DOMBIRA
Dombıra; Türkiye’de pek bilinmeyen telli bir çalgıdır. Daha çok Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan, Afganistan’da kullanılır. Tek paça odundan oyularak sapı ve gövdesi elde edilir, çalınırken gövdesine vurularak ritim tutulur. Arkasında da sesin çıkması için bir delik vardır.
Orta Asya Türkleri için önemli bu çalgının nasıl icad olduğu bilinmiyor fakat neden iki telli olduğu ve üzerindeki deliğin nasıl oluştuğunu anlatan ilginç de bir hikayesi vardır.
Dombıra, Türkiye’de asıl meşhur olmasını Nogay halk ozanı Arslanbek Sultanbekov’un şarkısına ismini vermesine borçludur. Cengizhan filminin savaş sahnesinin eşlik ettiği klib, insanı etkiler başka dünyaya götürür.
Dombıra aslında Nogayca’da şişman, şişko, tombul, dombili gibi anlamlarına gelebilmektedir.
Orta Asya Türklerine düşkün olduğu izlenimi veren ve kompozisyon ödevi yapan 12 yaşında çocuk kıvamında, anlam hatalarıyla dolu yazılar yazan, yazılarında haktan, hukuktan dem vurup çırpındıkça batan “Dombıra” bir “topsakal kardeşimiz” var.
Dombıra topsakallı arkadaş sürekli battığı için ne yapacağını şaşırmış vaziyette, boyunu aşıp epeydir kızdığı Eyüp Can üzerinden Ekrem Dumanlı’ya çakıp boyunun ölçüsünü alınca, kafası karıştı şekeri yükseldi, başladı saçmalamaya.
Süresi dolduğu halde oturmakta ısrar ettiği lojmandan ancak çevik kuvvet zoruyla çıkarılınca utanmadı,Emniyet Genel Müdürünü tehdit etti, “Başbakan özür dilesin benden” diye yazı yazdı,
Dombıra ilk dinlendiğinde insanı değişik tınısıyla şöyle bir kafasını kaldırmasını kulak kesilmesini sağlar, hele bir savaş sahnesi klibiyle izlenirse çok değişik gelir ama 3-4 defa üst üste dinlerseniz, bir süre sonra kulak çınlaması gibi gelmeye başlar, baş ağrıtır.
Kulak tırmalayınca hemen CD’yi çıkarır ve uzun süre dinlememek üzere arşive atarsınız.
Bizim Dombıra Topsakal da artık saçmalamaya ve kulak tırmalamaya başladı, haliyle bilgi akışında problem olunca en iyi bildiği şeye hakarete, şantaja, tehdite yöneldi, cüssesi ve egosu aynı oranda şişti şişti ve….. GÜM!!!!
Yakın çevresine ben istediğimi yaparım, söylerim bana dokunacak adamın anlını karışlarım diye hava atarak, Başbakan’a açıkça küfretti, zannetti ki bunu yediririm, arkasından parmaklarım çok büyük onun için yazı yazarken, hata yapmışım diye bir de dalga geçti…
Tehdidin, kendisi olduğu anlaşılınca, korumaları yakından, çağrılıya çevrildi, Ankara Valisine ağzına geleni söyledi, MHP’den içeri giremediği için CHP’ye gidip beni danışman yapın sizi uçurayım diye araya sokmadık adam bırakmadı…
Şişman Topsakal, hayat boyu Polis Akademisi öğretim üyesi olacaksın diye senin ve 20 arkadaşın için dönemin İçişleri Bakanının çıkardığı yönetmeliğe çok güvenme, bu ülkede kanunlar bile artık bir günde değişiyor.
Bak artık Faruk Arslan bile sana yazı yazmaya yetişemez oldu, yokuş aşşağı gidiyorsun, tozlu arşive kalkmana az kaldı…
Kendini kaybedip, Başbakan’a padişah diyorsun, eğer padişahlık döneminde yaşasaydın, kellen sorgusuz sualsiz giderdi…
Unutma ki, Osmanlı döneminde kellesi gidenlerin çok azı, padişaha küfretmek gibi çok ağır bir suç işlemişlerdi.
Yaptığın usulsüzlüklerin ve kanunsuzlukların (ki bunlar vatana ihanete kadar gidebilecek ) hesabını kanun önünde vermeden, yargılanmadan daha bu filmin sonu gelmez.
Bu çırpınışlarını, sadece kendisi değil diğer topsakallı dava arkadaşları da görecek.
Bu gün yaşananlar topsakal çetesine ilk hamledir, dahası da inanıyorum ki mutlaka gelecektir.
Türkiye’nin bu güne kadar hiç bir çetenin emrine girmediğinin, çok iyi bilinmesi gerekir.
Osmanlı filan deyince, Ziya Paşa’nın meşhur sözüyle konuyu noktalayalım:
“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir; Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.”
ERDEM YAVUZ
MEDYAGÜNDEM NOTU:
Yazarımız Erdem Yavuz’un sözünü ettiği “Dombıra” sesi şöyle: