Gülen örgütüne ait Bugün gazetesi yazarı Gülay Göktürk cemaate operasyon konulu yazılar arasında günü en dikkat çekenlerinden birine imza attı. Göktürk cemaate yakın bir gazetede yayınlanan yazısında operasyonu açıktan savunda, cemaatin gösterdiği tepkiyi ise yerden yere vurdu.
CEMAATİN İSTEDİĞİ BU DEĞİL MİYDİ?
Cemaate seslenen Göktürk “Cemaat’e yakın kalemler de her fırsatta aynı lafı tekrarlıyordu. “Bütün bir Cemaat’i hedef tahtasına koyacağınıza, somut olarak suç iddialarınızı koyun ortaya. Tek tek şüpheliler hakkında adli süreçleri başlatın, kim ne suç işlediyse çıksın ortaya” diyorlardı.” dedi ve “İstediğimiz bu değil miydi?” diye sordu.
Göktürk Cemaat’in kolektif biçimde operasyonlara saldırmasının paralel örgüt yapılanmasının delili olduğunu hatırlatarak, Gülen örgütünün tüm suçlamaların vahametini “kahramanlık edebiyatı” ile gizlemeye çalıştığının altını çizdi.
Yazısı şöyle:
ARTIK TOPLUMUN KUŞKU DUYMADIĞI BİR YAPI BU
Emniyet içinde başlatılan soruşturmaya verilen tepkilere baktıkça şaşırıyorum.
Türkiye’de 7 Şubat’tan bu yana devlet içinde bir yapıdan, özellikle emniyet ve yargı içinde yuvalanmış bir yapıdan söz ediyoruz. 17 ve 25 Aralık operasyonlarının yürütülüş biçimini ve o günlerde yaşananları gördükten sonra, hele hele Adana’daki MİT aracının başına gelenleri; Dışişleri Bakanlığı’ndaki gizli toplantının deşifre edilişini yaşadıktan sonra, artık küçük bir azınlık dışında toplumun büyük çoğunluğunun varlığından hiçbir kuşku duymadığı bir yapı bu…
25 Aralık’tan beri şunu söylüyorduk: Polislerin, yargıçların yerini değiştirip durmakla olmaz. Eğer o insanlar görevlerini kötüye kullandıysa, tayin edildikleri yeni görevlerini de kötüye kullanacaktır. Bu soyut suçlamalar artık somut adli soruşturmalara ve iddianamelere dönüşmelidir. Adli süreç başlamalıdır.
TAM DA TALEP ETTİĞİMİZ GİBİ ŞU ANDA YAPILAN DA BU
Üstelik bunu sadece paralel yapının varlığına kani olan insanlar söylemiyordu; Cemaat’e yakın kalemler de her fırsatta aynı lafı tekrarlıyordu. “Bütün bir Cemaat’i hedef tahtasına koyacağınıza, somut olarak suç iddialarınızı koyun ortaya. Tek tek şüpheliler hakkında adli süreçleri başlatın, kim ne suç işlediyse çıksın ortaya” diyorlardı.
Şu anda yapılan da bundan başka bir şey değil zaten.
Tam da talep ettiğimiz gibi, suçun şahsiliği ilkesine uygun davranılıyor. Bir kimlik üzerinden suçlamalar yöneltmek yerine, belirlenen şüpheliler soruşturuluyor.
BU TEPKİ YAPININ VARLIĞININ DELİLİ
Peki o zaman, tek tek kişilerin soruşturulmasına karşı verilen bu kolektif tepki ne oluyor?
Bütün şüphelileri kapsayan bu “kolektif sahip çıkma” durumu, iddia edilen yapının varlığının bir başka delili değilse nedir?
Bugün, gözaltındakileri aslanlar, kaplanlar, kahramanlar diye savunan, heykelini dikmekten bahsedenler, söz konusu kişilerin suçsuz olduğunu nereden biliyor?
KAHRAMANLIK EDEBİYATI İLE KAMUOYU YARATMA ÇABALARINDAN VAZGEÇİN
Ben bilmiyorum şahsen. Suçlu olduklarını da bilmiyorum.
Ama bazıları daha şimdiden soruşturma dosyasını okumuş gibi konuşuyor.
“Devletin iddiaları araştırması, söylentileri soruşturması doğal. Ancak operasyon için elinin sağlam olması gerekir. Belgesiz olmaz. Şu ana kadar dışarı sızan bilgiler operasyonun dayanaklarının çok zayıf olduğunu gösteriyor” deniyor mesela…
Bırakın da belgenin olup olmadığını; operasyonun dayanaklarının zayıf mı, sağlam mı olduğunu iddianame ortaya çıkınca hep birlikte görelim. Davayı dikkatle takip edelim, Ergenekon, Balyoz davalarında olanların olmaması için; kurunun yanında yaşın da yanmaması için; sahte delillerle, komplolarla suçsuz insanların hayatının karartılmaması için ve tabii bu tür hatalar yüzünden davanın özünün güme gitmesini ve gerçek suçluların paçayı kurtarmasını engellemek için bütün kamuoyu olarak gözümüzü dört açalım.
Ama o zamana kadar da kahramanlık edebiyatı yaparak, şeref madalyalarından bahsederek, “haram lokma yememekle” övünerek; “mübarek Ramazan”, “sahur vakti”, “ters kelepçe” gibi söylemlere sığınarak kamuoyu yaratma çabalarından vazgeçelim.
DÜNYADAKİ TEK SUÇUN HARAM LOKMA YEMEK OLMADIĞININ DA ALTINI ÇİZELİM
Dünyadaki tek suçun haram lokma yemek olmadığının altını çizelim bir kere… Evren de haram yememişti muhtemelen. Kontrgerilla şeflerinin haram yediğine dair de herhangi bir kanıt çıkmadı ortaya. Ama bu onların işlenebilecek en ağır suçu işledikleri gerçeğini değiştirmedi.
Biz bu dokunaklı söylemi Ergenekon soruşturmalarından çok iyi tanıyoruz. O zaman da bir koro “terörle mücadelede canını ortaya koymuş kahraman paşaları” dokunulmaz kılmaya çalışmış; “sabahın köründe” gözaltına alınmalarını, başlarına bastırılarak arabaya bindirilmelerini, nezarethanede sıralarda uyumak zorunda kalmalarını ön plana çıkararak darbecilik suçlamasını gözlerden gizlemeye çalışmıştı.
YİNE BİR KORRO SUÇLAMARIN VAHAMETİNİ GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR
Şimdi bütün bu muameleleri yapanlar, kendilerine aynı şey yapıldı diye bağırıp çağırıyor ve yine bir koro, o zaman olduğu gibi, bu söylemin arkasına gizlenerek yöneltilen suçlamaların vahametini gizlemeye çalışıyor.
Bu soruşturmalarla birlikte, paralel yapıyla yargı önünde hesaplaşma dönemine girmiş bulunuyoruz. Ben bu sürecin sağlıklı ilerlemesinin hayati önemde olduğunu düşünüyorum.
Eğer bu defa da birileri gerçekle yetinmez, gerçek dışı unsurlarla, hukuk dışı uygulamalarla bu davayı rayından çıkarırsa, Türkiye beş yıl sonra dizini döve döve devlet içinde köklü bir temizlik fırsatını nasıl kaçırdığını konuşuyor olur.
Herkesin bunun vebalinin büyüklüğünün farkında olduğunu umalım.