12 Mart 1971 muhtırasının ardından dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı’nca hazırlanan bir istihbarat raporu, Fethullah Gülen’in karanlık dünyasına ışık tutuyor. Raporda, CIA ile MOSSAD’ın para ve lobi desteğiyle palazlandırdığı Gülen’in, ‘askere şirin görünmek’ için diğer dini grupları nasıl fişlediği anlatılıyor.
Paralel örgütün lideri Fethullah Gülen’e ilişkin günyüzüne çıkmamış belgeler yayınlayan Yeni Şafak, bugün de bir istihbarat raporunun ayrıntılarına dikkat çekiyor. 12 Mart 1971 askeri muhtırasının ardından dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından hazırlanan ve o günkü dini grupları masaya yatıran raporda Gülen’e ilişkin çok ilginç bilgilere yer veriliyor. Rapora göre Gülen, askere şirin görünmek için sık sık ‘rakip’ grupları fişleme yoluna başvurdu. Bu gruplardan en başta geleni ise ‘Süleymancılar’. İstihbarat raporunda Süleymancılar’ın durumu anlatılırken, Gülen’in ihbarlarının sonuç vermediği şu sözlerle belirtiliyor:
İSTİHBARATI AKSATMADI
“Sıkıyönetim döneminde bu örgüt (Süleymancılar) sinsice pasif kalmayı tercih etmiş, Fetullah Gülen isimli vaiz tarafından yapılan tüm ihbarlardan da sonuç çıkmamıştır. Örgüt faaliyetlerini çok iyi kamufle etmesini bildiği için açık vermediği kanısı hasıl olmuştur. Fetullah Gülen’in kendi sinsi amaç ve idealleri doğrultusunda sıkıyönetimden yana gözükerek karşıt gruplarda yeralan tarikatlara karşı istihbarati bilgi vermesi ve sonuç alınamaması bu örgütün örgütlenme yapısının ihbarlarla kırılamayacağı, bilakis içlerine girip hücre yapısını çözüp cezalandırmakla mümkün olacaktır. F. Gülen örgütüne geniş kapsamlı ileride değineceğiz.”
DİKKAT ÇEKEN AYRINTILAR VAR
Askeri istihbaratın ‘ileride değineceğiz’ dediği kısımda ise Fethullah Gülen’le ilgili çok konuşulacak ayrıntılara yer veriliyor. Kendini Mehdi olarak gören Gülen’in ABD ve İsrail desteğiyle palazlandığı ve o dönem devlet kurumlarının bile bu nedenle ‘cemaat’ üzerine gidemediği gibi anlatımlar dikkat çekiyor. İşte o detaylardan satır başları…
Mossad’dan ‘desteklensin’ mesajı
12 Mart 1971 muhtırasının ardından dönemin Sıkıyönetim Komutanlığı’nca hazırlanan bir istihbarat raporu, Fethullah Gülen’in karanlık dünyasına ışık tutuyor.
“Edirne ve Kırklareli’ndeyken cemaatin içinde yeni bir tarzın temsilciliği olacağını beyan etti. Etrafındaki yetiştirdiği zeki ve akıllı öğrencileri yetiştirerek devletin önemli kademelerine yerleştirmeyi hedefliyordu. 1966’dan sonra İzmir’de kendi düşünce yapısına göre örgütlenmelere başlayarak geniş bir çevre edinmeye başladı. Amacına ulaşmak için kullanabileceği her ne olursa ‘amaç için yapılması mubahtır’ söylemini cemaatine empoze ederek değişik sivil toplum örgütleri içerisinde sivrilmeye başladı. Bir yandan devlete şirin gözükecek diğer tarikat ve cemaatlerin tasfiyesini sağlamak için devlet organlarını kullanmaya başladı. Devlet organları da F. Gülen’i kullanmaya başladı. Sıkıyönetim döneminde Edremit ve Manisa’da faaliyetlerine devam etmesi, komutanlıkça desteklendi. Bunda ABD ile MOSSAD’ın ‘bizatihi desteklenmesi gerekli örgütler’ listesinde gösterilmesi sebep oldu.”
‘Solcunun asılması mübahtır’
Gülen cemaatinin devlet kurumları gözetiminde gücünü ve nüfuzunu artırdığı söyleniyor
“Ordunun ve sivil siyasetin desteğini alan F. Gülen cemaati, devlet kurumlarının gözetiminde gücünü ve nüfuzunu artırdı. Askeriyenin içerisindeki uzantıları sayesinde örgütlenme yapısı askeriyeye de nüfuz etmeye başladı. 1971 askeri müdahalesinden sonra ‘solun her bir bireyinin asılması, yakalanması caizdir, müstehaktır’ türü açıklamalar yaparak soldan da yakalanacakların listesini ordu içerisindeki sempatizanlarına teslim etti. F. Gülen cemaati güvenilmeyecek bir yapılanmadır. İktidar kimse onların yanında hareket edebilecek basiretsiz, ilkesiz her türlü istihbarat örgütlerinin maddi destek sağlaması halinde hepsiyle ortak hareket edebilecek yapıdadırlar.”
Teşkilat o günden çözülmüş
“Cemaatin yapılanmasını oluşturan
– İştişare kurulu ya da şura denilen 12 kişiden oluşan beyin takımı
– ülke imamları
– bölge imamları
– şehir imamları
– esnafı organize eden imamlar
– semtlerden sorumlu imamlar
– ev düzeyinde sorumlu imamlar
Cemaatin devlet içerisinde yapılanma stratejisi, bilinenin aksine tarikata göre ‘makamlar öncelikli’, ‘kişiler ikinci plandadır’. Bir nedenle güç duruma düşüldüğünde, kişiler feda edilerek yerlerine hazırlanan kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için çaba sarf edilmektedir. Başarılmaması halinde ise mevcutta görevde olan bürokratların veya siyasetçilerin hoş görünmek maksadıyla kullanılabilirse sonuna kadar istifade et mantığı ile makamlarda olan kişileri ve siyasetçileri kontrol altında tutmaktadırlar.”
(YENİ ŞAFAK)