Beştepe’de akademik yıl açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Misak-ı Milli’yi kavrarsak Suriye’deki, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, hem masada hem arazide olacağız diyorsak bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken, dostlar alışverişte görsün diye söylemiyoruz. Bütün diplomatik anlaşmalar hepsi sürüyor, diğer yandan da hazırlıklar devam ediyor” dedi. Erdoğan, “Şimdi de Dabık. Tabii Dabık bizim için tarihi olarak da önemli. DEAŞ şimdi El Bab’a yürüyor. Oraya da ineceğiz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “30 bin kişiyle Haşdi Şabi geliyor diyorlar. Geleceği varsa göreceği de var. Musul’da 2 milyon Arap Sünni-Türkmen var. Biz onları Başika’da eğittik. Biz bunları yaparken, Irak merkezi yönetiminden gelen taleple yaptık. Şimdi ne oldu bu Irak merkezi yönetimine? Hava değişti. Şimdi biz Amerikalı dostlarımızı diyoruz. Bizi bu tezgaha getiremezsiniz” dedi.
Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle:
Böyle güzel bir akademik yıl açılışı düzenledikleri için tebrik ediyorum. Bu bir ilk, bu nedenle de çok çok anlamlı. Her yıl tekrar ederek geleneksel bir hal alacağına inanıyorum. Yükseköğrenim konusu Türkiye’nin yaşadığı sorunların çözümü için hayati bir öneme sahip. 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde eğitim meselesini öncelikler sıralamasında en öne aldık. Eğitimde çok büyük reformlar gerçekleştirdik, ilerlemeler sağladık. Eğitim sistemimiz yıllarca yükseköğrenime geçişte yaşanan tıkanıklığın yarattığı sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı.
Bu çarpık sistemi ortadan kaldırmak için tıkanıklık noktalarını tespit edip oralardan işe başladık. Biz ülkemizde 2002 yılında 75 olan yükseköğrenim kurumu sayısını bu yıl itibariyle 181’e çıkardık. Aslında bu bir ana biliyorsunuz 193’e çıktı ama malum darbe girişimi sebebiyle bazıları devlet üniversitelerine devredildiği için bu sayıya inildi. Şu an 81 ilimizde üniversite var. Artık öğrencinin üniversiteye ulaştığı değil ağırlıklı olarak üniversitenin öğrenciye ulaştığı bir sistemi kurduk. Yükseköğretimdeki öğrenci sayısı 7 milyon 194 bine ulaştı. Bu büyük değişimin bir boyutunu da ülkemizdeki uluslararası öğrenci sayısı oluşturuyor.
Burada bir eksikliği de belirtmek istiyorum. Öğretim elemanı sayısını da çok daha yükseltmemiz lazım. Tüm bu rakamlar gösteriyor ki Türkiye’de artık yükseköğretime geçişte tıkanıklık yaşama riski yoktur. Bundan sonra mücadele daha kaliteli eğitim veren üniversite ve bölümlere girme konusunda yaşanacaktır. Esasen bu dünyanın her yerinde böyledir. Talep eden ve belirli bir başarının üstündeki her öğrenciye yükseköğretim imkanı sağlamak bizim görevimizdir. Bunu başaracağız. Asıl yarış her alanda en kaliteli eğitimi veren yer neresiyse oraya girebilmek için olacaktır. Kaliteyi yükseltmenin yollarından biri de misyon farklılaşması ve uzmanlaşmadır. Üniversitelerimizin bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacak şekilde uzmanlaşmasını sağlamamız gerekiyor. YÖK’ün bu konuda Kalkınma Bakanlığı ile işbirliği halinde başlattığı bir proje var.
5 ÜNİVERSİTEYE ÖZEL TEŞVİK
2006’da kurulan 40 üniversitemiz arasından seçilen 5 yükseköğretim kurumumuz bölgesel kalkınma için ihtiyaç duyulan alanlarda özel olarak teşvik edilecek ve desteklenecek. Burada 5 üniversitemizi ve desteklenecekleri alanları açıklıyorum. Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi hayvancılık alanında, Düzce Üniversitesi sağlık ve çevre alanında, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi tarım ve jeotermal alanında, Bingöl Üniversitesi tarım havza bazlı kalkınma alanında, Uşak Üniversitesi tekstil, dericilik, seramik alanında Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması Projesi’nin pilot yükseköğretim kurumları olarak belirlenmiştir.
