Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç “Hocaefendi’nin donu” başlıklı yazısında Fetullah Gülen’in az satışlı basın askerleri ve proje çocuklarına ağababaları için şimdiden paçalı don hazırlamaları tavsiyesinde bulundu. İşte yazısı:
Türkiye Antalya zirvesinde büyük bir fırsat kaçırmış!
Yok yahu? Peki neymiş bu kaçan fırsat, muhalif-muvafık herkesin sözbirliğiyle “çok başarılı” dediği zirvede?
Türkiye, hazır yakalamışken Avrupa Birliği’ne üye olabilirmiş! Paris olaylarını ve Ortadoğu kargaşasını fırsat bilip… (Böyle diyorlar, sonra “fazla uçtuklarını” farkedip “bu toplantı bizi tam üyeliğe hızla götürebilirdi” diye azıcık geri basıp lafı kıvırıyorlar.)
Bunu söyleyenler, Fethullah’ın az satışlı basın askerleri, proje çocukları.
Türkiye (Tayyip Erdoğan okuyunuz) bunun lafını bile etmemiş Antalya’da.
Amaç bir şekilde Erdoğan’a saldırmak ya, “ekonomi battı” yavesi de tutmuyor, kala kala iş buna kalmış.
Akıllara “sanki Türkiye AB üyeliğini istemiyor” düşüncesi geliyormuş…
İstemiyor değil, istiyor.
Ama olmayacağını da biliyor.
Bu, iki tarafta da dillendirilmeyen, dillendirilemeyen acı gerçektir. Karşılıklı bir oyun oynanmaktadır.
Bırakın AB üyeliğini, hele şu son terör olaylarından sonra, Merkel’in ağzımıza çaldığı bir parmak balı yani “vizenin kalkması ihtimalini” de unutun. Bu da bize ISIS mi, IŞİD mi, DAEŞ mi, DEAŞ mı ne haltsa o örgütün hediyesi olacaktır. Ben hediyesi dedim, siz “kazığı” okuyunuz.
Avrupa bir İslam ülkesini ortaklığa asla almaz. Zaten almayacaktı, şimdi artık hiç almaz. (Örneğin Fransa, bırakın Müslüman almayı, şimdi “kendi Müslümanlar’ımdan nasıl kurturulum” derdinde.)
Politikacıların onaylamaları da yetmiyor. Her AB ülkesinde tek tek halkoylaması yapılacak. Bir tek ülkede bile hayır çıksa, üyelik gerçekleşmeyecek. Nereye nasıl giriyorsunuz yahu?
Avrupa, “Kürtler’i göndermemekte direnen” bir Türkiye’yi de almaz. Nitekim bize daha yirmi yıl önce “doğu bölgenizi bırakın, daha gelişmiş batı bölgenizi, Trakya, Marmara ve Ege’yi düşünelim” denilmiştir.
İsterseniz siz buna kişi başına düşen milli gelir, yıllık enflasyon oranı, çimento üretimi vs. gibi aklınıza gelen birçok şeyi de ekleyiniz, bunlar işin “vitrin” tarafıdır.
Fethullah ekmeği yiyen bazı entellerimiz de işte bu yüzden “Kürtler’i bırakalım gitsinler, daha küçük ve daha derli toplu bir Türkiye olarak üyelik şansımız artsın” diyorlar…
Mesele öyle “Merkel Hanım’ı hazır deniz kenarında yakalamışken ümüğünü sıkayım” kafasıyla çözülecek bir mesele değildir. Türkiye AB’ye üye olamayacaktır ama “almazsanız almayın be” noktasına da gelecektir. Hem de, AKP iktidarı akıllı davranırsa, öyle çok uzak bir tarihte de değil, 2023 gibi…
Şanghay Beşlisi‘yle dirsek teması arayışları da bunun bir adımıdır.
Fethullah’ın askerleri boş lafı bıraksınlar da, yakında vatan topraklarına kavuşacak gibi görünen ağababaları için şimdiden paçalı don, temiz fanila, limon kolonyası vs. hazırlasınlar. Seksenine merdiven dayamış adama bir de kodeste kendi çamaşırını mı yıkatacaksınız? Çok ayıp.