Beyazıt Ramazan Sohbetleri’nde konuşan İslam tarihçisi ve yazar Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, “Gazze’de yaşananlar bugünün meselesi değil. Gençlerin gerçek tarihi okuyarak bu işgalin ne kadar büyük bir haksızlık olduğunu görmesi gerekiyor.” dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı’nın organize ettiği ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 33. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nın son günleri yaşıyoruz. Yüzde ellilere varan indirimleri kaçırmak istemeyen okuyucular, hem sevdikleri yazarlarla buluşmak hem de istedikleri kitapları almak için bu son günleri değerlendiriyor. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yapılan ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) katkılarıyla organize edilen Beyazıt Ramazan Sohbetleri ise yirmi ikinci gününde İslam tarihçisi ve yazar Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’yı ağırladı.
Ramazan’ın başlaması ile birlikte Filistin’in Gazze’ye yönelik saldırılarını artıran ve çocuk kadın demeden insanları katlederek dünyanın gözü önünde vahşet saçan İsrail güçlerinin saldırganlığını uzak ve yakın tarihin ışığında değerlendiren bir konuşma yapan İhsan Süreyya Sırma, Peygamber Efendimiz döneminden başlayarak Selçuklu devrindeki Haçlı Seferlerinden İkinci Abdülhamid Han’a dek süren Cumhuriyet dönemine uzanan İsrail’in Ortadoğu’daki varlığı meselesini ele aldı. Takdimini 33. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı Basın Danışmanı ve ESKADER Genel Sekreteri Elif Sönmezışık’ın gerçekleştirdiği sohbette Sırma, bugünkü İsrail zulmünün tarih üzerinden anlaşılması gerektiğinin altını çizdi.
NİFAKLA VE FİTNE ORGANİZASYONU
Bugün Gazze ve geniş anlamda Filistin’in yaşadığı acıların birçok sebebi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, bunlardan birkaçını öne çıkararak konuşmasına başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilgili yorumlarına birebir katıldığını söyleyen Sırma, “Bu bugünün meselesi değil. İslam dünyasının paramparça olduğu Selçuklu döneminde Fransa’da toplanan Yahudi grup kutsal toprakları (Kudüs) almak ve zengin olmak istiyordu. Şelçuklular’daki kardeş valilerin birbiriyle savaşmaları maalesef onlara büyük bir cesaret verdi ve haçlı ordularıyla Anadolu ve Ortadoğu’yu yağmaladılar ve Kudüs’ü işgal ettiler. Bugün de aynısı olmaktadır. İslam dünyası paramparça olmasaydı, İsrail bu işgallere ve saldırılara cesaret edemezdi.” diyerek bu durum ilk ve en önemli sebep olduğunun altını çizdi. Osmanlı Devleti’nin İslam’ı kuşatıcı gücünü azaltmak ve yok etmek için 19. yüzyıldan itibaren Arap dünyasının tefrikalara ayrılmasını sağlayacak İngiltere’de yetişmiş sinsi şahısların nifak sokarak bunu başarmasını ikinci önemli sebep olarak anlatan İhsan Süreyya Sırma, sözlerini şöyle sürdürdü:
İSLAM DÜNYASINI PARÇALADILAR
“Esed ve benzeri kişiler bunu bölünmeye katkısını sürdürmektedir. Cahil Müslümanlar ise bu yönlendirmelere alet olarak bu hale geldi. Bilgilerini artırarak yönetim gücünü kazanmak yerine birbiriyle uğraşmaya devam etti. 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti aynı sebeplerle parçalanmaya yüz tutmuşken Allah’ın bir lütfu olarak yaşı hayli ilerlemiş olan Sultan Abdülahmid iktidara geldi. Babası gibi değildi. 15 yaşında iktidara gelip devleti yönetemeyen babası Abdülmecid döneminde İngilizler Osmanlılar’a ‘hasta adam’ adını takmıştı. Bu ‘hasta adam’ın ölmesini pay etmeyi bekliyorlardı. Hatta bu konuda Romanyalı bir oryantalist Osmanlı Devleti’ni Parçalamak İçin Yüz Proje adında bir kitap bile yazmıştı. Sultan Abdülhamid akıllı bir adamdı. Olayları görmüştü ve birkaç dil biliyordu. Çok okuduğu için dünyayı tahlil etti. Bu saldırılara karşı Müslümanları birleştirmesi gerektiğini anladı. İttihad-ı İslam siyasetini yürüttü. Batılılar nasıl Müslümanları parçalamak için adam yetiştiriyorsa Abdülhamid de birleştirmek için özel adamlar yetiştirdi. Bu sebeple Hilafet titrini en çok kullanan padişah Abdülhamid’dir. Bunda başarılı oldu. Artık Avrupa Osmanlı Devleti’ne ‘hasta adam’ diyemedi. Bu durumda Batı kendi adamları ile yapamadıklarını içimizde yetiştirdikleri Türklerle ve İttihat ve Terakki ile yapmaya başladı. Bu durum günümüz için de söz konusudur.”
ABDÜLHAMİD OLSA İSRAİL KURULAMAZDI
Birçok Batılı tarihçiden alıntılar yapan İhsan Süreyya Sırma, Sultan Abdülhamid’in Çin Müslümanlara kadar elinin uzandığını ve orada yürüttüğü siyaset ile Osmanlı Devleti’nin selametini sağladığını, Batı’nın Çin’deki sömürülerine isyan eden Müslüman Türkleri desteklediği için İttihat ve Terakki’nin Batı tarafından yönlendirilmesiyle Jön Türklerle birleşerek Abdülhamid’in hâl ettiğini belirtti. Bu hadisenin tarihimizin en korkunç olaylarından biri olduğunu ifade eden Sırma, “Bugün tarihte yaşanmışları tekrar yaşıyoruz. İttihat ve Terakki bizi Birinci Dünya Savaşı’na dahil ettiğinde Filistin ve Kudüs Osmanlı’nındı. Ancak ordu sebepsiz yere geri çekilince İngilizler bölgeyi işgal etti. Kısa zamanda İsrail kuruldu. Kendi topraklarımızda kurulan bu devlete karşı çıkacağımız yerde ilk kabul eden olduk. İsrail korsan bir devlettir. Bunu gençlerin sorgulaması gerekir. Çünkü devletlerası hukuka göre hala da bizim topraklarımızdır.” dedi.
BÖLÜCÜLERE BATI’DAN TAM DESTEK
İsrail Müslümanlarla uğraştıkça Batı’nın bizleri sömürmeye devam ettiğini söyleyen Sırma, bugünkü Müslümanların halinin içler acısı olduğunu kaydetti ve acilen birleşilmesi gerektiğinin mesajını verdi. İŞİD konusuna da değinen İhsan Süreyya Sırma, örgütün yalnızca Müslüman halkı hedef aldığı ve bu durum işlerine geldiği için Batı tarafından önemsenmediğine ve uyarılmadığına dikkat çekti. Türk hükümetinin İsrail’i eleştiren tavrından rahatsız olanların bulunduğunu ve bunun çok acıklı olduğunu söyleyen Sırma, Osmanlı anlayışının Yahudi grupları her zaman koruyan ve kollayan bir tavır sergilediği halde bugün Müslüman halkların en büyük zararı onlardan görmesinin büyük bir ihanet olduğunu vurguladı.