Aydın Doğan’ın üst akıl tarafından yönetildiğini vurgulayan Serdar Tuncer, Gülen grubunun gidişatını da şöyle değerlendirdi: “Bu yapı artık gönüllerde de bitmiştir. Bu saatten sonra bunlardan hiçbir şey olmaz”
Serdar Tuncer ile her yıl gerçekleştirdiği iftar programlarını, geçtiğimiz aylarda ayrıldığı Aydın Doğan medyasını ve Fetullah Gülen grubu başta olmak üzere gündemdeki gelişmeleri Akit’le konuştu… İşte Tuncer röportajı:
DEVLET MİLLETİ İLE BARIŞTI
AK Parti bu noktada nerede oluyor?
– AK Parti, bu ivmeyi hızlandıran bir tarafta duruyor.
Emre Kınay ve Tamer Karadağlı gibi oyuncular, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diktatör olduğunu ve ondan korktuklarını söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Saçma buluyorum. “Erdoğan’a diktatör” diyen ya da şu anki Türkiye’de yaşanan rejimi, diktatör rejimlere benzeten insanların, “15 sene önce yapabildikleri halde bugün yapamadıkları tek bir şey var mı?” Bu kişiler önce bu sorunun cevabını versinler. Böyle bir şey demek mümkün değilse, Erdoğan’ı diktatörlükle yaftalamak abesle iştigaldir, lüzumsuzdur. Devlet milletle barıştı. Devlet, milletle barışınca da millete rağmen devlet tahsis edenler rahatsız oluyor.
Bunlar kimlerdir?
– Bunların her dönemde adı değişiyor. Bunların arasında “Erdoğan’a diktatör” diyen sanatçılar da var, siyasetçisi de var, sivil toplum kuruluşu temsilcisi de var, sermaye sahipleri de, entelektüeli de var. Yani ülkede söz sahibi olması gerektiğini düşünen kaymak tabaka huzursuz oluyor.
CEMAAT CEMAATLİĞİNİ BİLMELİ
Fetullah Gülen grubuyla ilişkiniz nasıldı. Onların kanallarında falan çalıştınız mı?
– Yok çalışmadım. İki kere sanırım Türkçe Olimpiyatları’nda jüri olarak bulundum. TV programlarında birkaç defa sunuculuk yaptım. Üç kere de Türkçe Olimpiyatları’nın sunuculuğunu yapmayı teklif ettiler ama yapmadım.
Neden yapmadınız?
– Avam fitneyi giderken farkeder, arif gelirken farkeder. Ben arifim demiyorum asla ama 20 sene öncesinden beri bu grubun dini yorumlayışında, dindarlık algısında yürüttükleri yolda, meşreplerinde benim kalbimi rahatsız eden bir şey hep vardı. 17-25 Aralık’ın, 20 sene öncesinden bahsediyorum. Kalbim bunları hiç sevmedi.
Birkaç somut örnek vermek gerekirse hangi konularda ayrı düştünüz…
– Bir ağaç vardır, kökleri vardır ve çiçekleri, meyveleri vardır. Dinlerarası diyalog, seküler İslam çalışmaları, devletin içerisinde ikinci bir devlet olma gibi konular bu ağacın dallarıdır. İslam’ı yorumlayış biçimleri içime sinmedi.
İmam Hatip’te ikinci sınıfa giderken, ilk karşılaştığım cemaat mensupları benden çok iyi hakim ya da avukat olacağını söylemişti. Böyle hayalleri vardı. Ben ise hemen onlardan uzaklaştım. Bu durum bana ters geliyordu. Hangi cemaat, tarikat olursa olsun, bir ülkede devlet olmayı istemesi kadar anlamsız bir şey olamaz. Çünkü cemaat ya da tarikat, Allah’ın rızası için vardır. Gaye İslam’a hizmettir. Bırak devlet devletliğini yapsın, sen kendi işini yapmaya devam et…
DOĞAN’I ÜST AKIL YÖNETİYOR
Sermaye sahipleri denince akla hemen Aydın Doğan geliyor. Sizin de eski patronunuz. Doğan hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Aydın Doğan’ın duruşunu anlamlandırmakta güçlük çekiyorum. 2009 seçimlerinde, AK Parti’nin iktidardan gideceğine dair aldığı duyumlarla çok ciddi muhalefet yapan Doğan medya, neticesinde AK Parti’nin daha güçlü gelmesiyle, medya patronunun bir bedel ödeyişi şeklinde sermayesi küçüldü.
