Devlete dayattığı haksız talepleri almaya alışan Doğan Medya Grubu, gazete kağıdı sahtekarlığı ve Hilton Otel’e yasaların tanıdığı sınırın üzerinde imar izni verilmemesi nedeniyle Cumhurbaşkanı ve Hükümete saldırıyor.
Doğan Yayın Grubu, 7 Haziran seçimleri öncesi hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan yayınlarıyla dikkat çekiyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anlattıkları, Aydın Doğan’ın “Eski Türkiye” alışkanlıklarını sürdürerek hükümete ayar verme arzusunu hala taşıdığını gözler önüne serdi. Peki Doğan Grubu, her seçim öncesi neden devlet yöneticilerini hedef alıyor? Bu sorunun yanıtını Turgut Özal döneminin iki önemli bakanı Ekrem Pakdemirli ve Mehmet Keçeciler veriyor: Gazete kağıtlarının fiyatı ve teşvikler…
Eski Türkiye alışkanlıkları
Pakdemirli ve Keçeciler, ANAP’ın kuruluş yıllarından itibaren Turgut Özal’ın yanında olmuş, onun Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak medya ile sorunlarına yakından tanıklık etmişlerdi. Hatta hükümet üyesi bakanlar olarak bizzat kendileri de medyanın hedefi olmuştu. O yılları sorduğumuz Pakdemirli “maalesef batılı anlamda medyamız yok. Medya sahipleri aynı zamanda ekonominin içinden işadamları. Kendi menfaatleri için konuşuyorlar” diyerek başlıyor anlatmaya. Özal’ın kendilerini, “basın ile mesafeli durun” diye uyardığını belirten Pakdemirli “O zamanki Hürriyet ve Milliyet gazeteleri, başlangıçta Özal’a destek verdi. Ama Özal, onların dediklerini yapmayınca neler söylemediler ki… ‘Biz beşinci kuvvet değil, ikinci kuvvetiz’ dediler, hayvan benzetmesi yaptılar. Rahmetli Turgut Bey bunların hepsini sineye çekti” diye konuştu.
Maaşlı şarlatanlardan yalan manşetler
ATV ve A Haber televizyonlarındaki ortak canlı yayında “Cumhurbaşkanıyla Gündem Özel” programında gazeteci Mehmet Barlas’ın soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Doğan Medya Grubu’na yönelik değerlendirmelerde bulunarak önemli açıklamalarda bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğan grubu gazete ve televizyonlarının kendisine yönelik ilk saldırısının 1994 yerel seçimlerinde belediye başkanı seçilmesini önlemek için ‘Vay Tayyip Ağa Vay’ başlığı altında yaptığı asparagas villa haberiyle başladığını ve Cumhurbaşkanı seçilmesini önlemeye yönelik manşetleriyle de saldırının 20 yıl sonra bile devam ettiğini anlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğan Grubu’nun kendisine saldırmasının nedeni olarak iki başlığı öne çıkardı: Gazete kağıdı sahtekarlığı ve Hilton Otele, yasaların tanıdığı sınırın üzerinde yeni imar izni verilmemesi. Hürriyet gazetesinin geçtiğimiz günlerde kendisine yaptığı seslenişin bir ‘tehdit’ ile bittiğini belirten Erdoğan, Aydın Doğan’a seslenerek, “Senin maaşlı şarlatanların ne yazarsa yazsın beni ırgalamaz… Doğan’ın gazetelerinin, adaylık sürecimden başlayarak attığı manşetler ortada. İkili görüşmelerde böyle konuşmuyorlar. ‘Sizden dürüstlük bekliyorum’ dedim ama olamadılar. Şimdi de baş yazıyla bana gönderme yapıyorlar. ‘Sen ne yaparsan yap, etrafında kimleri toparlarsan toparla alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağım’ dedim.
Senin bu tehditlerin falan hiçbiri beni ırgalamaz. Köşe yazarların falan ne yazarlarsa yazsınlar, senin o maaşlı bütün şarlatanların ne yazarlarsa yazsınlar, benim için bu hiçbir şey ifade etmez. İnandığım, doğru bildiğim ne varsa bu ülkede bunları milletime anlatacağım. Milletimin bunları bilmesi lazım” diye konuştu.
Teşvik alamayınca kıyamet kopardı
O dönemde gazete kağıtlarının, devlet yönetimindeki SEKA tarafından karşılandığını ve SEKA’nın fiyatları düşük tutması için medyanın, hükümete baskı yaptığını söyleyen Pakdemirli, o dönem medya patronlarının teşvik alamadığında da hükümete yüklendiğini belirterek, “Bakan olarak gazete kağıtlarına zam yaptım diye beni hedef aldılar. Kooperatifim vardı. Onun üzerinden “Ballı kooperatif” manşetleri atarak şantaj yaptılar ama boyun eğmedim” dedi.
Gazete kağıtları amaç dışı kullanılırdı
Mehmet Keçeciler ise medyanın‘sancısını’ şöyle anlattı:
“80’li yıllarda özellikle Hürriyet ve Simaviler hükümete yüklenirdi. Nedeni, gazete kağıtlarına yapılan aşırı sübvansiyonun azaltılmasıydı. Halbuki bu sübvansiyon yüzünden tüm sıkıntıyı SEKA çekiyordu ve biz de sadece fiyatı makul bir seviyeye getirmiştik. Ayrıca gazete yapmak için aldıkları sübvansiyonlu kağıdı amaç dışında örneğin kitap basmak için kullandıklarını tespit etmiştik.”
(STAR)
Böyle üçkağıtla, hırsızlıkla devleti soyup zengin olanların para muslukları kesildiği için birer şeytana dönüşmelerini ibretle izliyoruz.