A Haber’de Zeynep Bayramoğlu’nun sunduğu Kadraj programına katılan Seta Genel Koordinatörü Taha Özhan çözüm süreci ile köşk seçim sürecinin birbiriyle etkileşimini değerlendirdi. Özhan Köşk seçiminin ilk turunun aslında 30 Mart seçimlerinde yapıldığına işaret ederek, CHP ve MHP’nin çatı adayı İhsanoğlu için “asgari nezaketi göstermeyerek aday oldu” yorumunu yaptı. Özhan, Meclis’te görüşülecek çözüm sürecini yasal güvenceye kavuşturacak yasa tasarısı ile ilgili ise “gönül istersin ki ihtiyaç duyulmasın” diyerek, bu yasaya başvurulmasının aslında bir utanç kaynağı olduğu değerlendirmesinde bulundu. Özhan, yasaya ihtiyaç duyulmasının ana sebeplerini muhalefetin çözüm sürecine karşı tavrını ve 7 Şubat krizini gösterdi.
30 MART KÖŞK SEÇİMLERİNİN İLK TURUYDU ASLINDA
İlk kez böyle bir seçim yaşayacağız. Sadece halkın seçeceğinden dolayı değil, bu aynı zamanda bir seçim üçlemesinin ikinci halkası. 2014- 2015 Türkiye’de bir seçim üçlemesi olacağı belliydi. Siyasi partilerin buna göre bir hazırlık yapması, gündemin buna göre şekilleneceği belliydi. Sadece 2013 ‘Gezi’ olayları ile erken başlamış oldu. 2014 30 Mart seçimleri de aslında 17 Aralık ve 25 Aralık’taki operasyon, yargı polis çetesinin darbe çetesinin girişimi ile bitmiş oldu. İlk tur 30 Mart seçimleriyle cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu oldu. Seçimlerde kimin seçileceği nasıl seçileceği tartışması aslında bitmiş oldu.
İHSANOĞLU NEZAKET GÖSTERMEYEREK ADAY OLDU
Selahattin Demirtaş resmen aday değil, CHP’nin bir adayı yok, MHP’nin de bir adayı yok. Çatı aday dedikleri bizim siyasette karşılığını bilmediğimiz bir formülleri var. Bizim açımızdan muhalefet partilerinin bir adayı yok bu seçimde. Tam da hedefledikleri buydu. Erdoğan karşısında 9. seçim yenilgisini, Erdoğan Meclis’te siyaset yaptığından beri tekrar tatmak istemediler. Kazanırlarsa kendi adaylarının bir şekilde kazanacaklarını söyleyeceği bir adayla çıktılar. Normalde Erdoğan karşısında aday olmayacak bir adayı ikna ettiler. İhsanoğlu asgari nezaketi göstermeyerek aday oldu.
MUHALEFET ANLAMLI BİR SİYASİ ÖZNE OLMAKTAN ÇIKTI
30 Mart seçimleri ittifak teknolojileri üzerinden siyasete kibrit suyu döktü. Siyaset yapmanın kendisi anlamsızlaşır, siz kurucu siyasi aktör olamazsınız. 30 Mart’ta bunu gördük. Bu kimi yerlerde fayda getirdi ama sahici aktör olmaktan uzaklaşıldı. Siyasi varlıklarını anlamlı özne olmaktan çıkardılar. İhsanoğlu’nun adaylığı muhalefet açısından siyasi sıkışmışlık getirecek. Şu an içinde bulundukları sıkıntı ilerleyecek. Muhalefet içinden bir çatlamaya doğru sürecin evrileceğini düşünüyorum, özellikle CHP açısından.
