Akit, cemaatin Sudan ve Pakistan ülke imamlığını yapan Şükrü Aslan Hocaefendi’nin Fetullah Gülen’e yıllar önce yazdığı şok mektuba ulaştı. Fetullah Gülen’e Arapça öğreten ve Gülen’in, ‘Fıkhı gidip ondan öğrenin’ dediği Şükrü Aslan Hocaefendi’yi; kendisini uyaran mektup yazdığı gerekçesiyle aforoz ettiği ortaya çıktı.
Fetullah Gülen’in, kendisinin beyin takımında yer alan kişileri dahi dinlemediği ortaya çıktı. Fetullah Gülen’e Arapça’yı öğreten ve Gülen’in “Fıkhı gidip ondan öğrenin” dediği Şükrü Aslan Hocaefendi’nin, yıllar önce Fetullah Gülen’e mektup yazarak uyardığı öğrenildi. Gülen Cemaati’nin Sudan ve Pakistan ülke imamlığını yapan Şükrü Aslan Hocaefendi, Gülen’e gönderdiği mektubunda; “Siyaseti fazla kurcaladığımız için cemaatin siyasi görü-şü Müslümanlarca yanlış anlaşılıyor. Temsilci kardeşlerimiz bölgelerinde bir ‘tahsildar’ du-rumuna düşmektedirler. Gerek ‘Işıkevler’deki talebelerimize, gerekse bize gö-nül veren fedakar ve sadakatli halk yığınlarına gereken ma-nada bir İslami kültür veremiyoruz. Hizmetimize diğer Müslümanlar tarafından yapılan itirazlara ve tenkitlere tahammülsüzlü-ğümüz ve kendimizi hatasız zannetmemiz, bizim hoşgörü mesa-jımıza ters düşüyor” ifadelerini kullandı. Fetullah Gülen, Şükrü Aslan Hocaefendi’nin mektubunu aldıktan sonra kendisini Sudan ülke imamlığından aldı ve merkeze çekti.
İŞTE O MEKTUP
Gülen Cemaati’nin Sudan ve Pakistan ülke imamlığını yapan Şükrü Aslan Hocaefendi’nin, yıllar önce yazdığı mektuptan satır başları:
“Biz de her yanımızı yeniden gözden geçirmeli ve hizmetimizi yeni ve daha de-rin buutlu dinamiklerle donatmalıyız ki, devam ve bekaya liyakat kazansın. Yoksa her ‘hareket’ gibi bizim de pörsüyüp demode olmamız kaçınılmazdır. Bu noktadan hareketle hizmetimizin bazı yanlarını Şûra meclisine sunacak ve bunlarla alakalı düşüncelerimi arz edeceğim:
1- Gerek içeride, gerek dışarıda olsun “mümessil” duru-munda olan pek çok kardeşimizin İslamî ilimlerde, gereken se-viyede olmadığı görülüyor.
BİRİNCİ VAZİFELERİ TAHSİLDARLIK İRŞAD VE TEBLİĞ OLMALI
2- Temsilci kardeşlerimiz bölgelerinde bir ‘tahsildar’ du-rumuna düşmektedirler.
Halbuki temsilci kardeşlerimizin birinci vazifeleri irşad ve tebliğ olmalı. Para işi ise tamamen halka ve mütevellilere bırakılmalı. Çünkü mürşidler ve alimler ne zaman ve ne ka-dar para ile daha çok meşgul olmuşlarsa o nispette irşad mevzuunda tesirsiz olmuş ve itham altında kalmışlardır.
LÜKS, YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ
3- Hizmetin müesseselerindeki lüks, konfor ve bazı uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli. (…) Bazı idareci kardeşlerimizin yeme-içme gibi konularda tebaadan farklı bir tarz takip etmeleri kulislerden eksik olmuyor. İran’da merhum Humeyni ile alakalı yapılan bir anketle en çok takdir edilen ve çarpıcı bulunan tarafının, İslamî inkılaptan sonra da iki odadan ibaret olan aynı kiralık evde hayatının sonuna kadar yaşamış olması bulunmuştur.
