Fetullah Gülen, Zaman’da yayınlanan son yazısında cemaat tabanına dağılmamaları için mesaj verdi. Gülen, savrulan, fedakarlıkta bulunmayanları “acınacak caniler ve serseri güruhlar” olarak nitelerken kendileri için kaos döneminin geçeceğini ve yeni bir bahar ve güzel bir geleceği vaadinde bulundu.
Fetullah Gülen, Zaman gazetesinde kendisi için oluşturulan Cuma “Kürsü”sünde yayınlanan “Geçiş dönemleri ve kaoslar” başlıklı yazısında dağılan cemaat tabanına mesajlar verdi.
Cemaatin son dönemde yaşadığı çöküşe insan vücudundaki virüs ve mikroplarla yapılan mücadele benzetmesi yapan Gülen, tabana bir arada durmaları ve daha fazla fedakarlıkta bulunmaları için vaatlerde bulunarak şunları kaydetti:
NEFSANİLİĞİN ÇUKURLARINA DÜŞENLER
“Evet, kimilerin, gençliklerinin cinnet ve hezeyanlı, cismaniyetlerinin karanlık ve buhranlı zamanları; kimilerin, sağlam bünye, doğru düşünce ve ruh zerâfetiyle âdeta semâvîleştiği ‘an’ları; kimilerin, olgunluğun zirvesinde bulunmalarına rağmen, her biri birer gayyâ, nefsânîliğinin çukurlarına düşe-kalka kâbuslu ve utandırıcı bir tükenişe doğru sürüklendikleri; kimilerin, mutlak hakikate uyanmış duygularıyla, bura ve öteler arasında gelip giderek hayat kaneviçelerine yeni nakışlar ve yeni nakışlar içinde düşündürücü buutlar kazandırdıkları hep bu türlü istihâle dönemlerinde müşâhede edilen zıtlık ve tuhaflıklardandır.
SİMSİYAH ÇEHRELER, SERSERİ GÜRUHLAR
Sıkıntı ve üzüntünün zerresini dahi duyup hissetmemelerine rağmen, başkalarının yanında dert ve ızdırap nağmeleri çekip dava adamı taklidine kalkışanlar; şefkate liyâkat hakkını kaybetmiş, acınacak câniler ve cânilerin elinde inleyen mağdur canavarlar; yalnızlığın, sahipsizliğin ve köksüzlüğün sağa-sola sürükleyip durduğu enkaz-zedeler, simsiyah çehreler, mürüvvet bilmeyen ruhlar ve serseri gürûhlar…”
HİZMETTE ÖN SAFLARI KOLLAYANLAR…
Gülen, dönemi “hizmet etme mevsimi” olarak tanımlayıp fedakarlık yapan, nefer olanlara ise övgü ve güzel vaatlerde bulunarak şunları yazdı:
“Tabiî, bunların yanında, düşünce ve duygularıyla gerçeğe uyanıp cennetlerde yaşayanlar… hizmet etme mevsiminde sürekli ön safları kollayanlar, ücret alma zamanında gerilerin gerisinde kalıp rüyâlarında dahi kelepir düşünmeyenler; sîneleri aşk ve şevkle dopdolu, gözlerinde Yakub’un hasret ve ızdırâbı, gönüllerinde Leylâ’nın dert ve hicrânı, ocaklar gibi yanıp tutuştukları halde gam izhâr etmeyenler; Kaf dağından ağır yüklerin altında inim inim inlerken dahi, mükellefiyetlerini yerine getirememiş olmanın ızdırabıyla iki büklüm olanlar; makamlar, mansıplar koşup ayaklarına kapandıkları halde, kendilerini müflis birer nefer, sefil birer hizmetçiden daha ileri görmeyenler…”
MUTLU GELECEK O KADAR ŞİRİN Kİ
“Sonra da, bu kaoslu dönemi, bir yeni gün, bir yeni bahar, bir yeni devir takip etmiştir. Ve zannediyorum, günümüze isabet edeniyle, Nebîlerin vadinde, velîlerin yâdında ve güvercinin kanadında olan o yeni dönemin esintileri çoktan duyulmaya başladı bile…
Ah! Her şeyi, kendi renk ve güzellikleriyle saran o mutlu gelecek o kadar şirin! İnsanların en nezih duygu ve düşüncelerinde tüllenen onun iklimi o denli temiz! Genç-ihtiyar, kadın-erkek onun insanları öylesine duygulu! Canlı-cansız, büyük-küçük varlığın bütün parçaları birbirlerine karşı o kadar şefkatli! Geçtiğimiz yollara bu güzellikleri saçıp duran cömert el o kadar lütufkâr ki, verdiklerinde vereceklerini seziyor, erdiklerimizde ereceklerimizi görüyor ve her an ayrı bir şükran hissiyle iki büklüm oluyoruz.
GÜZELLİĞE UYANIP HER AN AYRI BİR VİSALİN ZEVKİNİ YUDUMLAYACAKLAR
Bu aydınlık sabahta, dörtbir yana dalga dalga yayılan ışıkların, ufuktan evlerimize kadar her yanı sardığı o masmavi saatlerde, gökyüzünde bir ‘nâr-ı beyzâ’ hâline gelip, kıvılcımlarıyla ruhlarımızı alevler gibi saran o en aydınlık dakikalarda, sulardaki kabarcıklardan çiçeklerin yanaklarına kadar neş’e ve sevinç olup yağan o en bayıltıcı saniyelerde, varlığın özüyle bütünleşmesini bilenler, her lâhza ayrı bir güzelliğe uyandıklarını duyup yaşayacak ve ebedî vuslata giden bu yolda her an ayrı bir visâlin zevkini yudumlayacaklardır.”
Şirketi iflas durumuna yaklaşan müflis ve ückağıtçı patronların sarıldığı etkili bir numaradır. İşçinin azalan motivasyonunu, boşalan cebini unutturup son bir gayretle fedakarlık yapması için kullanılır. Durumun vehametini kavrayamayan aklı kıt yandaşlar üzerinde etkilidir “DAYANIN ÇOCUKLAR GÜZEL GÜNLER ÇOK YAKIN” edebiyatı. Ama o güzel günler bir türlü gelmek bilmediği gibi, her yeni gün bir öncekini aratır. Aslında bu bir hezimeti paylaşma çağrısıdır.Velev ki işler düzelse bile kazanımlar iç edilecek, fedakarlık istenenler açısından bir faydası görülmeyecektir. Bu numarayı yutan kişi, kendi nefsine karşı, “ENAYİLİĞİNE DOYMA ” diyerek hem teselli hem de kahrolma duygusunu birlikte yaşar.
Sayın hocam, dirayetli idareniz ve manevi desteğiniz sayesinde medya kuruluşlarınızın geldiği durumu göz önünde tutaraktan şu Aydın Doğan’a da bir maşaallah demenizi rica etsek acaba çok şey mi istemiş oluruz?