Sabah gazetesinde Hilal Kaplan’ın “Defne Joy, Hrant Dink ve FETÖ gerçekleri” başlıklı yazısı şöyle:
FETÖ, bütünü görmeyi bırakın, parçalarını bile yeni yeni çözdüğümüz karanlık ve devasa bir ‘puzzle’ı andırıyor. Özellikle son yirmi yılda, cinayet davalarından kumpaslara kadar yaşadığımız pek çok tarihi hadisede parmağını bulabildiğimiz bu örgütün işleyişini tam anlamıyla çözmemiz elbette vakit alacak. Bugün sadece dikkatimi çeken iki farklı olaydaki ayrıntıları sizinle paylaşacağım.
***
Defne Joy Foster, çocuksu enerjisiyle sevilen bir televizyon yıldızıydı. Fakat bir televizyon programında Fetullah Gülen için “Feto” lakabını kullanmasından birkaç ay sonra, Şubat 2011’de, Ahmet Altan’ın oğlu Kerem Altan’ın evinde ölü bulundu.
Polis, tek görgü tanığı olan Kerem Altan dışında kimsenin ifadesini almadı. Defne’nin sabaha karşı rahatsızlandığı, Altan’ın ambulans çağırmadığı, evden çıkıp kamera kayıtlarına göre sakin şekilde yürüdüğü ve ancak iki saat geçtikten sonra ambulans çağırdığı belirlendi.
Kimileri Ahmet Altan’ın FETÖ doğrultusunda hareket etmesini, bu hadiseye bağlıyorlar. Şahsen hiçbir fikrim yok ama Kerem Altan’ın ifadelerindeki çelişkilerin de, parmak izlerinden evde olduğu anlaşılan diğer iki kişinin kim olduğuna kadar bazı veçhelerin aydınlatılmadığını biliyorum.
Kerem Altan’ın avukatının aynı zamanda Mehmet Baransu’nun avukatlığını da yapmış olması, soruşturma sırasında Kerem Altan hariç kimsenin ifadesinin alınmamış olması, davayla alakalı ölüm raporunu hazırlayan Adli Tıp Kurumu Başkanı Haluk İnce’nin bugün FETÖ’den tutuklu olması da bazı diğer soru işaretleri… Soruşturmanın yeniden açılmasını gerektirir mi bilmem ama FETÖ’den gözaltında olan Altan kardeşlere bu hususların da sorulması gerekli olabilir.
***
Hrant Dink cinayetinde karşımıza şöyle bir tablo sunmuşlardı. Ya Emniyet suçlu ve dolayısıyla cinayet FETÖ bağlantılıydı ya da Jandarma suçlu ve dolayısıyla cinayet Ergenekon bağlantılıydı. Peki, ya çizilen bu ikili tablosu bir yanıltmacadan ibaretse? Zira darbe gecesi, FETÖ’nün Jandarma kuvvetleri içinde ne kadar etkin olduğunu da gördük.
Buna dair bir diğer düşündürücü veriyi, Genelkurmay Adli Müşavirliği’ne kadar yükselmiş olan FETÖ’cü Kurmay Albay Muharrem Köse veriyor.
Darbe girişimindeki rolünden ötürü tutuklanan Köse, ‘Kozmik Oda’ kumpasında da rol almış birisi. Ancak aynı zamanda, Dink cinayetindeki azmettiricilerden birisi olduğu düşünülüyor. Ayrıca Köse’nin hakkında bilgi istenen altı şüpheli Jandarma istihbaratçıyı koruduğu ve haklarında hiçbir bilgi paylaşılmasına izin vermediği de biliniyor.
Peki, Dink’in öldürülmesinin ‘örgüt işi’ olmadığı yönündeki ilk kararı veren Özel Yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Rüstem Eryılmaz’ı hatırladınız mı? Kendisi, FETÖ soruşturması kapsamında, Manisa’nın Salihli ilçesinde, saklandığı akrabasının evinde tutuklandı.
Puzzle’ın daha çok başındayız, değil mi?
(*) Yazıyı yazarken, bu ve benzeri konularda, geçmişten günümüze FETÖ izlerini süren www.fetogercekleri.com sitesinden çok faydalandım. Bu titiz çalışmayı tavsiye ederim.