İSLÂMİ İLİMLERDE GEREKEN MESAJI VEREMEDİLER
4- Mümessillerin bir alt ünitelerinde hizmet veren sorumlu kardeşlerimizin, çoğunluğu itibariyle başta risale kültürü olmak üzere diğer İslami ilimlerde de gereken mesajı veremedikleri anlaşılıyor.
5- Hizmet veren sorumlu kardeşlerimizin hür düşünceye ve hür düşünenlere saygılı hareket etmemeleri sonucu, istek-siz ve gönülsüz veya memuriyet zihniyetiyle çalışmalara se-bebiyet vermektedir. Dolayısıyla gittikçe “gayri memnunlar” asayişi arttığı gibi, beklenen randıman da alınamamaktadır.
Halbuki, hizmette şeffaf olmak, fikir ve düşünce hürriyetini geliştirmek ve alınan ka-rarlara herkesin, en azından çoğunluğun görüşlerim almak; gelişen cemaatin geleceği için çok mühimdir. İdarecilerin gıyaplarında çekiştirilmekten kurtulmalarının ve tebaalarının da gö-nüllü çalışmalarının tek yolu; sonsuz fikir hürriyetine sadık kalmak ve her kesin fikrine saygı göstermekle mümkün olabilir. Alınan kararlara ikna edilmeyen ve tepeden inmeci metodlarla yapılan işler, basınç bombalarına benzerler. Tabii seyir içinde zamanla gayri memnunlar çoğalır ve beklenmedik/istenmedik hatmî sonuçla karşı karşıya kalınır. Yakın tarihimizde sadece Nur cemaatinin fraksiyonlarının çokluğunu düşünmek bile bize yeter ve artar.
BİZİ ‘LAİKLER VE ORDU’ DAN YANA BİR CEMAAT DU-RUMUNA DÜŞÜRÜYOR
7- Siyaseti fazla kurcaladığımız için cemaatin siyasi görü-şü Müslümanlarca yanlış anlaşılıyor.
Bir taraftan siyasetle iştigal etmiyoruz derken, öbür taraftan siyaset üzerine görüşler beyan etmemiz ve bu görüşlerin genellikle İslamî bir partiye karşı imiş gibi algılanması, he-men hemen bütün İslamî cemaatler nezdinde bizi ‘laikler ve ordu’ dan yana bir cemaat du-rumuna düşürüyor. Eğer bu konuşmaları yaparken ihtiyat ve tedbir adına yapıyorsak, bence bu tavrımız tenkit edilebilir. Çünkü İslam’ın ihtiyat adına müsaade ettiği şey, düşmanların aleyhine atıp tutarak, onlan boş yere kendimize musallat etmemektir. Yoksa düşmanların lehine idare-i ke-lam etmek demek değildir. Çünkü onların gayri kanuni ve antidemokratik girişimlerinin fatu-rası daha sonra bize çıkarılır ve çıkarılıyor da.
FERDİ HİZMETLER UNUTULUYOR
8- Umumiyetle, devletler ve kıtalar bazında hizmet temsil ediliyor, ancak havari – misal ferdi hizmetler unutuluyor.
Hâlâ İslam’la tanışmamış, Hanif din adına bir şey bilme-. yen, hatta semavi din diye bir şey duymayan nice insan; Çin’de, Afrika’da, Hindistan’da ve dünyanın daha nice yerlerinde hâlâ şaşkın ve derbeder yaşamaktadır. Bu gibi yerlere okul ve resmi hüviyetten çok, insanlık namına ve siyasetsiz, devletsiz, tamamen tebliğ merkezli bir şekilde gitmeli.
9- Gerek Hocama gerekse hizmetimize diğer Müslümanlar tarafından yapılan itirazlara ve tenkitlere tahammülsüzlü-ğümüz ve kendimizi hatasız zannetmemiz, bizim hoşgörü mesa-jımıza ters düşüyor.
