MEDYAGUNDEM.COM- Bugün Akşam gazetesinin manşetinde yer alan Hablemitoğlu cinayeti dosyasının yeniden açıldığı haberi paralel örgütün bu suikastteki rolüne dair devletin ciddi biçimde meseleyi ele aldığının göstergesi.
Hablemitoğlu cinayetindeki paralel şüpheye dair soruların izini de MEDYAGÜNDEM sürüyor.
Önce bir gazete kupürü…
28 Ekim 2002 tarihli Zaman gazetesi…
Aralarında Ege Ordu ve NATO Güneydoğu Müşterek Komutanı’nın da bulunduğu komutanlar, İzmir’in Bergama ilçesindeki altın madenini gezdi.
Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Komutanı Orgeneral Oktar Ataman, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Yener Karahanoğlu, Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Hasan Aksay ve Edremit Tugay Komutanı Tuğgeneral Alaattin Parmaksız, eşleri ile geldikleri Bergama Ovacık Altın Madeni’ni ziyaret ederek, bilgi aldılar.
Normandy Madencilik Genel Müdür Yardımcısı Orhan Güçkan, komutanlara, Türkiye’nin 300 milyar dolar değerinde altın rezervine sahip olduğunu tahmin ettiklerini anlatarak, “Ancak ne özel sektör ne de devlet bu konuda ciddi adım atmıyor. Bazı art düşünceli kişiler, tanklarda kullanılan siyanüre (topraklarımız zehirlenecek) diye karşı çıkıyor. Türkiye halen 200 ton altın ithal ederken, bunun yapılması çok yanlış.” açıklamasında bulundu. Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, şirket yetkililerine plaket verirken, komutanlar, daha sonra Bergama’nın tarihi ve turistik yerlerini gezdiler. (Haber için TIKLAYIN)
Evet, çıplak eylemlere kadar varan gösteriler, hiç üstüne vazife olmayan Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon tarafından usulüne uygun olarak ‘oturun oturduğunuz yerde’ imasıyla patırtısız-kütürtüsüz, kansız şekilde böyle bastırılmıştır.
İlginç değil mi?
Hem de 28 Ekim 2002 tarihinde! Necip Hablemitoğlu’nun 18 Aralık 2002 tarihinde öldürülmesinden kısa bir süre önce, 28/18! İleriki yıllarda Ergenekon sanığı olacak Hurşit Tolon, Necip Hablemitoğlu gibi iki kemalist olarak aynı düşünceye mi sahiptiler, yoksa aynı eylem birliğine mi sahiptiler?
Altın madeni çıkarılmasını bu kadar çok istemelerinin nedeni ne olabilir ki?
Necip Hablemitoğlu’nun temel iddiası; Bergama’da siyanürle altın aranmasına direnen köylülerin aslında bir Alman komplosunun bir parçası oldukları, Almanya’nın bu köylüleri kendi ekonomik çıkarları için “çevre koruma” kisvesi altında ve Heinrich Böll, Friedrich Ebert, Konrad Adenauer gibi siyasi parti uzantısı vakıfları kullanarak emellerine alet ettiğidir. Almanya’nın bu girişiminin altında; Dünya Altın Rezervi İstatistik’lerine göre 400 ton altına sahip olduğu ve bu nedenle, ‘rekabet’ kaygısıyla başka ülkelerde altın çıkarılması girişimlerini ‘Bergama’ türü eylemlerle engellemesinin yattığı ileri sürülüyor. Necip Hablemitoğlu’na göre ‘çevre kirliliği ve ölümlere neden olacak’ denilerek Bergama’da altın üretimine geçmek isteyen yabancı şirketlerin faaliyetlerine karşı örgütlenen Almanya’dır.
Ayrıca araştırmalarıyla Alman vakıflarının Türkiye’de yasal olmayan çalışmalar yaptığı etnik ve mezhepsel ayrılıkları körüklediği ve altın madeni karşıtlarını örgütlediği yönünde çok önemli bilgilere ulasan Ankara Üniversitesi öğretim Görevlisi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu bu iddialarının ele alınacağı davaya bir hafta kala 18 Aralık 2002 tarihinde öldürülür.
