Piyasada ne kadar ağzı bozuk, küfürbaz, loser ve arıza müptezel varsa hepsi Gülen örgütünün manşetlerinden düşmüyor. Onlar küfrediyor, Gülen terör örgütü gazlıyor. İşte biri daha… Mustafa Altıoklar… Ahmet Kekeç bugünkü yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır hakaretlerde bulunan, bununla da yetinmeyip katıldığı TV programlarında bu hakaretlerini düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savunan Yönetmen Mustafa Altıoklar’a sert bir yazı kaleme aldı. Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ülkemizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyipp Erdoğan’a hakaret ederek bunu düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendiren Yönetmen Mustafa Altıoklar’a ilişkin bir yazı yazdı.
İŞTE MUSTAFA ALTIOKLAR’I YERİN DİBİNE SOKAN AHMET KEKEÇ’İN O YAZISI:
Kimden söz ediyorum?
Kim olacak?
Elbette “Mustafa Altıoklar” isimli terbiye özürlü şahıstan…
Hekim olduğunu söyleyen, birbirinden pespaye filmlere imza atarak esasında ne kıratta bir yönetmen olduğunu kanıtlayan bu şahıs, bir süre önce bir televizyon programına katılmış, Enver Aysever isimli saldırgan şahsın sorusu üzerine dönemin Başbakan’ı Erdoğan’a saydırıp durmuştu.
Erdoğan’ın akıl sağlığı yerinde değilmiş.
Narsistik kişilik bozukluğu varmış…
Esasında ona “46 Raporu” verilmeliymiş, filan…
UTANMADAN “O AÇIKLAMAYI HEKİM OLARAK YAPTIM” DİYOR
Birine (herhangi biri de olabilir bu), “Senin akıl sağlığın yerinde değil. Sende narsistik kişilik bozukluğu var. 46’lıksın…” derseniz, o kişiye hakaret etmiş olursunuz. Doktor da olsanız, yönetmen de olsanız, gazeteci de olsanız, sonuç değişmez. “Çekilin, ben doktorum” demek de sizi kurtarmaz. Bu lafları ettiğiniz an, suç işlemiş olursunuz.
Hayır, öyle olmamış, Mustafa Altıoklar “bir hekim olarak” bu açıklamaları yapmış. Amacı Erdoğan’a hakaret etmek değil, bir duruma teşhis koymakmış. Çünkü kendisi 1984’ten beri doktor olarak Türkiye’nin değişik bölgelerinde hizmet veriyormuş, “hastalara” ve “adli vakalara” teşhis koyuyormuş. Aynı zamanda “bir senaryo yazarı ve yönetmeni olarak”karakter analizi yapabiliyormuş. (Bunları Mustafa Altıoklar’ın savunmasından okuyoruz…)
İki gün önce, bu sütunda, konuyu gündeme getirmiş, bazı sorular sormuştum.
Doğrusu, Mustafa Altıoklar’ın nedamet getireceğini, terbiyesizliğine bulduğu kılıftan dolayı utanacağını, ne bileyim, en azından “üzülmüş numarasına” yatacağını ve özür dileyeceğini düşünüyordum.
HAYA DUYGUSUNU YİTİRMEMİŞ BİR İNSAN ÖZÜR DİLER
Haya duygularını yitirmemiş bir insan böyle yapar çünkü.
Utanır, üzülür, özür diler.
Hayır, Mustafa Altıoklar bunu yapmıyor, Twitter hesabından verdiği cevapla terbiyesizlik çıtasını daha da yukarılara taşıyor ve cürümlerine yeni cürümler ekliyor.
Ben diyorum ki, “Cezadan yırtmak için, ‘tıp bilimi yargılanıyor’ ayaklarını bırak Mustafa. Tıp bilimi değil, sen yargılanıyorsun. Erdoğan’a hakaret ettin. Resmen, alenen ve taammüden bu suçu işledin…”
Mustafa pis pis sırıtarak cevap veriyor: “Yalaka…”
Ben diyorum ki, “Hem hakaret ediyorsun, hem de hakaretini de, ’46 Raporu verilmelidir’ diyerek, yürürlüğü bile bulunmayan bir maddeye atıf yaparak taçlandırıyorsun. Memlekette olup bitenlerden haberin bile yok. Sen ne biçim aydınsın?”
Mustafa pis pis sırıtarak cevap veriyor: “Yalaka…”
FİZİK TEDAVİ UZMANISIN PSİKİYATRİK TEŞHİS KOYAMAZSIN DİYORUM…
Ben diyorum ki, “Erdoğan tıbbi yardım için muayenehanene gelmediğine, hastalığının nevini sormadığına göre, neyin teşhisini koyuyorsun? Bu yaptığın tıp etiğine aykırı değil mi? Hasta hakları diye bir şey yok mu?”
Mustafa pis pis sırıtarak cevap veriyor: “Yalaka…”
Ben diyorum ki, “Sen fizik tedavi uzmanısın Mustafa. Bir fizik tedavi uzmanı psikiyatrik teşhis koyduğu nerde görülmüş?”
Mustafa pis pis sırıtarak cevap veriyor: “Yalaka…”
İyi de birader, küfürsüz konuşamıyor musunuz? Başkalarına hakaret etmeden huzura eremiyor musunuz? İnsanlarda saygı uyandıracak ve karşılık bulacak bir sözünüz, bir mesajınız, bir öneriniz olmayacak mı? Hep böyle mi devam edeceksiniz?
PESPAYELİĞİN DİBİNİ BULDU
Hadi hep böyle devam et Mustafa… Terbiyesizliklerine yeni terbiyesizlikler ekle… Pespayeliğin dibini bul…
Bari iki satır bir şeyler oku da, kendini iyice rezil etme.
Dilimizde “mazaret” diye bir kelime yok.
Hiç olmadı.
Pis pis sırıtacağına, köşedeki kitapçıya kadar git, bir “Yazım Kılavuzu” edin, doğru dürüst küfretmeyi öğren.
Hiç değilse bu kadarcık zahmete katlan!
Adam haklı çünkü Türkiye hem yerli hem milli Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülke