Sabah gazetesi başyazarı Mehmet Barlas, bir “Baronlar Projesi” olarak sahneye getirilen çatı aday İhsanoğlu üzerinden CHP ve MHP’nin nasıl ezik bir ruh hali içinde olduklarını yazdı. “Fetullah”tan” “Ekmeleddin”e savruluşun nasıl bir fiyaskonun eseri olduğunu anlatan Barlas, çatı projesinin CHP’yi böleceğini vurguladı.
Yazısı şöyle:
Böyle durumlarda siyaseti yorumlayanların komplo teorilerine bunlar kesin gerçeklermiş gibi yaklaşmaları, kaçınılmaz değil midir? Buna son örnek Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı adaylığının bir “Baronlar Projesi” olarak sahneye getirildiğine dönük iddialardan verilebilir.
Peki bu “Baronlar” kimler? İsimleri “Baronlar Listesi“nde yer alanların hemen hepsi 28 Şubat’ı izleyen siyasi fiyaskonun mimarları ve aktif katılımcıları değiller mi? Ne söyledilerse hepsinin tersi gerçekleşen, hiçbir siyasi projeleri gerçekleşmeyen siyasi ezikler “Baronlar” olarak görülüyor…
Diyelim ki bu baronların arkasında Amerika’nın Neo-Con’ları ve Gülen örgütü var…
Bizim baronların mimarı oldukları siyasi fiyaskoyu bir kenara bırakalım… Amerikan Neo-Con’larının Irak, Suriye, Mısır ve Afganistan’da elde ettikleri sonuçlar, bizim baronların yerel fiyaskolarını gölgede bırakacak çaptaki bir global fiyaskoyu ifade etmiyor mu?
“FETHULLAH”TAN “EKMELEDDİN”E
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sürpriz çatı adayı olarak sahneye sürülmesi sırasında üzerinde durulması gereken asıl mesele CHP ile MHP’nin yöneticilerinin içinde bulundukları ezik ruh hali değil midir? Önce “Fethullah“a şimdi de “Ekmelleddin“e sığınmak, bunun bir kanıtı olamaz mı? Bir seçime gidilirken buna katılacak olanlar “Kazanmak” üzerinde beyinlerini ve bedenlerini yoğunlaştırırlar… Ama CHP ve MHP için seçimi kazanmak değil, Tayyip Erdoğan’ın kazanmaması üzerinde yoğunlaşan arayışlara mahkûm olmak söz konusu…
Bu nedenle “Acaba İhsanoğlu AK Parti’yi böler mi” içerikli komplo teorileri de gündeme gelmiyor mu?
Beklersek bu “Proje“nin en önce CHP’yi böldüğünü göreceğiz…
Neyse… Sanal yağlı güreşi sürdürmekten başka ne yapabiliriz ki?
Bu ülkede Sürü psikolojisiyle hareket eden bazı kesimler var.
Sürünün başında ‘Kösem’’ denen iri yapılı bir koç vardır. Sürü hep onun ardından gider. Ağıldan ilk çıkan o, yayılımdan dönüşte yine ağıla ilk giren odur. Sürüyü peşinden çekip kırlara götüren, çoban kavalını çalarken, yine sürünün önüne düşüp suya indiren de işte bu Kösem denilen kıvrık boynuzlu koçtur..
Bir Kösem için, görev yapmanın en acı olanı, kesim zamanı mezbahada Kösem’lik yapmaktır. Kendisini izlemekte olan sürüyü her zaman yaylıma, suya götürmezdi, zamanın geldiğinde mezbahadaki kesimcilere sürüyü teslim etmekte onun görevidir.
En acısı da, bir gün yaşlandığı zaman yaşlı‘Kösem’, genç ‘Kösem’in peşinden kendisi giderek kesimcilere teslim olup bıçağın altına yatmasıdır.
İşte Türk siyasetinde de bu sürü psikolojisiyle hareket eden partililer ve liderler bulunduğu bir gerçektir. Lider konumunda ki ‘KÖSEM’ler sürü konumundaki partilileri alıp yedirir, içirir daha sonrada mezbahaya kesime götürürler. Götürmesine götürürlerde günü geldiğinde Lider konumundaki KÖSEM’lerin de bir gün mezbahaya kesime gideceklerini hiç aklının ucundan geçirmeden pervasızca hareket ederler.
Şuanda ki MHP ve CHP nin Kösemlerinin yaptığı da bundan hiçbir farkı yoktur. Yakında kendilerini de bir gün mezbahaya kesime götürecek genç bir ‘KÖSEM’in çıkacağından habersizler gibi bu ülkenin sayısız masum insanını mezbahaya kesime götürüp gelmektedirler.
Umarım bu ibretlik hayatın gerçeklerinden büyük bir ders çıkarırlar.