Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in “Teşekkür edelim de… Siz de pek bir oynaksınız birader!” başlıklı yazısı şöyle…
Haklarında soruşturma açılınca, sağda solda, “Bize teşekkür edeceklerine…” diye laf çevirmeye başladılar.
Teşekkür etmeliymişiz, çünkü Hürriyet’in “Karargâh rahatsız” haberi olmasaymış, bir cunta yapılanmasından haberdar olamayacakmışız.
Bir parça doğru…
Haber, bir “rahatsızlığı” duyuruyor. Dolayısıyla, bir cunta yapılanmasını…
İddiaya göre, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın kimi tutumları, ordu içinde (ve dışında) hoşnutsuzluğa yol açmış…
Hürriyet gazetesi temsilcisi de, görünür ya da görünmez mecralarda dile getirilen eleştirileri başlıklar halinde derleyerek, Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir yetkiliye gidiyor. O yetkili de, bu eleştirilerin dile getirilmesinin/dile getiriliş biçiminin karargâhta rahatsızlık oluşturduğunu söylüyor.
Haber bu.
Bu habere soruşturma açmak, iddia sahiplerine (yani Hürriyet gazetesi yetkililerine) haksızlık mıdır?
Bilakis, soruşturma açmamak haksızlıktır.
Hem Genelkurmay Başkanlığı’na, hem halka, hem halkın seçtiklerine, hem de “15 Temmuz gecesi aradım çocukları… Dedim ki… Ne olursa olsun, demokrasinin yanında duracaksınız…” diye masallar anlatan adama haksızlık…
Nitekim ilgili Cumhuriyet savcısı, suç duyurusu üzerine, haberde işaret edilen “cunta yapılanması”nı ortaya çıkarmak amacıyla bir soruşturma başlattı.
Bu çerçevede, haberde imzası olan Hande Fırat’la, “askeri kaynaklar” olarak kodlanan Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanlığı’nın tanıklığına başvuracak, gerekirse gazetenin patronunu ifadeye çağıracaktır.
Böyle bir soruşturmaya vesile olduğu için, Hürriyet gazetesine teşekkür edebiliriz.
Fakat, (Aydın Doğan’ın garsonluğuyla taltif edilen şahsın söylediği gibi), teşekkür edeceğiz de, ötesini söylemeyecek miyiz?
Hem söyleyeceğiz, hem de kurulduğu günden itibaren demokrasinin önünde bir engel olarak duran Hürriyet gazetesini ve taşıdığı “gizli niyeti” sorgulayacağız.
Bu gazete, Menderes’i astıran “cinayet örgütü” dâhil, darbe yapan bütün canileri destekledi.
Bütün muhtıralara omuz verdi.
Siyasete müdahale girişimlerine hem malzeme üretti, hem de bu girişimlerin lojistiğini yaptı.
Bir darbede de “öncü rol” oynadı…
Hemen, “İşi bu defa silahsız kuvvetler halletsin”, “Paşa Başkanı hizaya soktu”, “Topyekûn Savaş” manşetlerini hatırlayalım. (Bu gazetenin bir yazarının, dönemin generallerinden birine, “soru soruyorum” ayağından, “Paşam, ne zaman geliyorsunuz?” diyerek darbe siparişinde bulunduğunu da hatırlatalım.)
Bu problemli gazetenin, “bize teşekkür edeceklerine” dediği haberi de son derece problemli.
Birincisi, devam sayfasında kullandığı başlık “çağrışımlara” açık. Bizi bir şeye karşı uyarmıyor da, bir şeyle “korkutuyor” gibi. “Karargâh rahatsız” derken de, bir “ima”da bulunuyor. Neyi ima ettiklerini anlıyoruz ve “hadi insanlık bizde kalsın” deyip susuyoruz.
İkincisi, bir rahatsızlıktan söz ediyor… Anlıyoruz ki, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’dan ve mevcut ordu yönetiminden rahatsız olan bir kesim var. “Rahatsızlara” ilişkin detaya girilmemesi, bir diğer ifadeyle faillerin ortada bırakılması problemli… Eleştirilerden söz ediliyor ama failler bilinmiyor. Ya sallıyorlar, ya da “karartma” uyguluyorlar.
Failler (rahatsızlar) içerideyse, görüşüne başvurulan “askeri kaynak”ın (yani Genelkurmay Başkanlığı yetkilisinin) sızlanmaları bir anlam ifade etmiyor.
Sızlanacaklarına, gereğini yapsınlar, bir cunta yapılanmasını işaret eden “rahatsızları” etkisiz hale getirsinler.
Failler dışarıdaysa, yani Genelkurmay yetkilisi muhalefet cephesinden gelen eleştirilerin karargâhta bir rahatsızlık oluşturduğunu anlatmaya çalışıyorsa, hiç anlatmasın.
Haklarını yargıda arasınlar.
Rahatsızlık bildirerek muhalefete çeki düzen vermeye çalışmak karargâhın işi değil.
Karargâh kendi işine baksın.
Bir darbeye aşerdiği konusunda derin kuşkular uyandıran ve eli gözü oynayan Hürriyet gazetesi de ortalığı bulandırmasın, doğru dürüst habercilik yapsın.