Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ‘Demokrasi Zaferi Özel Eki’ için yazdı.
Ülkemiz, 15 Temmuz 2016’da merhum Cengiz Aymetov’un ifadesi ile “bir asra bedel olan” tarihi bir gün yaşamıştır. 15 Temmuz’u 16’ya bağlayan gece vuku bulan hadise asla sıradan bir olay değildir. Bu teşebbüs, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) ülkemizin bağımsızlığına, birliğine ve dirliğine yönelik en pervasız, en alçak, en kanlı eylemidir. 30 yıldır silahlı kuvvetlerimiz başta olmak üzere devletimizin kritik birimlerine sızan FETÖ üyesi bir grup cuntacı, 15 Temmuz Cuma gecesi, komuta kademesini rehin alarak, bir darbe teşebbüsünde bulunmuştur. İradelerini Pensilvanya’daki çete liderine teslim etmiş, komutanları yerine oradaki zattan emir alan “asker elbisesi giymiş teröristler”, o gece uçaklarla, helikopterlerle, tanklarla, silahlarla, korumakla yükümlü oldukları bu devlete ve millete saldırmışlardır. Gece boyunca Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, MİT yerleşkesi, Boğaziçi Köprüsü ve birçok askeri tesisimiz gözü dönmüş bu caniler tarafından ateş altına alınmıştır. En utanç vericisi ise, ülke tarihimizde ilk defa Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bombalanmasıdır. Bu utanç verici duruma rağmen Gazi Meclisimiz, adına ve tarihine yaraşır bir şekilde, tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda düşman toplarının sesinin Polatlı’dan duyulduğu dönemde olduğu gibi, cesurca, kahramanca görevini yapmaya devam etmiştir.
GÖZÜ DÖNMÜŞ FETÖCÜLER
Milletimiz, Sayın Başbakanımızın ve şahsımın yaptığı çağrılar üzerine, sokaklara, meydanlara koşarak darbecilere karşı büyük bir direniş sergiledi. Muhalefet partilerimiz ve medyamız, ülke tarihimizin bu en kritik dönüm noktasında gerçekten takdire şayan bir tavır takındı. 15 Temmuz gecesi inancı, meşrebi, etnik kökeni, siyasi görüşü ne olursa olsun tüm Türk Milleti, 79 milyon yekvücut olarak tam anlamıyla bir destan yazdı. O gece sokaklarda sadece belli bir partinin, inancın, siyasi görüşün mensupları yoktu; Alevi’si, Sünni’si, iktidarı, muhalefeti, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, hasılı tüm renkleri ve tüm toplum kesimleriyle 79 milyon Türkiye vardı. 15 Temmuz gecesi milletimiz iradesine sahip çıkarak, ülke tarihimizin en alçak darbe girişimini boşa çıkardı. Sokakları dolduran halkımızın çelikten iradesi karşısında tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi tanklar, tüfekler, uçaklar soğuk bir demir yığınına dönüştü. Türkiye’nin kutlu yürüyüşünü engellemek isteyen üst aklın piyonları, FETÖ’nün gözü dönmüş teröristleri, milletin ortak iradesi, ortak direnci, sarsılmaz cesareti karşısında tarihi bir bozgun yaşadı.
“GÜN, VATAN MÜDAFAASI GÜNÜDÜR”
O tarihi gece boyunca gözlerimizi yaşartan, göğsümüzü kabartan birçok kahramanlık hikâyesine şahit olduk. Füze rampalarının gidişini engellemek için bunların taşındığı kamyonun lastiklerini kesen Polatlılı vatandaşlarımı, yıl boyunca hasadını bekledikleri ürünleri yakarak jetlerin uçuşlarına engel olan Kazan halkını, elinde bayrağı ile tek başına darbecilere kök söktüren hanım kardeşimi, “Gün, vatan müdafaası günüdür” diyerek tankların üzerine yürüyen gençlerimizi, alnı secdede sabaha kadar gözyaşı döken, dua eden piri fanilerimizi, 81 vilayetimizin tamamındaki vatan kahramanlarını hiçbir zaman unutmayacağız. Şunu bir kez daha gördük ki, bu millet, istiklalimizin ve istikbalimizin en büyük sigortasıdır.
HEPSİNİ NOT ETTİK
Son hadise bize vatanımızın sınırlarının 780 bin kilometrekare ile sınırlı olmadığını da gösterdi. Sadece yurt içinde değil, dünyanın en ücra köşelerinde, Kudüs’te, Hartum’da, Bakü’de, Viyana’da, Londra’da, Mekke’de, Medine’de, çeşitli kıtalarda milyonlarca kardeşimiz camilere, meydanlara akın ederek bizim için, bu millet için dua etti. Darbenin ilk anlarından itibaren dost ve kardeş ülkelerin liderleri bizzat arayarak, mesaj göndererek veya açıklama yaparak, bu kritik dönemde demokrasiden yana tavır koydu. Bu süreçte “bekle gör” tavrı içinde olanları, net bir duruş sergilemek yerine genel geçer ifadelerle durumu savuşturmaya çalışanları da elbette not ettik. Şimdi önümüzde yeni ve çok daha kritik bir süreç bulunuyor. Artık gün “tereddüt” değil, “adaleti tesis etme ve sorumlulardan hesap sorma” günüdür. Atalarımızın dediği gibi, “kurda merhamet kuzuya zulümdür”.