MUHALEFETİN KRİZİ 2015 SEÇİMİNE DE YANSIYACAK
Üzerine ciddi konuşulacak bir aday olmadığı için şu soruyu müstehzi bir şekilde sormak zorunda kalıyoruz. Cumhurbaşkanlığı sistemi değişti, Meclis seçmeyecek, halk seçecek. 2007 seçimlerini 367 marifeti ile krizine götürenler, sistemi değiştirdi. CHP iyi kötü hala 2007 seçimleri öncesinde bir yerde duruyor. o günden bugüne bir yere gelebilirlerdi ancak bunu yapamadılar. Bayrak yarışının birinci ayağında sahici aktör olmayı denemediler 30 Mart seçiminde. Gülen grubunun kendilerine verdiği mühimmatla siyaset yaptılar ve bir krize girdiler ve bu kriz 2015 seçimlerine de yansıyacak. 2015 Mart’ında biz genel seçimlerini konuşmaya başlayacağız. İhsanoğlu gibi siyasi projelerle iş yapmayı deneyecekler. Bu CHP açısından kendi krizini büyütmek anlamına geliyor. Taban cari elitlerle kriz kaybetmek yerine, Kemalist cemaati temsil edecek aktörlerle seçim kaybetmek isteyecek. Mesele eninde sonunda seçim kaybetmekle sonuçlanacaksa o zaman neden benden uzak aktörlerle seçim kaybedeyim diyecektir. Bunun işaretlerini görmeye başladık.
HÜRRİYET’İN HABERLERİ BAŞBAKAN İLE CUMHURBAŞKANI’NIN ARASINI AÇAMAZ
Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Başbakan’ın ilişkisi, davalar, son beş yıla yayılan sayın Cumhurbaşkanı’nın son yedi yılına dayanan bir ilişki değil. Aynı siyasi atmosfer içinde o siyasi çizgide kriz yaşandığında aynı tarafta yeni bir hareket başlatmış iki isim. Bu iki isim arasındaki ilişkinin boyutu Hürriyet haberleriyle etkilenmez. Bu iki isim Hürriyet’in yayınlarını aşacak şekilde tecrübe sahibi kurucu aktörler.
Anayasa Mahkemesi’nin son aylarda aldığı kararlar, ya da kendisini konumlandırdığı pozisyon, siyaseti hırpalayan, siyasi aşağılayan, Meclis’teki Anayasa Komisyonu’nun dağılması ile sert ifadelerle seçilmiş vekilleri yerden yere vuran bir durum var. gezi’den önce başkanın siyasi konuşmaları var. Bu konuşmaların ardından pozisyon aldığı için farklı pozisyondaki aktörler de bunu en sert şekilde eleştiriyor. Yıprandığını düşünüp tepki veriyor. Bir kısır döngü oluşuyor. Anayasa Mahkemesi görevi neyse onu yapmak durumunda. Aldığı kararların hepsi de eleştirilebilecek kararlar. Usulden bozulan kararlar. Öncelik sırasından başka birçok meseleye gitmemiz mümkün. Anayasa Mahkemesi’nin bu kadar gündem teşkil etmemesi, kendine siyasi tartışmalar içinde pozisyon bulmaması lazım. Bugün bu kararlar nedeniyle alkışlayanlar var yarın başka kararlar nedeniyle eleştirenler olabilir. Yargının hukukun kendisi belli sınırlar dahilinde yargı sürecinde etkili olabilir.
DEMİRTAŞ’IN ADAYLIĞI İKİNCİ TUR SEÇİMİNE YÖNELİK
Kürt seçmenin İhsanoğlu’ndan oy alması zor bir ihtimal. Demirtaş neden aday oluyor. kazanma ihtimali var mı , yok. Buna rağmen aday göstermek istemeleri ellerini güçlendirip siyasi pazarlıkta güçlü görünmek. 2010 seçimlerinde ırak’ta benzer tavrı Barzani sergiledi. Irakiye hareketi tüm farklılıkları kucaklayan hareketti, ve seçimleri kazandı. Barzani o ittifak içinde yer almayarak elini güçlendireceğini düşündü ama sonu felaketle bitti. Türkiye’de belli coğrafyaya sıkışan hareketlerin karar vermesi gerekiyor, ya o sıkışmışlık içinde ya siyasi pazarlık konusu olmaları ya da sıkışmışlıklarını açmak için Türkiye genelinde bir siyaset yapması gerekiyor. Kürt seçmenin Demirtaş aday olsa bile Erdoğan’ın daha fazla oy alacağını düşünüyorum. Şu an Kürtlerin birinci partisi Ak Parti, Kürtlerin Türkiye genelinde de en çok oy verdiği parti Ak Parti. Adaylığın kendisi daha çok ikinci tur hesabı için. Kürt seçmen çözüm süreci ve bundan sonrasının teminat içinde kalması için Erdoğan’dan yana tercih kullanacaktır.
ÇÖZÜM PAKETİNE İHTİYAÇ 7 ŞUBAT KRİZİYLE DOĞDU
Bu pakete makul bir devlette ne diye ihtiyaç olsun. Zaten sorunu çözmeye çalışıyorsunuz ,elbette devletin farklı unsurları sorunun aktörleri ile muhattap olacak. Çok trajik bir durum. Bu yapılması gerekenler için de facto Erdoğan tüm riskleri almasına karşın bu yeterli görünmedi bir de yasal teminat getirilmeye çalışıldı. Bu acı bir durum. Türkiye’de muhalefet partileri sürece adam akıllı destek vermediği ve yargı polis çetesi çözüm sürecini tehdit ettiği için bu duruma geliniyor. Bu Türkiye açısından sıkıntılı bir durum. Daha geçen hafta Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a gitti. Orada herkesi mutlu edecek ne kadar cümle varsa kurdu .Bir hafta önce ne söylüyorsunuz, bir hafta sonra karşı çıkıyorsunuz. Gönül isterdi ki çözüm sürecinde bunun tüm Türkiye’nin yarası olduğu gerçeği herkesçe kabul edilsin ve yasal gerekçelere ihtiyaç duyulmasın. Öcalan ve PKK çizgisi tarafından da dile getiriliyordu. Onların açısından talep makul. Bunun temelinde batılı çatışma çözümü teknikleri yeterli. Bu yasal güvenceler olduğu için çözüm süreci başarılı olacak değil. Buraya kadar yasal güvencesiz geldi. Ak parti kendi siyasi sermayesini riske attı. 7 Şubat tecrübesinden bu yana bir tehdit hissedilerek bu yasa ile bertaraf edilmeye çalışılıyor.
SONBAHARDA PKK VAROLUŞSAL BİR KARAR VERECEK
2013 çözüm sürecinde yan çizen, Suriye’deki gelişmelerden dolayı anlamsız beklentilere giren PKK, bu seçim süreci de atlatıldıktan sonra bu sonbahar ile varoluşsal kararlar almak durumunda ve umarız ki bu kararlar siyasi çözüme yatırım yapan kararlar olur ve siyasallaşmaktan korkmaz.
Öcalan’ın çözüm sürecinde CHP’den destek istemesi anlamsız. Diyarbakır’daki Kılıçdaroğlu destek vereceğini söylüyor. Ankara’daki Kılıçdaroğlu destek vermiyor. Sol liberal kanat bir gün destek veriyor bir gün vermiyor. Kaotik, şizofren bir yapı söz konusu. Hangi CHP destek verecek. Siyaset sorunu çözmek için düzen kurmaya çalışıyor, bunun yetkisi Meclis’te değilse nerede?
IRAK’A HUZUR BÖLÜNME İLE GELMEZ
Bölünmüş Irak’a dair yapılabilecek en zor şey Irak’ı bölmek. Irak etnik mezhebi fay hatları üzerinden bölünmüş durumda ama bu bölünmeyi siyasi statüye kavuşturacak bir yere gelmek öyle kolay bir şey değil, hatta imkansız. Çünkü devasa Sünni Arap sorunu var, Kürtler belki bir coğrafyada yoğunlar ama Sünni Araplar Irak’ın tam ortasında farklı yerlerde, siyasi statü verilecek pozisyonda değiller. Irak’ın bölünmüşlüğüne vurgu yapmak ile Irak’ı bölecek senaryolardan bahsetmek ayrı şeyler. İşgalden bu yana Irak’ta üç temel kırılma var. İşgalin kendisi, 2005 kaosu. Kötü bir anayasa kabul edildi, kabul edilemez bir seçim yapıldı. 2006’da Maliki yönetime getirildi. Aceleci bir şekilde Bush yönetiminin Irak’taki bataklıktan çıkmak için aldığı aceleci kararın maliyetleriydi. 2010 seçimlerinde Türkiye orada başarı hikayesi elde etti. Irakiye hareketi az bir farkla da olsa Irak hukuk devleti koalisyonunu yendi, Maliki’yi yendi. İran ve ABD anlaşarak hükümeti Maliki’ye devretti. Bugün IŞİD fenomeni sürpriz değil, özünde işgalin ürünü ve Maliki’nin ürünü. Irak’ı bölerek huzura, istikrara kavuşamazsınız. Irak’ı bütünleştiren tek unsur var, o da petrol gelirleri. Bu petrol gelirlerinin adilane dağıtılmasını sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyaç var.