Gazeteci Taha Akyol, A Haber’de yayınlanan “Canan Barlas ile Gündem” programında Tuba Kalçık’ın Türkiye’de demokratikleşme, insan hakları ve sivilleşme ile ilgili sorularını yanıtladı.
Herhangi bir Avrupa ülkesinde olsa, BDP’nin kapatılacağını ve bu kapatmayı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin onaylayacağını söyleyen Akyol, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda Türkiye’de insan hakları eksikliği ile ilgili belirtilen konuların çoğunu gerçekçi bulduğunu da dile getirdi. Taha Akyol, Türkiye’de Asker- Sivil ilişkilerinin önemli oranda rayına oturduğunu belirterek, “İsviçre ya da Nordik ülkelerde yaşamadığımızı dikkate almalıyız” ifadesini kullandı.
“HERHANGİ BİR AVRUPA ÜLKESİNDE BDP KAPATILIRDI”
Türkiye demokratikleşme açısından çok büyük mesafe kaydetti. Türkiye’de özgürlüklerin bundan 10 sene önce, tahmin edilemeyeceği kadar geliştiği alanlar vardır. Kürt meselesi ile ilgili Türkiye’de bir Söz ve ifade hürriyeti bakımından bir özgürlük problemi kalmamıştır. Türkiye’nin tarihle yüzleşmesinde, Türkiye’nin askeri vesayeti eleştirmesinde ileri derecede demokratik özgürlükleri kullanır duruma geldik. Özgürlüğün problemli gözüktüğü alanlar, terörle ilişkili alanlardır. Bu dünyada da son derece problematik bir alandır. Mesela, herhangi bir Avrupa ülkesinde olsaydı BDP kapatılırdı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu kapatmayı onaylardı. Nitekim İspanya’da Herri Batasuna Partisi ETA terörünü kınamayı reddettiği için kapatıldı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi demokrasilerde teröre karşı durmak, terörü eleştirmek bir etik görevdir diyerek bu kapatmayı onayladı. Ben bununla BDP kapatılsın demiyorum, aksine BDP kapatılmamalı. BDP’yi kapatmak, daha tahripkâr sonuç doğuracağı için siyasi bakımdan kapatmamak daha doğru bir tavır olur. Fakat özgürlük açısından baktığımızda ağızlarına gelen her şeyi söylüyorlar. Dolayısıyla, Türkiye’de özgürlüğün bundan 10-15 sene önce düşünemeyeceğimiz kadar geliştiği alanlar var.
“AB RAPORUNDAKİ İNSAN HAKLARI EKSİKLİĞİ HUSUSLARI GERÇEKÇİ”
Avrupa Birliği’nin İlerleme Raporu konusunda Türkiye’de insan hakları eksikliği ile ilgili belirttiği hususların birçoğunu gerçekçi buluyorum. Raporda basın hürriyeti ile endişelerini belirtiyorlar. Bunun da gerçek olduğu yönler var. Ama ben bir gazeteci terör örgütünün bir sözcüsü gibi davrandı da o eylemden dolayı hakkında soruşturma açıldıysa şu kadar gazeteci içeride diye bir siyasi demagojiyi de doğru bulmam. Çünkü o gazetecilik faaliyetinden mi, söz, fikir ve ifade özgürlüğünü kullandığı için mi, yoksa örgüt elemanı olarak mı böyle bir soruşturmaya tabi tutuldu hukuki olarak önemlidir. Bu ikisini aynı kefeye koyamayız. Avrupa Birliği’nin ilerleme raporlarında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin dönem başkanı olmasının etkisi olsa bile tamamen Rum Yönetimi tarafından dikte edilemeyeceği Avrupa Birliği mekanizmalarının nasıl çalıştığını bilen herkes tarafında kabul edilebilecek bir gerçektir. Raporu ben ciddiye alıyorum.
“ASKER-SİVİL İLİŞKİLERİ ÖNEMLİ ORANDA RAYINA OTURDU”
Asker sivil ilişkileri konusunda gelinen noktanın başarılı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de hala askeri vesayet devam ediyor. Aman bir gevşesek ertesi gün darbe olacak şeklindeki görüşleri biraz fazla evhamlı olarak buluyorum Türkiye’de asker sivil ilişkileri önemli oranda rayına oturmuştur. Ama Türkiye’de bir terör problemi vardır ve o silahlı bir meseledir. Karşınızdaki öğretmen kaçıran, okul yakan, çocuk öldüren, sivil öldüren bir hareket. Buna karşı da dünyanın her yerinde silahla mukavemet edilir. Bu Türkiye’de ordunun konumunu duyarlı hale getiriyor. Dolayısıyla biz Türkiye’de asker sivil İlişkilerini müzakere ederken İsviçre’de ya da Nordik ülkelerde yaşamadığımızı dikkate almak zorundayız. Burada önemli olan konu iç politikaya dönük askerin bir etkisi var mı, yok mu? Problem budur. Bu etki kalmamıştır. O yüzden ben Türkiye’de askeri vesayet meselesinin önemli oranda çözüldüğü kanaatindeyim.