Yasin Doğan, paralel yapının normal gibi görünen insanları zombiye dönüştürüp her türlü kirli işi yaptırmasının normal olduğunu belirtti.
Yasin Doğan, Yeni Şafak gazetesindeki bugünkü yazısında paralel yapılanmanın nasıl hastalıklı bir yapıya dönüştüğünü yazdı. Doğan, Risale-i Nur’dan örnekler vererek paralel yapının nifak çıkaranlardan olduğunu ifade etti.
İşte Doğan’ın yazısından öne çıkan bölümler:
Paralel yapının normal gibi görünen insanları zombiye dönüştürüp her türlü kirli işi yaptırmasının örnekleri bitmiyor. Dinlemeler, fişlemeler, montaj kasetler, yalanlar, iftiralar, hakaretler, tertip ve tezgahlar… Bunların hepsi adiyattan olmuş.
Bu kadar hileye, fitneye, desiseye, yalana ve tezgaha alışan insanların habis ve hastalıklı bir yapıya dönüşmesi kaçınılmazdır. Sadece karşısındakilere değil, kendi nefsine ve topluma da zarar veren böyle bir durum karşısında yapılan yanlışın yükseksesle ikaz edilmesi kaçınılmazdır.
Bediüzzaman’ın nifak çıkaranla ilgili değerlendirmesi
Bediüzzaman nifak çıkaran kişilerle ilgili şu değerlendirmeyi yapar: ‘Ey kişi! Aklın varsa şu yapmak istediğin şey muhaldir, hem nefsine zarardır. Hem iyiyi kötüyü tefrik edecek bir hissin yok mudur? Anlaşılan, hakikatı hurafe, tatlıyı acı gösteren seciyende bir hastalık vardır. Şüphesiz o hastalıktan kurtulup şifayab olmak istiyorsun. Fakat senin bu halin, o hastalığı izale değil, tezyid ediyor. Eğer bu halinle bir lezzet, bir zevk istersen, en şedit bir elemi intaç eden bir azap eline geçer. En nihayet sarhoşluktan ayrılıp, kötü halinden vazgeçmediğin takdirde, fesadın başkalara geçmemek üzere hortumun üzerine, bir damganın vurulmasıyla seni teşhir ve ilan etmek lazımdır.’
Müslüman bireyi nifaka sürüklemek, onları hile ve desiseye sevketmek büyük bir vebaldir. Çünkü yalan ve nifak münafıklık alametidir ve buna bulaşanların bu tür özelliklerden uzak durması gerekir.
Kâfirle ilgili 2 münafıkla ilgili 12 ayet var
Risale-i Nur’da bu konuyla ilgili bölümde ‘kafirleri kötüleyen iki ayet varken niçin münafıkları kötüleyen 12 ayet olduğu’ sorulur.
Bediüzzaman bu vurgunun gerekliliğini şöyle izah eder: ‘Birincisi: Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit olur. Dahili olursa, zararı daha azim olur. Çünkü; dahili düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Harici düşman ise, bilakis, asabiyeti şiddetlendirir, salabeti arttırır. Nifakın cinayeti, İslam üzerine pek büyüktür. Alem-i İslamı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki, Kur’an-ı Azimüşşan, ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur.’
Üstad hazretleri ayrıca, iki yüzlülük, hile, yalan, riya gibi hallerin kafirden çok münafıkta olduğunu söyler: ‘Nifak ve hasedden kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, o maraz hakkı bâtıl, hakikati hurafe telâkki etmeye sebeptir. Zaten fasid bir kalbden, bozuk bir ruhtan böyle rezaletlerin çıkması bedihidir’.
Daha hilekâr, daha desiseci, daha şeytani
Bu tür insanlar daha hilekâr, daha desiseci, daha şeytani zekaya sahip olurlar.
Müslümanların bu tür nifak özelliklerinden kaçınması ve uzak durması gerekir. Kirli yöntemleri mubah görmeye, davaları için kaçınılmaz algılamaya başlayanlar zamanla bu tür özelliklere düçar olmaya başlarlar. Hakikat ve adalet duygusunun kaybolmaya başlaması, insafın ve merhametin devre dışı kalması insanı canavarlaştıran bir durumdur. Bu hastalıklı durumu ise hiçbir amaç ve gerekçe mazur gösteremez.