(…) Ancak hocamın ufku ne kadar engin ve derûni ise, birkaç istisnanın dışında cemaatı-mizin İslamî ufku maalesef o nispette sığ ve sathidir.
Hatta Hocamın bile bazen o dünya çapındaki engin hoşgörüsüne sığmayan bazı sözleri olabilir. Mesela, Humeyni için “ancak bir Müslümanın dübüründeki bir kıl kadar kıy-meti olabilir” ifadesi gibi veya Suudi Arabistan Kraliyet ailesine “Deve çobanları” demesi gibi. Yani demek istiyorum ki diğer simge bazı “sözcükler” gibi diyaloğun da içini boşaltmamalıyız. En dinsiz insanlarla bile diyaloğa geçmenin İslamî bir davet metodu olduğunu Hz. Muhammed A.S.’de bütün çıplaklığıyla görüyoruz.
10- Zaman Gazetesi ile ilgili politikamızın birçok eksik ya-nı olduğuna inanıyorum.
İSLÂMİ KÜLTÜR VEREMİYORUZ
11- Gerek ‘ışık evler’ deki talebelerimize, gerekse bize gö-nül veren fedakar ve sadakatli halk yığınlarına gereken ma-nada bir İslami kültür veremiyoruz.
NURETTİN VEREN CEMAATTEN NİÇİN UZAKLAŞTIRILDI?
12- “İstişare”nin ne demek olduğunu ve nasıl umdeler içerdiğini, ne mesuliyetler getirdiğini ve ne kadar bağlayıcı olduğunu bilmeme.
Hem mesela Nurettin Veren bey bu heyetten ve hatta cemaatten uzaklaştırıldı. Fakat niçin uzaklaştırıldığını ben şahsen bilmediğim gibi, diğer kardeşlerimin de aynı seviyede doğru sebeplerini bildiklerine kani değilim. Halbuki bu kardeşimizin durumu değişik seviyelerde ve çok farklı şekillerde hem konuşuluyor, hem soruluyor. Onun için Nurettin beyin durumu çok öz de olsa heyete anlatılmalıydı. Ta ki hizmet adına yanlış yorumlar yapılmasın.
Hem Hocama, her fırsatta arkadaşların mal ve mülkü olmasın buyuruyor. Peki Nuret-tin bey kovuldukta sonra acaba geçinecek kadar maaş veriliyor mu? Nurettin ağabey kovuldu. Ya yarın bize de birisi «haydi defol, git!» dese biz ne yapabiliriz?
Yani demek istiyorum ki bizim bu âlî heyette şeffaf olmalı ve insanların aklını çalış-tırmalı, bu arkadaşlara seviye kazandırmalı. Tabii bu işte birinci vazife Hocama düşüyor.
Herkesi şeffaf hale getirme, herkese şahsiyet kazandırma ve herkesi kendi gibi hür fi-kirli ve çelik iradeli yapma vazifesi.
13- Dışarıda eğitim yapmak için gönderilen öğrenciler umumiyetle ya vasat ya da vasatın altında oluyor.
KONTROL CİHAZI KONMASI BİR FANTEZİDİR
15- İş- emniyet tedbirleri ile bürokrasinin alabildiğine birbi-rine karıştırılması..
(…) Hocamın yanına çıkarken gelenin kim olduğunu tespit etmek, randevu-sunun olup olmadığım araştırmak ve yukarıdan istifsarda bulunacak, günümüzün şartlarında bir zaruret arz ediyor. (…) Ancak bütün bunlar yapılırken, bir de kontrol cihazı konması, bence bir zaman kaybı olduğu kadar aynı zamanda tedbirden öteye bir bürokrasi ve bir fantezidir. Çünkü Hocama gelen kimseler ya tanıdık birisidir, ya da çok iyi tanınan ve bilinen biriyle gelen birisidir. Her iki durumda da elektronik kontrolün hiçbir faydası kalmıyor.
