Çapulcu İngilizler
İngiltere’de daha iki yıl önce yaşanan bu sarsıcı olaylar devam ederken, aynı zamanda muhafazakar parti lideri olan İngiltere Başbakanı David Cameron, görüntüleri ‘çapulculuk (looting), vandalizm, çalıp çırpma, hırsızlık yapan (thieving and robbing) insanların iğrenç görüntüleri’ diye niteledi. Ayrıca, “Kanunun tüm gücünü hissedeceksiniz. Eğer suç işleyecek yaştaysanız, aynı zamanda cezasını da çekecek yaştasınız.” diyerek çok sert tehditlerde bulunan Cameron, yalnızca ‘kınıyoruz’ yorumlarına maruz kaldı. Parlamentonun toplanarak, tüm parlamento üyelerinin işlenen suçlara karşı beraber durma kararı aldığı İngiltere Ayaklanmaları sırasında, Londra Metropol Polisi’nden üst düzey bir yetkili, İngiltere’de daha önce hiçbir ayaklanmada plastik kurşun kullanılmasına gerek olmadığını, olayların büyümesi durumunda etraflıca değerlendirilebileceğini söyledi; ayrıca “Bu kullanmaktan çekindiğimiz anlamına gelmesin” diye ekledi. (Kaynak: http://www.bbc.co.uk/news/uk-england-london-14460554)
Gelir düzeyi düşük kesimler tarafından başlatılan ve kısa sürede tüm sınıflardan, siyasetle ilgili ilgisiz çok sayıda gencin sokakları yağmaladığı olayların ‘Blackberry Riots’ olarak anılmasının nedeni, grupların eylemlerini Blackberry Messenger üzerinden haberleşerek organize ve koordine etmeleriydi. Gruplar aynı zamanda Facebook, Twitter ve dönemin en popüler fotoğraf paylaşım sitesi Flickr’ı da haber ve görüntüleri yaymak için aktif olarak kullandı. Olayların bir hafta sonunda tamamen yatışmasıyla soruşturma başladı ve 450 dedektif görevlendirildi. Yetkililer sanal platform kullanıcı hesaplarından elde ettikleri görüntüleri teknik incelemeden geçirdikten sonra, açılan davalardaki vandalizm, kamu malına zarar vb suçlamalarında birincil delil olarak kullandı. 5 sivilin öldüğü olaylarda 3000’den fazla kişinin tutuklandı, 1000’den fazla kişi ceza aldı. Ayaklanmanın ve kamusal alanlardaki zararın İngiltere’ye maliyetinin 200 milyon pound olduğu açıklandı.
Cameron, olayların yatışmasını ardından bu tür şiddet ve yağma olaylarına karşı ‘sıfır tolerans’ göstereceklerini tekrar ederek tutumunu daha da sertleştirdi. Cameron’ın yaşananların incelenmesi ve gelecekte benzer olayların önlenmesi için ABD’den uzman bir polisi danışman olarak görevlendirmesi de ayrı bir tartışma konusuydu. (Kaynak: http://www.haberturk.com/dunya/haber/659253-ingiltere-diken-ustunde)
Türk Baharı diye adlandırılarak Tahrir’e benzetilmeye çalışılan, 24. yıldönümüne denk geldiği için Tiananmen Meydanı paralelliği kurulmaya çalışan Taksim Vakası’nın, yukarıda özetlemeye çalıştığım şekilde, Tottenham’dan yayılan Blackberry Ayaklanması’na yapısal olarak çok çok daha fazla benzediği görülüyor.
İsyancılara ‘çapulcu, iğrenç insanlar’ dediği için eleştirilse de hiçbir zaman ‘diktatör’ diye sövülmeyen, özür dilemeye zorlanmayan, istifaya çağrılmayan, şehirleri yakıp yıkarken bile saygı gösterilip Başbakanlık Ofisi basılmaya çalışılmayan, tüm parlamento tarafından ayaklanmaların bastırılması için desteklenen Cameron, basın tarafından da yalnız bırakılmadı.
The Sun gazetesi yaşananları ‘utanç verici’ diye niteleyerek “Londra Olimpiyatları’na bir yıldan az bir süre kala itibarımız zedelendi. Bu en saf ve basit şekliyle anarşidir, hayata ve mülkiyete karşı ciddi bir tehdittir.” diye yorumladı. The Daily Telegraph, olayları tek niyeti şiddet olan vahşi bir kargaşa olarak değerlendirerek, “Bu tür durumlarda resmi otoriteyi korumak için yapılacak tek şey, bu ‘haydut’lara (thug) zorla da olsa kanun ve kurallara uyulması gerektiğinin öğretilmesi zorunludur.” dedi. The Telegraph, “Tottenham Ayaklanmaları: Polis çetelerin ayaklanmasına, çapulculuk yapıp yağmalamasına izin veriyor.” diye yazdı. The Guardian, halkı polise destek olmaya çağırarak “İngiltere’deki 2011 ayaklanmaları, kaos ve düzen arasındaki yarışın kazananını belirleyecek. Bu bağlamda, yanında durulması gereken tek taraf vardır. Saldırılar, yıkım, suç ve korku saltanatı durdurulmak zorundadır.” yorumunda bulundu. (Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/2011_England_riots )
Tahrir olmayınca, Tiananmen tutmayınca, ordu yardıma gelmeyince, Atatürk mezarından kalkmayınca, hükümet 48 saat sonra düşmeyince Başbakan geri adım atmayınca, son 4 gündür yaşadığımızın adını “’Haysiyet Ayaklanması” koymaya karar verenler, zannetmiyorum ki İngiltere gibi demokratik bir ülkede ciddiye alınsın. Türkiye Başbakanı İngiltere Başbakanı’ndan daha aciz değil. Türkiye’deki ‘çapulcular’ İngiltere’deki ‘çapulcular’dan daha haklı değil. Ayaklanmayı başlatan olay, yani Mark Duggan isimli gencin polis tarafından öldürülmesi de Gezi Parkı’ndaki ağaçlardan önemsiz hiç değil. Bu ölümü barışçıl bir şekilde protesto eden 500 kişilik gruba polisin fiziksel şiddet uygulayarak müdahale etmesi de, şüphesiz ki Gezi Parkı protestosunun ayaklanmaya dönüşmesinden farklı değil. Arkaplanında ekonomik ve etnik nedenlere dayanan bir motivasyon olan bir ayaklanmanın bile Avrupa’daki yaptırımları bu kadar sertken, çete liderliğini televizyon ünlülerinin yaptığı lümpen ayaklanmasının meşru görülmesini beklemek elbette mantıksız. Ama burası Türkiye… Bizim yaşadığımız, maalesef, haysiyet ayaklanması falan değil, düpedüz haysiyetsizlik.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ
http://mervesebnem.com/post/52174489847/capulcu-ingilizler
müthiş bir yazı tebrikler ediyorum anarşistlere yönelik kullanılan en son kelime haysiyetsizler cuk oturmuş