Bergama-Ovacık Altın Madeni ile ilgili yaşanan süreçte, Doç Dr. Necip Hablemitoğlu tarafından hazırlanan “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” adlı kitap ve bu kitap üzerine yapılan televizyon programları ve gazete haberlerine dayanılarak, Bergama’da siyanür liçi yöntemiyle altın işletilmesine karşı çıkan, bu uğurda toplumsal ve hukuksal mücadele veren Av. Senih Özay, Oktay Konyar, Birsel Lemke ve Özcan Durmaz’ın da içinde yer aldığı 15 kişi aleyhinde Ankara 1 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) Türkiye’nin bütünlüğü ve laik Cumhuriyet rejimi aleyhinde gizli ittifak oluşturmaktan Nuh Mete Yüksel tarafından dava açıldı. Yargılama sonunda, “…Bergama’daki altın madeninin işlenmesi konusunda yargısal mücadele verildiği, bu hususun herhangi bir suç konusu teşkil etmeyeceği…” gerekçesiyle sanıkların beraatına karar verildi. “Alman Vakıfları yönlendiriyor” gerekçe gösterilerek açılan casusluk davasında sanıklar ve dolayısıyla Bergama Hareketi DGM tarafından aklanmıştı.
Köylüleri örgütleyerek Bergama ve diğer sahalarda maden çıkaran firmaların çekilmesi için birileri tezgah hazırlayıp ellerinden bu işletmeler alınabilir mi? Alınabilir! Aldılar da! 2005 yılında Koza Altın İşletmeleri A.Ş. tarafından Ovacık Altın Madeni Newmont Mining Corporation firmasından satın alındı.
Peki, bu Ovacık Altın madeninin sırrı nedir?
Sırrı; Federal Almanya İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Ocak 1990’da yayınlanan’ Türkiye’de Altın Konsepti’ raporunda şu talimatlar dikkat çekmektedir:
“Eurogold Şirketi’nce Bergama-Ovacık’da bulunduğu açıklanan altın yatağı, Almanya açısından göz ardı edilmemesi gereken çok önemli bir gelişme olarak algılanmalıdır.”
Yıllık geliri 8,3 milyar dolar olan böylesine bir madeni Global Newmont Mining Corporation Koza’ya neden satmış olabilir ki?
Koza’nın altın maden sahaları, Söğüt-Çoraklıtepe-Kubaşlar-Çukuralan-Ovacık-Kaymaz-Himmetdede-Mastra-Mollakara’dır. Necip Hablemitoğlu’nun Alman vakıfları ve altın maden spekülatörlüğünü deşifre ettiğinden dolayı öldürüldü iddiasına karşılık, Almanya İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı raporlarına girmiş Ovacık altın madenlerini 2005 yılından beri Koza nasıl oluyor da işletebilmektedir? Madem altın madeni çıkartmak Almanları rahatsız ediyor, Koza’yı neden engellemiyorlar, Koza’ya neden müdahale etmiyorlar? Muamma!
Şimdi Rıza Sarraf olayının daha iyi anlayabiliyoruz.
20 Ağustos 2006 tarihinde, Cumhuriyet Gazetesinde, dava konusu “Dikili’de Zorbalık” ve “Koza’nın Siyah Elbiseli Adamları” başlıklı haberden sonra Koza Altın A.Ş’nin sahibi Hamdi Akın İpek ve şirketin avukatı Bahadır Öztürk tarafından Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesinde Cumhuriyet Gazetesinde yer alan bir haberde “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” iddiasıyla gazete aleyhine imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, gazetenin İzmir Temsilcisi Serdar Kızık, muhabir Ozan Yayman ve gazete aleyhine 250 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Dava dilekçesinde, haberlerde, “Siyasal İslam büyük oranda kaynak aktarımında bulunan Koza Altın”, “Gülen Cemaatine yakınlığıyla bilinen Koza Firması” ve “Samanyolu okullarının yönetim kurulu başkanı Akın İpek’in siyah ve lacivert elbiseli korumaları, yanlarında madende çalışan bazı işçileri de alarak paneli kuşattı” gibi ifadelere yer verildiği anımsatıldı. Dava reddedildi. Koza’nın Birgün’e, “Günlük Evrensel” gazetesinde yayımlanan “Altının Laneti” ve “Siyanürlü Yol” başlıklı manşetler ile “Bergama Yine Mahkemelik” başlıklı yazılara açtığı davalar da reddedilmişti.