Kaldı ki eğer Hocama bir suikasttan korkuluyorsa bu gibi tedbirlerin de çok faydası olacağını zannetmiyorum. Dolayısıyla bu cihazın olmasını Hocam istiyorsa, bence Hz. Ömer’i (r.a). her fırsatta örnek veren Hocam, O’nun korumasız olduğunu, aynı zamanda şehit edildi-ğini, şehadetin ise çok büyük bir şeref ve rütbe olduğunu hepimizden daha iyi bilmiyor mu?
16- Cemaatte ibadete ehemmiyet verildiği kadar muamelat ve ahlaka ehemmiyet verilmiyor.
17- Hocam olduğundan farklı olarak takdim edildiğinden dolayı bazı mahzurların doğması.
Hocam mevzuu bahis olduğu yerde ve münasebetlerde sınırsız mübalağalara kaçılıyor.
Mesela Hocamla görüşmeye götürülen öğrencilere “Kalbinizi temiz tutun, çünkü Hocam içinizi okur, sonra mahcup olursunuz” gibi ifadeler veya “evinizde sabah nama-zına kalkmadığınız zaman Hocama malum olur” gibi akide de küfür sayılabilecek şeyler gibi.
18- Kendi neşriyatımız dışında fazla kitap okumama.
Bilhassa İslami Kültür adına her şeyi Nil Yayınlarından ibaret görmek ve onların dışında bazı yayınlara ambargo koymak aydın insanların tavrı olamaz. Hâlâ yasaklarla bir yere varacağını sanan demode olmuş bir anlayıştır bu bence.
Hatta Abdurrahman Dilipak gibi veya yıllarca bizim gazetede köşe yazarlığı yapan Ali Bulaç bey gibi, Türkiye’de “İslami yazar” olarak kendilerini kabul ettiren yazarların kitapları-na cemaat için ambargo kararı çıkarmak hangi mantığın ürünüdür ve bu durum ne ile izah edilebilir?
BAZI ARKADAŞLAR BAŞKASI ADINA KONUŞUYOR
6- Hocamla yapılan istişarelerde bazı arkadaşların başkası adına konuşması, daha sonra bazı mahzurları doğuruyor.
Mesela bir yer için ekstra olan para isteniyor veya yeni bir okul düşünülüyor. Hemen oradan bir arkadaş: Hocam onu filan yere verelim veya şuraya şu kadar yazalım diyor. Hal-buki verelim denilen arkadaş da orada bulunuyor ve sesini çıkarmıyorsa, evvela onun konuş-masını beklemeli. Yoksa bir nevi emri vaki ile karşı karşıya kalınıyor, daha sonra her ay ki toplantılarda birçok hulfu’l vaadler meydana getiriyor.
HİZMETTEKİ ARKADAŞLAR DIŞARI İTİLMEKTE
19- Hizmetteki arkadaşlar hakkında yargısız infazların alabildiğine çoğalması.
Cemaat içerisinde yıllarca fisebilillah hizmet eden arkadaşlarımız bazen imamlarla anlaşamamaları noktasında yargısız infazlara başvurularak dışarı itilmektedirler. En ilkel kabilelerde bile idama mahkûm edilenlerin son arzusu sorulurken, İslamî bir cemaatte bir insanın ifadesi alınmadan yargısız infaza tabi tutulması hangi İslamî kıstasla telif edilebilir. Bu yazımı, 30 senedir içinde bulunduğum Nur Ekolünün ve onun çağdaş bir zemine oturtmaya çalışan Fethullah Hocanın gayretlerinin yozlaşmaması ve sırat-ı müstakimden sap-maması ümidiyle yazdım.” (AKİT)