Üniversitelerimize ve şehirlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Pilot üniversiteler gereken gayreti ortayla koymaları halinde bu projenin içinde yer alacaklardır. Aksi halde bir başka üniversite projeye dahil olacaktır. Bu 5 üniversitemize elde ettikleri fırsatı iyi değerlendirmelerini tavsiye ediyorum.
REKTÖR SEÇİMLERİ
Rektörlerin öğretim üyelerinin oylarıyla seçildiği sistemin kendisi bir sorun haline gelmiştir. Bunun için rektör atamalarındaki mevcut usulden vazgeçilmesi memleketimizin de üniversitelerin de yararına olacaktır diye düşünüyorum. YÖK’ten bağımsız ve şeffaf bir kalite kurulu kurulmasını bekliyorum.
MUSUL AÇIKLAMASI
Suriye ve Irak’ta olanları yaşarken yeni nesil bir şeyi çok iyi bilmeli. Acaba Misak-ı Milli nedir? Bunu çok iyi bilmemiz lazım. Eğer Misak-ı Milli’yi kavrarsak Suriye’deki, Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Onu bilmezsek ne Suriye’deki ne de Irak’taki sorumluluğumuzun ne olduğunu anlarız. Eğer bugün Musul üzerinde bizim sorumluluğumuz var, hem masada hem arazide olacağız diyorsak bunun bir sebebi var. Bunu durup dururken, dostlar alışverişte görsün diye söylemiyoruz. Sen binlerce kilometre öteden geleceksin. Neymiş Bağdat çağırıyormuş. Tamam da benim burada mesuliyetim var. Bütün diplomatik anlaşmalar hepsi sürüyor, diğer yandan da hazırlıklar devam ediyor.
“EL BAB’A DA İNECEĞİZ”
Sabrettik sabrettik bir tane 14 yaşında çocuğu Messi’yi çok seviyormuş, üzerine formasını giydirip kına merasiminde patlattılar. Hastanede yaralıların ziyaretlerine gittiğimizde 6 yaşında çocuk ayağının koptuğunun hala farkında değil. Hazırlıklarımız vardı. ÖSO ile birlikte onları Cerablus’a soktuk ardından da kendi özel kuvvetlerimizi soktuk. DEAŞ’ı oradan attık, derdest ettik. Cerablus halkını Cerablus’a yerleştirdik, Rai halkını Rai’ye yerleştirdik.
MÜNBİÇ VE RAKKA…
Şimdi de Dabık. Tabii Dabık bizim için tarihi olarak da önemli. DEAŞ şimdi El Bab’a yürüyor. Oraya da ineceğiz. Mümbiç ile ilgili koalisyon güçlerine ‘PYD-YPG olmayacak’ dedik. Münbiç’te ABD’ye söyledik. Orada PYD ve YPG olmayacak dedik. Sizler bilmezsiniz dedik. Buranın tarihini de her şeyini de biz biliriz dedik. Eğer Rakka’da operasyon yapalım diyorsanız gerekirse oradan da bu DEAŞ temizlenip gider. Şimdi görüşmeler devam ediyor.
KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOK
Biz dürüst, samimi hareket ediyoruz. Bizim ne Suriye’nin ne Irak’ın topraklarında gözümüz yok. Bize 780 bin kilometrekarelik bu vatan topraklarımız evvelallah yeter. Yeter ki kimsenin bizim vatan topraklarımızda gözü olmasın. Şu anda yürütülmekte olan bu mezhep çatışmalarına kesinlikle taraf olmak istemiyoruz ama oradaki Arap ve Türkmen kardeşlerimizi de birilerine yedirmek istemiyoruz.
“İSTİKLAL MARŞI’NIN TAMAMINI EZBERE BİLMEYEN TEK EVLADIMIZ KALMAMALI”
Artık bizim belki ileriye gidiyorum ama anaokulu dahil, ilkokullarımızda, ortaokullarda İstiklal Marşı’nın tamamını ezbere bilmeyen tek evladımız bile kalmamalıdır. Elinde silahla, palayla dolaşan gençlik bu milletin gençliği olamaz. Senin tek silahının kitap, kalem olması lazım.