Koza, 2006 yıllarında Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ve diğer gazetelerle cebeleştikten sonra 21 Mart 2008 tarihinde saat sabah 04:30 sıralarında Ergenekon operasyonu kapsamında İlhan Selçuk gözaltına alınır ve iki gün sorgulandıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır.
Çok enteresan değil mi?
İleriki yıllarda Ergenekon sanıkları olacaklar herkes işin içindedir.
Ve 18 Aralık 2002 de Dr. Necip Hablemitoğlu öldürülür. Cinayeti bugüne kadar fail meçhul kalır.
Necip Hablemitoğlu’nun öldürülme nedeni olarak çeşitli görüşler var, bunlar;
-Mehmet Eymür’e göre; Necip Hablemitoğlu’nun Alman Vakıflarıyla ilgili kitabı; Tamer Bacınoğlu’na ile eşi Alman asıllı Andrea Bacınoğlu ile birlikte yazdığı ve ASAM, “Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi” yayınları arasında bulunan “Modern Alman Oryantalizmi” isimli kitap, Hablemitoğlu’nun Almanya ile ilgili yayınlarıyla aynı paralelde ve Hablemitoğlu’nun Bacınoğlu’ndan etkilenmiş olması mümkün olabileceğini söylüyor. Ölüm nedenini Necmi Hablemitoğlu’nun askeri ihaleler konusundaki beyanatları olduğunu söylüyor. Ne hikmetse Önder Aytaç’ta aynı ifadeleri kullanmaktadır.
-Prof. Dr. Mahir Kaynak’a göre; “Necip Hablemitoğlu bir istihbarat faaliyeti içinde olduğu için öldürüldü.”
Kaynak, Hablemitoğlu’nun faaliyetlerini, Susurluk olaylarında kendisini devletin yerine koyarak birtakım icraatlar yapan kişilerin ‘çete faaliyetlerine’ benzetti ve “Hablemitoğlu’nun yaptığı da bir çete faaliyetiydi.” dedi.
-Altaylı’nın programına katılan diğer isim Emin Gürses ise ‘Necip Hoca’ diye andığı yakın arkadaşı Hablemitoğlu son olarak Amerikan vakıfları ve CIA ile ilgili çalışma yapıyordu. Gürses’in bu yorumundan önce, bir Emniyet üst düzey yetkilisi Akşam gazetesinden Gülden Aydın’a yaptığı açıklamada, Hablemitoğlu’nun iki dış istihbarat gücünün çatışmasına kurban gittiğini belirtmişti. (Linki için TIKLAYIN)
– Ergün Poyraz’ın 13 Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçede ‘Yine o günlerde Terörle Mücadele Şubesi’nde amir olan Hüseyin Aktaş, bir gün beni arayarak Aytunç Altındal’ın telefon numarasını istedi. Altındal’ın telefon numarasını bulup vermemin ardından birkaç gün geçtikten sonra Aytunç Altındal’ın, gazetelerde şu demeci çıktı: ‘Hablemitoğlu’nu İran Ermenileri öldürdü.'” dedi.
Birkaç kişinin dışında herkes bir şeyler diyor ama gerçekler daha farklı gözüküyor. Zaman Gazetesi Necip Hablemitoğlu cinayeti olduğu günden bu tarafa Alman vakıfları üzerinden dezenformasyon yapıp duruyor. Sıkıntıları ne olabilir ki? Kendilerini bu konuya adamalarının sebebi ne ola ki?
Necip Hablemitoğlu, Ergun Poyraz, Mehmet Bölük, Zübeyir Kındıra, dördünün ortak noktaları vardı: Arkadaştılar, Ankara’da yaşıyorlardı, Cemaat hakkında kitap ve makaleler yazdılar, Necip Hablemitoğlu öldürüldü, Ergun Poyraz cezaevine girdi, Mehmet Bölük 13 Haziran 2007’de Ukrayna’da şaibeli bir trafik kazasında öldü, Zübeyir Kındıra hiç ortalıkta görünmüyor.
