Sabah gazetesinde Melih Altınok’un “Pensilvanya’ya selam İzmir Marşı’na devam mı?” başlıklı yazısı şöyle…
Hafta sonu yapılan Galatasaray Genel Kurulu’nda FETÖ ilişkisi nedeniyle disipline sevk edilen isimlerden Arif Erdem ve Hakan Şükür’ün ihraç edilmemesi kararı çıktı.
Fotomaç twitter hesabından haberi şu başlıkla duyurdu:
“Hakan Şükür’ün üyelikten atılmamasının ardından önce salonda bir alkış yükseldi.
Sonrasında ise İzmir Marşı söyleniyor.” İnsan neye yanacağına şaşırıyor…
“Aydınlanma değerlerinin okuluyuz” diye övünen koskoca bir futbol kulübünün adının, FETÖ gibi aşağılık bir örgütle yan yana getirilmesine mi üzüleceksiniz? Yoksa 15 Temmuz’da bağımsızlığımıza, Cumhuriyet’e, demokrasiye laikliğe kasteden Fetulahçılara İzmir Marşı’yla sahip çıkılmasına mı?
Taraftarlar isyanda.
Sosyal medya takımını terk edenlerin mesajlarından geçilmiyor…
Galatasaray’ın başarılı yöneticilerinden Faruk Süren, yaşanan oylamayı “yönetimin hatası ve beceriksizliği” diye yorumluyor.
Yönetim Kurulu dün olağanüstü toplanıp Erdem ve Şükür’ü ihraç etti.
Ancak sorun, yalnızca Galatasaray’la sınırlı değil.
Zira FETÖ, 17-25 Aralık sürecinde çırçıplak afişe olduktan sonra, muhalefetin koruma kalkanı altına girdi.
Fetullahçıların, Türkiye’ye ve siyasal iktidara karşı hukuk sınırları dışına çıkmadığı günlerde bu yapıyı eleştirenler, FETÖ suça konu olan eylemlere başlayınca tüm iddialarını unuttular.
Düne kadar Fetullahçıların azılı düşmanı olduğunu söyleyenler, örgütün televizyonlarında, gazetelerinde, toplantılarında boy göstermeye başlamıştı…
Mahkeme kapılarında yargılanan FETÖ’cülerle birlikte slogan attılar.
Medyadaki tetikçileri “gazeteci” diye sahiplendiler.
Hatta CHP Genel Başkanı Meclis kürsüsünde bu çetenin kaydettiği gizli ses kayıtlarını bile okudu!
Çünkü FETÖ artık, tıpkı PKK gibi hasımları olan siyasal iktidara açıktan savaş açmış bir örgüte dönüşmüştü.
Gözünü karartmış, hâkimiyle, savcısıyla, polisiyle, askeriyle bedeli Türkiye olsa da iktidarın üzerine yürüyordu…
Evet, bu manipülasyonda da her parti, kurum, kuruluş, kulüp vs. de halen afişe olmamış FETÖ’cülerin etkisi göz ardı edilmemeli.
Kulübü yakından tanıyanlar da Galatasaray yönetiminde bu kriptoların ve FETÖ’ye kolunu bacağını kaptırmış kişilerin olduğunu iddia ediyorlar.
Ancak muhalefetin 17-25 Aralık’tan sonraki FETÖ ile ilişkisini genel olarak “düşmanımın düşmanı dostumdur” düsturuyla özetlemek mümkün.
İnanmıyorsanız, hafta sonu Galatasaray Genel Kurulu’nda Hakan Şükür’ü İzmir Marşı’yla sahiplenenlerin kimler olduğuna bakın…
Çoğunun, eskiden FETÖ’ye bir terör örgütü olduğu için değil, yüzündeki “İslami cemaat” maskesinden ötürü karşı çıkan ve hatta bu sebeple Hakan Şükür’ü Galatasaray’dan göndermek isteyenler olduğunu göreceksiniz.
Bu iğrenç işbirliğine ve sistemli ahmaklığa dair daha kaç resmin ortaya çıkması gerekiyor?