4.5 ay önce demişti
Samimi olarak söylüyorum, “Demiştim” diye başlayan hiçbir yazı bana zevk vermez.
Okuyucunun aklına hakaret gibi gelir. Hafızayı yok saymaktır. Ulaştığın insanlara güvenmemektir. Biraz kibir, biraz da üst perdeden konuşmak demektir.
Bunlar bana göre değil.
Ancak bugün anlayışınıza sığınarak 31 ARALIK’a döneceğim.
Çünkü ortada 34 insanımızın canı var.
Yanlışlıkla yağdırılan bombalar var. Acılı anababalar var. “İstihbaratı MİT verdi” tartışması var.
Psikolojisi bozulan pilotlar var…
Peki 31 Aralık’ta ne yazmıştık.
Bir bakalım… ÖZEL YETKİLİ bir dostumun sözleri aynen şöyleydi: “Türkiye 30 yıldır PKK belasıyla mücadele ediyor. Birçok kez HUKUK dışına çıkıldı.
Bunu engelleyemedik. Ancak hiçbir zaman bilerek ya da yanlışlıkla kendi vatandaşımıza bomba yağdırmadık. Ne Heronlar’la ne de termal kameralarla yanlış yapmadık şu ana kadar. Çünkü bütün bu işlemlerde Türk askeri karar verici olarak işin içindeydi. Heronlar’ın gönderdiği bilgi bizim askerimizin önüne geliyordu. Kararı biz veriyorduk.
Ancak İNCİRLİK’e indirilen PREDATORLAR’da durum farklı. Bu araçlar 4 saat havada kalabiliyor. Zaten sicilleri de hiç iyi değil…
Uludere’deki faciada vahim noktalar var. ‘Yırtıcı hayvan’ denilen PREDATORLAR, kaçakçı topluluğunu görüp bizim askerlerin de bulunduğu merkeze bilgi aktarıyor. Bizimkiler ikna olmayınca yeni bilgi akışı ve ısrarı sürüyor. Zaten ilk bilginin gelişinden çok sonra jetler havalanıyor. Yani Türk askeri kaçakçıların PKK’lı olduğuna inanmıyor. Ancak bilgi akışı ısrarla bu yönde olunca yapılacak bir şey kalmıyor. Sonuçta adamlar terörist çıksa kimse bu yükü kaldıramaz. Emir veriliyor ve F-16’lar havalanıyor. Jetlerin havadan aşağıdakileri algılama şansı hiç yok. Onlar emri yerine getiriyor. Ve vahim hata böylece meydana geliyor…”
Yaklaşık 5 ay sonra Amerikan Wall Street Journal gazetesi bizi HAKLI çıkarmıştı. Gazeteye konuşan ABD Savunma Bakanlığı yetkilisi “Türklere istihbaratı biz verdik. Ama karar onlarındı” açıklaması yaptı.
Bizi birebir doğruluyordu haber.
Saldırıdan sonra CIA ve ABD ile iş tutan çevreler rahatsız oldukları HAKAN FİDAN’ı götürmek için düğmeye bastı. “İstihbarat MİT’ten” denilerek bütün ŞIKLAR devre dışı bırakıldı. Saldırıdan birkaç gün sonra Yenimahalle MİT Merkezi’nde gazetecilerle FİDAN’ın toplantısı vardı. Dışa açılan bölgesel güç YENİ TÜRKİYE’nin önünü kesmek isteyenler toplantının içini boşaltmak istedi. Kendi gündemlerini yaratarak gerçeğin önüne perde çekti…
Ama gelin görün ki GERÇEĞİN ZAMANLA ORTAYA ÇIKMA GİBİ KÖTÜ BİR HUYU VARDI!…
Gerçek, sırtlarını dayadıkları Amerika’dan duyuldu!
CIA ile her türlü BELGE üzerinde oynama kabiliyeti bulunan bir arkadaş oralardan içeriyi karıştırdı. Aklı sıra bazı gazetecileri yanıltarak sonuç alacağını düşündü. Tek akıllı oydu yaa…
Neyse…
Saldırıdan sonra analar ağlarken bütün Türkiye ULUDERE’yi konuşurken ABD Büyükelçisi Ricciardone, 19 Ocak 2012tarihinde şöyle diyordu: “Uludere istihbaratını biz vermedik! Belli ki trajik bir hata oldu.”
Beyefendi ERGİN SAYGUN döneminde yapılan istihbarat paylaşımı anlaşmasını unutarak “Bizim bir suçumuz yok”diyordu…
Büyükelçi öyle söyleyince bizim dışımızda PREDATORLAR’la ilgilenen de kalmıyordu.
Hatta bizim DIŞİŞLERİ’ndeki bazı arkadaşlar “Predatorlar’ın olayla hiçbir ilgisi yok” diyerek bizi üstü kapalı yalanlamaya çalışıyordu. Biz bunlara alışıktık. Üzülmedik. Sadece doğrunun peşinden koştuk. Sancı çeksek de HAKLI olan bizdik. Bunu biliyorduk.
Gazetenin haberini dün okuyunca O DOSTUMU tekrar aradım. “Ne diyorsun?” diye sordum.
Hiç uzatmadan konuya girdi. “Uludere saldırısı Türkiye’nin bölgedeki rolünden duyulan rahatsızlık için tertip edildi. Büyük amaç KÜRT BAHARI çıkarmaktı. Ankara ile Kürtler’in arasını açmak, Hakan Fidan’dan kurtulmak istiyorlardı. Özel Paşa’nınDEVLETLE birlikte hareket etmesi onları çıldırtıyordu. Dikkat edersen haberin yayın tarihi ile Özel Paşa’nın ilk kez gittiği ABD’den dönüş tarihi aynı… Amerika’daki Neocon’lar hiç boş durmuyor. Ellerindeki her kozu oynuyorlar. İçerideki destekçileri de hiç az değil. Sen bunları biliyorsun zaten. Anlamadıkları birşey var; kazanamayacakları bir maçı oynuyorlar. Eski alışkanlıklarından bir türlü kurtulamıyorlar.”
Peki “Kürt Baharı çıkarmak bu kadar kolay mı?” diye araya girdim. “Başka hazırlıkları daha vardı. Leyla Zana o dönem“Artık özerklik yetmez, ayrı devlet” çığlığı atıyordu. Bunu hafife alma! İstanbul’dan başlayarak tüm Kürtleri sokağa dökeceklerdi. Zana’yı bağrına basan YAŞLI KURT’un gizli sahibi olduğu gazete DEVLETE alttan alta vurdu. Ama tutmadı.
Bütün renkleri belli oldu. Şimdi kum saati onlar için akıyor!..”
Tam “kimden söz ediyorsun?” diye soracaktım ki izin isteyip telefonu kapattı. Final golünü atamamıştım.
Ama sakın pes ettiğimi düşünmeyin. İlk görüşmenin ilk sorusu buydu!
Kararlıyım… Çünkü cevabın çok KARIŞTIRICI olduğunu hissediyorum!
ERGÜN DİLER/TAKVİM