajan” diye suçlamış. Tam bir tantana ehliyle karşı karşıyayız. İftiranın bini bir para. Tantan Yeni Zemin dergisini çıkaran İslamcıları “ajan” diye hedef gösteriyor.. Ali Bulaç’ın sözünü ettiği tarih ile Yeni Zemin’in çıkış tarihi arasında 21 yıl fark var. Ama paralelci alçaklar Bulaç’ın bir dönem beraber olduğu Yeni Zemin’deki arkadaşlarını ele verdiğini söyleyecek kadar da müfteriler.
İSLAMCILIK ÖLMEDİ BULAÇ SEN ÖLDÜN
Yeni Zemin’in Genel Yayın Yönetmeni’ydim. Çok değerli ve donanımlı kardeşlerimizle Türkiye’nin sorunlarına derinlikli bir bakış açısı getiriyor ve çözüm yolları arıyorduk. Yalçın Akdoğan, Osman Tunç ve Davut Dursun gibi arkadaşlarımızla beraber Bulaç da yayın kurulu üyelerimizden biriydi. Ben de göz altılar yaşadım. İşkenceler gördüm. Kısa süreli hapis hayatım oldu. Hamdolsun hiç kimse bana “ajanlık” teklif edecek cüreti gösteremedi. Çok şükür bende öyle bir zaaf veya eksiklik alameti bulamadılar.
Kendimden yana eminim. Yeni Zemin’de birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımdan yana da… Bulaç hariç hepsi birer onur abidesi olarak duruyor kalbimizde. Yeni Zemin’deki arkadaşları için Bulaç bu iddiada bulunmuyor elbet. Ama parelelci alçaklar ve Tantan gibi ne idüğü belirsiz kimseler onun açtığı yoldan haysiyet cellatlığı yapıyor. İspata çağırıyorum o iddia sahiplerini… Kim ki iddiasını ispatlayamazsa müfteridir. Müfterinin İslam hukukundaki cezasını Bulaç daha iyi bilir.
Dedikodu, gıybet, yalan haber, suizan bahsinde ahkam kesen Bulaç’ın bu mübarek ayda yol açtığı bu günahın hesabı elbette öte dünyada sorulur. Bizim kafamızdaki İslamcılık ölmedi Bulaç, ama sen gönlümüzde öldün…
Kendini öldürdün sen, asıl kendini…