Akşam gazetesinde Kurtuluş Tayiz’in “YPG’yle anlaşalım mı?” başlıklı yazısı şöyle…
Bu yaklaşıma göre Türkiye’nin dış ve iç politikada yaşadığı sorunların sebebi: “Kör bir inat” ve “vizyonsuzluk”; biraz akıllı olunsa, YPG’yle anlaşılsa işler yoluna girecek!
Ancak Özkök’ün görmezden geldiği gerçek ise şu; devlet, bugünleri çok önceden görerek hem PKK/PYD ile hem PYD/YGP ile anlaşma yollarını sonuna kadar aradı. Devletin meseleyi “sulh” yoluyla çözme arayışlarını provoke eden ise Özkök’ün başında olduğu Doğan grubuydu. Devlet “barış”yaparken; Doğan grubu, PKK/HDP’yi “AKP ile işbirliği” yapmakla suçlayarak “barış”ın altını oyuyordu. Erdoğan’ı devirir umuduyla PKK/HDP’nin terör kampanyasına FETÖ gibi bunlar da destek oldular.
Son tahlilde “Barış”ı sabote edenin tek başına Doğan medyası olduğu elbette söylenemez; bu mesele, tabii ki o kadar basit değil. Doğan grubu da PKK/HDP ve FETÖ gibi Pentagon’u takip ediyor. Pentagon’un ihtiyacına göre bir yayın politikası geliştiriyorlar; Pentagon, söylemek istediğini bu medya grubu üzerinden söylüyor, gündeme getiriyor.
Devletin PKK/HDP hikayesini kavraması “çözüm süreci”yle mümkün oldu. Daha doğrusu PKK etrafında kurulan “Büyük hikaye” sabırla yürütülen “çözüm süreci”yle çöktü. Bazı çevreler “Biz zaten hikayenin özünü biliyorduk” diyebilir; ama PKK hikayesinin Kürtler nezdinde çökmesi ancak çözüm süreciyle mümkün oldu.
PKK’nın “Kürt hareketi”, FETÖ’nün ise “Hizmet hareketi” efsanesinin çöküşü aynı döneme denk geldi. Bu gelişme, iki örgüt arasındaki bağlantıyı da gösteriyor. PKK’yı ortaya çıkaran, besleyen, geliştiren Türkiye’deki “Paralel devlet” gerçeğiydi. PKK, Paralel devletin çocuğuydu. “Paralel devlet”in arkasında devasa bir uluslararası gücün bulunduğunu ise daha yeni yeni öğreniyoruz. PKK, bu uluslararası gücün Ortadoğu’da kullanmak için ürettiği, geliştirdiği ciddi silahlı bir organizasyon. Bu örgütün sahipleri içeride değil, dışarıda!
“YPG ile anlaşalım” önerisini bu gerçeğin ışığında değerlendirmek zorundayız. Söz konusu uluslararası güç odağı, PKK’yı, YPG’yi Türkiye’de barış olsun diye kurmadı. Bu güç, PKK/YPG/HDP organizasyonunu Türkler rahatlasın, huzur içinde yaşasın, ekonomisini, demokrasisini geliştirsin, bu arada Türklere de destek olsun diye de silahlandırmıyor. Bu örgütleri Ortadoğu’nun kalbine “ikinci İsrail”i dikmek için kurdular ve destekliyorlar.
Bu planın hedefinde olan ülkelerden Irak, Suriye ve İran çoktan düşmüş durumda. Bu politikaya direnen bir Türkiye kaldı. Bu direnci aşmak PKK ve FETÖ’yü devreye sokarak devlet otoritesini yok etmek istediler. PKK’nın “Çukur terörü”yle şiddeti şehirlere taşıması ve 15 Temmuz darbe girişimi “ikinci İsrail”in önünü açma çabalarıydı.
“Hadi gelin YGP’yle anlaşalım” dediğinizde, aslında Ortadoğu’yu dizayn eden “küresel çetenin önünü açalım” demiş oluyorsunuz. Devlet elbette ihtiyaç duyduğunda istediği örgütle, yapıyla görüşür, konuşur. Bu girişimler ülkenin bölünmesini değil, daha çok bütünleşmesini ve güçlenmesini sağlamak için olur. Varoluşlarını Türkiye düşmanlığına borçlu olan yapılardan ‘barış” ummak, kuzuyu kurda teslim etmek olur. Türkiye aynı delikten iki kere ısırılmaz, en azından millet olarak öyle umuyoruz.