Bir insan bir hatayı bir defa yapar. Medya patronu, diğer ticari işleri için medyayı besliyorsa, derdi kendi ticaretidir. Peki ticaretinde bedel ödemeyi göze alarak; insan aynı hatayı ikinci, üçüncü, beşinci, onuncu kez yapmaya niye devam eder? O zaman ortada ticari kayba rağmen duruşu muhafaza etmeyi gerektiren bir durum var. Bir insana bunu ya üst akıl ya da adını bilmediğimiz başka bir şeyler yaptırabilir.
Aydın Doğan konusu açılmışken, CNN Türk’te “Başka Şeyler” isimli program yaptınız ve en son DHKPC’nin savcıyı şehit etmesinden sonra Doğan medyasından ayrıldınız. Bu olay orada yaşadığınız son nokta mıydı?
– Ülkemizde muhafazakar kanalları belli bir önyargıdan dolayı izlemeyen farklı bir kesime hitap etmek için oradaydım. İlerleyen günlerde ise CNN Türk’te artık tahammül edilemeyecek bir duruma gelmiştim. 2 yıl program yaptım ve savcı olayına gelene kadar iki üç defa bırakmayı aklımdan geçirdim. Güzel bir niyetle yola çıkıyorsunuz ama bu sadece sizin niyetinizle, dert edişinizle olmuyor. Ben program yapıyorum, benden önceki veya sonraki programdaki kişi benim birleştirmeye çalıştığımı, parçalamak için uğraşıyor. Neticesinde Savcı hadisesi bardağı taşıran son damla oldu.
ERDOĞAN UMUDUN SEMBOLÜ
Erdoğan hakkındaki düşünceleriniz nedir?
– Erdoğan, iki buçuk asırdır temenni edilen, arzulanan bir umudun sembolüdür. Erdoğan, için hiç kimse “umudun sembolü olamamıştır” diyemez. 28 Şubat’ın bedelini ödedik. Bugün ise İmam Hatip okuyanlar, Cumhurbaşkanı olmayı hedefliyor. Erdoğan, hakikaten bu milletin içerisinde, bu coğrafyanın asıl evlatlarının örselenmişliğini, kırılmışlığını telafi eden muhteşem bir özgüven ve umudun sembolü oldu.
Gülen grubunun darbe girişimleriyle ne olduğu ortaya çıktı. Sizce bu grubun içerisinde bulunan samimi insanlar bu saatten sonra yapıdan ayrılmalı mı?
– Bu grubun içerisinde bulunan samimi insanlar, artık o aidiyet duygusunu bir tarafa bırakıp, mevzunun çok başka olduğunu farkedip kendisini bir kenara çekebilmesi gerektiğini tabii ki savunuyor ve düşünüyorum.
Fetullah Gülen grubunun şu anki gidişatını nasıl görüyorsunuz?
– Birazcık izanı, birazcık feraseti, birazcık bu devlet ve millete sevgisi olan herkes görüyor ve biliyor ki, bu iş bitmiş. Bitmiş derken Bank Asya’yı, okulları, medya grubunu kastetmiyorum. Bilakis yapı birilerinin hayal ettiği gibi eskisinden daha güçlü olabilse bile gönüllerde bitmiş. Bu saatten sonra bu yapıdan bir şey olmaz.
(YENİAKİT)