Necip Hablemitoğlu’nun, ETKİ AJANLARI – NÜFUZ CASUSLARI olarak suçladığı Fethullah Gülen ve Cemaati için
FETHULLAH GÜLEN’İN İSTİHBARAT TUTKUSU VE HEDEFİ: SÖYLEMLER VE EYLEMLER
FETHULLAH GÜLEN’İN İSTİHBARATÇILARA ÖZEL İLGİSİ
ANKARA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN FETHULLAHÇILAR RAPORU
RAPORLARLA POLİS AKADEMİSİ VE DİĞER EĞİTİM KURUMLARINDAKİ FETHULLAHÇI KADROLAŞMA
ETKİ AJANLARI-NÜFUZ CASUSLARI VE FETHULLAHÇILAR RAPORU
ÜNİVERSİTELERDEKİ FETHULLAHÇI OPERASYONLARI
PROF.DR. KEMAL ALEMDAROĞLU’NU TASFİYE OPERASYONLARI
İNTERNET ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN OPERASYONLAR
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA YÖNELİK OPERASYONLAR
Ara başlıkları taşıyan dönemin vesayetçilerinin yardımıyla hazırlandığı belli olan, o güne kadar kimsenin dillendiremediği, cesaret edemediği KÖSTEBEK: FETHULLAHÇI İSTİHBARATÇILAR DOSYASI isimli kitap hazırlamaktadır (kitap pdf olarak internette mevcuttur). Kitap basılmadan öldürülür. Kitabın son düzeltmelerini Dost Tarikatı Lideri İhsan Güven tamamlayarak basılmasıyla birlikte İhsan Güven ve eşi de öldürülür.
Hablemitoğlu’nun ‘KÖSTEBEK’ isimli kitabı okunduğu zaman son dönemde Hanefi Avcı ve Ahmet Şık tarafından ‘The Cemaat’ için yazılmış kitapların pek ehemmiyeti olmadığı görülecektir. Böyleyken Hanefi Avcı ve Ahmet Şık’ın başına gelenlerin Necip Hablemitoğlu’nun başına ziyadesiyle gelmesi kaçınılmazdır. Tek fark Necip Hablemitoğlu zamanında ‘silahlı infaz’, son dönemde ise Yeşil Ölüm yani Yaşatarak Öldürmek’ tir.
GÜL’ÜN İLGİNÇ AÇIKLAMASI
27 Ocak 2011 Perşembe günü kendisine bağlı DDK’yı işaret eden Gül, ‘Yapabileceği bir şey varsa tereddüt etmem’ dedi. Akşam Gazetesi’nden İsmail Küçükkaya, Abdulah Gül’ün Strasbourg ziyaretinde yaptığı açıklamaları köşesine taşıdı.
Küçükkaya’dan okuyalım:
“Ve Dink cinayetine benzeyen bir başka karanlık dosya… Necip Hablemitoğlu’nun öldürülmesi… Anladık ki Gül, bu konuyla özel olarak da ilgilenmiş. ‘Kısa başbakanlık dönemimde olduğu için’ sözüyle bu özel ilgisini açıkladı. İçinde ayrı bir dert, üzüntü hissediyor. Hablemitoğlu’nun eşini iki üç kez Köşk’e davet etmiş. Başta MİT olmak üzere bütün ilgili devlet kurumlarını tek tek çağırarak ‘aydınlatın’ talimatı vermiş. Tam bu esnada ‘İpucu var mı?’ diye araya girildi. Yüz ifadesi sertleşen Gül, birkaç saniye sustu ve tek kelime söyledi: ‘Var.’
İkinci soru geldi, ‘Yurtdışı bağlantısı?’
Cevap yine kısaydı: ‘Hayır.’
Dikkatli konuşuyordu, iki düşünüp bir söylüyordu. ‘Hala takip ediyorum’ dedi. Noktayı şöyle koydu: ‘Her şeyi altüst etmekle ilgiliydi o iş.”