feto ve ekibi bunu anlamis olsalardi ülkelerini birkac kurusa satmazdi.Ülkesi icin canini veren ve vermeye hazir insanlarin oldugu düsünülürse.Büyük mekanlarda oturmak,lüks icinde yasadiklarini göstermek kendilerinin maddi olarak güclü oldugunu gösterir düsüncesinde olduklari icindir.Su almak icin amerikaya gidenleride ekleyelim.Bunlar ölmeden kendilerine mabet yaptirirlarki gücleri buradada belli olsun:-))Bunlar insandan anlamazlar,maneviyat onlarin ilgilerini disinda.Komsu ac yatarkeni birakin,ölsede nasil bir cikar saglarim düsüncesinde.Halk neden Erdoganin arkasinda hic düsündülermi?Kilicdaroglu dolaniyor aylardir cati aday diye.Nekadar entel-dantellerin arasinda.Tuzu cok kurularin arasinda.Etrafindan habersiz,ezberlerle yasiyorlar.Ömrü Nazimin mezarina su tasimakla gecen biri daha var hele.Suculuk yaparken ömrü dünyadan bihaber geciyor haberi yok.fetonon etegine gidip ondan nasil cikar buluruzun pesinde.Erdoganin mitinglerine gelen halkimi kücümsüyorlar,onlara kapici karisi,hizmetci diyecek kadar alcaliyorlar.Bu tiplerden nefret ediyorum,Allaghlarindan bulsunlar.Buluyorlarda zaten tecrit edilmis durumdalar.Nerede Necdet Sezer,kokteyl parilerinde görülüyor,zerre kadar halkin kafasinda degil.Iste bize düsman olmalarinin nedeni,halkiz cünkü.Asagiladiklarini saniyorlar ama herdefasinda halktan osmanli tokati yiyorlar.Onlarda kendilerine Alaboranin yaninda yer ayirsinlar:-)))
1- Gerek içeride, gerek dışarıda olsun “mümessil” duru-munda olan pek çok kardeşimizin İslamî ilimlerde, gereken se-viyede olmadığı görülüyor./ El Cevap; gel görelim ki, onlara sorduğunda İslamiyet’i yalnız onlar temsil ederler. Allah’ın dinin deki helaları haram, haramları helal göstermeleri hem bu cehaletten, hem de işerlerine geldiği gibi yorumlayıp telkin etmelerindendir.
2- Temsilci kardeşlerimiz bölgelerinde bir ‘tahsildar’ du-rumuna düşmektedirler./El Cevap; Yahudi’ye giden himmet zimmet paralarından bahsedilmiş! Helal haram ver Allah’ım hırsız kulun yer Allah’ım!
3- Hizmetin müesseselerindeki lüks, konfor ve bazı uygulamalar yeniden gözden geçirilmeli./ El Cevap; idareci konumunda bulunanların ailelerinin burjuva yaşantılarını sekteye uğramaması için her yalanı dolanı çevirdiklerini uzun zamandır söylüyoruz.
4- Mümessillerin bir alt ünitelerinde hizmet veren sorumlu kardeşlerimizin, çoğunluğu itibariyle başta risale kültürü olmak üzere diğer İslami ilimlerde de gereken mesajı veremedikleri anlaşılıyor./ El Cevap; veremedikleri kesin olmakla beraber, vermedikleri de kesin. İşlerine gelmez, hizmet dedikleri Emperyal güçlerin emir ve nehiylerini yerine getirmek olduğundan dolayı gerçekleri mümkün olduğu kadar çarpıtmaları gerekiyordu, öyle de yapıyorlar işte!
5-Hizmet veren sorumlu kardeşlerimizin hür düşünceye ve hür düşünenlere saygılı hareket etmemeleri sonucu, istek-siz ve gönülsüz veya memuriyet zihniyetiyle çalışmalara se-bebiyet vermektedir. Dolayısıyla gittikçe “gayri memnunlar” asayişi arttığı gibi, beklenen randıman da alınamamaktadır./Abi-abla evlerinde tv yok, internet, diğer medya yasak olup tek tip insan yetiştirmeye kalkılınca gönülsüzlükte, isteksizlikte olup, işi memuriyete dönüşür.
7- Siyaseti fazla kurcaladığımız için cemaatin siyasi görü-şü Müslümanlarca yanlış anlaşılıyor./ El Cevap; ‘bizi ‘laikler ve ordu’ dan yana bir cemaat du-rumuna düşürüyor.’ değil, zaten düşmüş durumdadır. 28 Şubat bunun en somut örneğidir.