“KAYSERİ’DE UÇAKLARIMIZIN GÖMÜLÜ OLDUĞU MEZARLAR VAR”
Birileri 100 yıl önceki hesapları hala açık tutuyor, emellerinin peşinde koşuyor. O dönemde verdiğimiz tavizler yeterli görülmemiş olacak ki 93 yıldır hiç rahat bırakılmadık. Tüm zorluklara, yokluklara rağmen kurduğumuz uçak fabrikalarımızın, silah fabrikalarımızın kapılarına kendi elimizle kilit vurdurdular. Kayseri’de uçaklarımızın gömülü olduğu mezarlar var. Şu anda bize kendi uçağımızı yaptırtmamak için ellerinden geleni yapanlar var. Türk Milleti kendi uçağını, İHA’sını, tankını, topunu yaparsa bu milletin önünde durulmaz diyorlar. Savunma sanayimizi dışa bağımlı olmaktan kurtarmak için çok ciddi çaba sarf ediyoruz. Artık biz mühimmatlı insansız hava aracını üretir hale geldik.
KREDİ KURULUŞLARI…
Amerika’da işadamları ile bir görüşme yapıyorum. Orada bir soru soruluyor. Bu kredi derecelendirme kuruluşları niye sizinle uğraşıyor? Bunlar sipariş üzerine not verirler. Çok kafanıza takmayın dedim. Biz yolumuza devam ettik, büyüme hızımız batıdaki ülkelerin üstünde devam ediyor. Sen ne yaparsan yap, biz sapasağlam ayaktayız. Bunların kağıt üzerinde bize verdiği notun bir değeri yok.
BUNLAR BÖYLE YÜZSÜZ
Beni öldürmeye gelenler Marmaris’te bulamayınca günlerce ormanlarda saklandılar. Aç kalınca vatandaşların evine, bahçesine girip çaldıklarını yediler. Bunlar böyle de yüzsüz. Benim askerim, polisim bunları yakalayınca da öldürmedi, gitti yargıya teslim etti. Ey Batı, bakın öldürülmediler. Sonra görevden alındılar! Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşmesinde masaya 2 milyon kişi getirdiler. Bunlardan 600 binini görevden aldılar. Siz bunu bilmiyor musunuz?
HAŞDİ ŞABİ GELİYOR DİYORLAR…
Musul Arap ve Türkmenlerin yaşadığı, ağırlıklı olarak Sünnilerden oluşan bir bölgedir. Şimdi bize burada bir Sünni – Şia savaşı olmaması lazım diyorlar. Senin Bağdat dediğin nedir? Tamamen Şia’dan oluşan bir ordudan ibarettir. Biz Musul’un kaderini onlarla mı konuşacağız. Şimdi diyorlar ki 30 bin kişiyle Haşti Şabi geliyor. Ya gelirse gelsin, geleceği varsa göreceği de var. Biz orada Musullu kardeşlerimizi eğittik. Bunları yaparken bize talep nereden geldi. Irak merkezi yönetiminden geldi. Şimdi ne oldu? Hava değişti. Dert başka. Amerikalı dostlarımıza hep bunu söylüyoruz. Bizi burada tezgaha getiremezsiniz. Biz sizinle NATO’da birlikte miyiz? Birlikteyiz. Sizin Irak’la NATO’da ortaklığınız var mı yok. Afganistan dediniz size Irak mı geldi? Biz geldik. Hala orada sizinle birlikte mücadeleyi biz yürütüyoruz. Peki burada terör örgütlerine karşı niçin birlikte değiliz de başka terör örgütlerini yanınıza alıyorsunuz? Türkiye arazide olacak. Musul operasyonunda bölgedeki Arap ve Türkmen aşiretleri Türkiye’nin yanlarında olmalarından memnuniyetlerini iletiyorlar.
TAMAMEN TÜRK DÜŞMANLIĞINA DÖKTÜLER
Buna karşılık Bağdat yönetimi, daha doğrusu yönetimin Şii kanadı meseleyi tamamen Türkiye düşmanlığına dökmüştür. Sen bize kabadayılık yapacağına git DEAŞ’la PKK ile uğraş ya. Onlara karşı en ufak mücadele ortaya koyamıyorsun. Biz mezhep çatışmasının önüne geçmek istiyoruz.Meselemiz bu. Musul halkı eyalet sistemini kabul etti ve Musul’un eyalet olmasına işte o güçler müsaade etmedi. İşte biz bu felaketi önlemek için Musul operasyonunda yer almak zorundayız.