Kimsenin şüphesi olmasın, Necip Hablemitoğlu cinayeti de bir “MADE IN P.İ.Ç” operasyonudur.
“Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” isimli kitabı üzerinden Necip Hablemitoğlu’nu, Salih Mirzabeyoğlu’nun ‘Telegram’ kitabı üzerinden senaryo metni olarak kullanarak Dost Tarikatı lideri İhsan güven ve eşini ortadan kaldırmıştır. Geçmişte Ergenekon örgütüyle de karanlık ilişkiler ve ekonomik işbirliği içerisinde oldukları anlaşılan P.İ.Ç ve O.Ç’ları karanlık, pis işlerini gördürdükleri kanlı terör, cinayet şebekesini son günlerde farklı isimler üzerinden tasfiye telaşına düştüklerini görüyoruz.
Madem savcılar Hablemitoğlu dosyasını açtılar, o halde bu soru ve paralel şüphelerin üzerine gitmelidirler. Hele hele Ovacık altın madeninin Gülen örgütünün prensi Koza şirketine gidişi meselenin önemli kilitidir.
Necip Hablemitoğlu’nun ‘KÖSTEBEK’ isimli kitabını internetten indirip şöyle bir göz attım. Gerçekten Ahmet Şık’ın, Hanefi Avcı’nın kitapları Necip Hablemitoğlu’nun kitabının yanında hiçbir önemi yoktur. İnsanın hayatını bitirecek tespitleri o dönemde yapmak gerçekten cesaret isteyen türden, yapılan tespitler de adeta bugünün Türkiye’sinin resmini ortaya koyuyor. Türkiye’de bu konu üzerinde kafa yoranların, yorum yapanların adeta konuyu kapatmaya çalıştıkları izlenimi veriyor. Kitabını tamamlamadan öldürülmesi, eksik kalan kısımların ve düzeltmelerin İhsan Güven tarafından yapılması, daha sonra onun ve eşinin öldürülmesi, Necip Hablemitoğlu’nun Dost Tarikatı lideri İhsan Güven’in müridi olması, Dost Tarikatı üyesi olduğunu çekinmeden beyan eden şarkıcı Çelik’in Azarbeycan dönüşündeki değişimler ve Van Depreminde ‘Kimse Yokmu Derneğiyle’ beraber hareket etmesi, Dost Tarikatı lideri İhsan Güven, eşi ve Necip Hablemitoğlu’nun sıkılan kurşunların menşei…vesaire çok net bir adrese işaret ediyor.
Abdulah Gül’ün DDK’ya yaptırdığı inceletme sonucu ‘Yurtdışı bağlantısı yoktur’ ifadesi cinayetin hedef gösterilen Almanya ile bağlantısın bulunmadığını, ayrıca ‘Her Şeyi Altüst Etmekle İlgiliydi O İş” ifadeleri cinayetin P.İ.Ç’in infaz ekibi tarafından işlendiğinin açık delilidir. Sayın Abdullah Gül’ün görev süresi bitmeden çıkıp bu konuyu açıklaması aksi durumda yanlış anlaşılmalara sebebiyet vereceğini tahmin etmek zor olmasa gerekir.
Bu olayların çıkacağı adresi herkes bilmekle beraber, konun yargıya yardımcı olarak çözülmesi gerekir. Bunun içinde Necip Hablemitoğlu’nun başta ailesi ve dostlarının elindeki bilgi ve belgeleri yargıya teslim etmeleri, elinden gelen bütün yardımları yapmaları gerekmektedir.
Bu davanın yeniden açılması son yıllarda aydınlara, siyasetçiler…yapılan suikastları aydınlatacağından kimsenin şüphesi olmasın.
İleriki günlerde Necip Hablemitoğlu ve Dost Tarikatı lideri İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi davalarının birleştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Her iki davanın birbirinden bağımsız olmadıklarını birlikte ele alınması gereken davalar olduğu kesin, bu nedenle Dost Tarikatı lideri İhsan Güven ve eşinin öldürülmesi davalarının dosyalarının her ihtimale karşı emanete alınmasında fayda var.