8- Umumiyetle, devletler ve kıtalar bazında hizmet temsil ediliyor, ancak havari – misal ferdi hizmetler unutuluyor./ El Cevap; havari-misal hizmetler Vatikan’la diyalog olarak giderilmiştir.
9- Gerek Hocama gerekse hizmetimize diğer Müslümanlar tarafından yapılan itirazlara ve tenkitlere tahammülsüzlü-ğümüz ve kendimizi hatasız zannetmemiz, bizim hoşgörü mesa-jımıza ters düşüyor. / El Cevap; nerde hür düşünce? Medya Gündem’i İMHA girişimi, sahibi Sayın Tutkun Akbaş’ı ‘Örgüt’ suçlamasıyla İNFAZ girişimleri bunun en somut örneğidir. Yalan mı?
-Kıçımın kılı, deve çobanı, firavun… vesaire! Hiç ağzından beddua, küfür çıkar mı? Bunları sadece Medya Gündem de yorum yapanlar söyler değil mi? Sütten çıkmış ak kaşık ya, günahsız ya!
10- Zaman Gazetesi ile ilgili politikamızın birçok eksik ya-nı olduğuna inanıyorum./ El Cevap; Zaman Gazetesi F. Gülen’nin kontrolü altında örgütsel faaliyet içerisinde olduğunu belgesi, delilidir.
11- Gerek ‘ışık evler’ deki talebelerimize, gerekse bize gö-nül veren fedakar ve sadakatli halk yığınlarına gereken ma-nada bir İslami kültür veremiyoruz./ El Cevap; ama siyasi ve örgütsel kültür verildiği bir gerçek.
12- “İstişare”nin ne demek olduğunu ve nasıl umdeler içerdiğini, ne mesuliyetler getirdiğini ve ne kadar bağlayıcı olduğunu bilmeme./ El Cevap; istişareye ne gerek var ki? Emir demiri keser işte! İstişare gereksiz bir kurum deyip Medya Gündem’i İMHA edin diyor, polis-yargı çetesi Medya Gündem’in sahibi Sayın Tutkun Akbaş’ı ‘Örgüt’ suçlamasıyla İMHA-İNFAZ girişimine başlıyor. Emir Pensilvanya’dan!
13- Dışarıda eğitim yapmak için gönderilen öğrenciler umumiyetle ya vasat ya da vasatın altında oluyor./ El Cevap; vasat olması önemli değil, önemli olan biyat-bidat, hocalarının emirlerini kayıtsız şartsız yerine getirmektir. Aklını devre mülk veya kiraya vermişsen olay bitti demektir.
15- İş- emniyet tedbirleri ile bürokrasinin alabildiğine birbi-rine karıştırılması../El Cevap;olayın en can alıcı kısmı burası olsa gerekir. Dinlemelerden ve kayıt altına alınıp şantaj olayından bahsedilirken, bunların birer gerçek olduğu da delilen dirilmiştir.
16- Cemaatte ibadete ehemmiyet verildiği kadar muamelat ve ahlaka ehemmiyet verilmiyor./El Cevap; muamelat ve ahlaka ehemmiyet verilse yatak odası görüntüleri nasıl çekilecekti ki?
17- Hocam olduğundan farklı olarak takdim edildiğinden dolayı bazı mahzurların doğması./ El Cevap; o ho bunlar daha ne ki? Olimpiyatlara Peygamber Efendimizi dahil ettirmek mi, kamyonete bindirmek mi dersiniz, uçup kaçmalar mı dersiniz…!
18- Kendi neşriyatımız dışında fazla kitap okumama./ El Cevap; okutturup gözünün açılmasını isterler mi? Okuttursalardı bu kadar devre mülk-kiraya verilmiş aklı nasıl elde edeceklerdi?
19- Hizmetteki arkadaşlar hakkında yargısız infazların alabildiğine çoğalması./ El Cevap; yargısız infaz ve sahte delil üretmek örgütün temel prensiplerindendir.