Nurcuların yayın organı Yeni Asya gazetesi, Fetullah Gülen ve terör örgütüne sahip çıktı. Özellikle gazetenin genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz tam bir FETÖ’cü olarak gazeteye ağırlığını koymuştu. Bugün de Yeni Asya’yı FETÖ gazetesi olarak terör işbirlikçiliğinde suçüstü bıraktı. FETÖ’cü Yeni Asya ve Kazım Güleçyüz’de bir operasyon artık şart oldu. Çünkü MEDYAGÜNDEM’in de sık sık gündeme getirdiği Yeni Asya ile FETÖ bağı artık kesin.
Gazetenin birinci sayfasından yayımlanan “Yeni Asya” imzalı açıklamada, “ETÖ’nün yerini ‘FETÖ’ aldı ve evvelce Ergenekon’a atfedilen kimi suç ve cinayetler dahil, her türlü kumpas ve karanlık iş, önce ‘paralel’ sonra ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ adı verilen yapıya yıkılıyor” denildi.
Nurcuların yayın organı Yeni Asya gazetesi, bugün dikkat çeken Fetullah Gülen mesajı verdi. Gazetenin birinci sayfasından yayımlanan “Yeni Asya” imzalı açıklamada, FETÖ’ye sahip çıkarken, “Yurtta Sulh Konseyi muamması” başlıklı manşetinde ise 15 Temmuz darbe girişimini “kimlerin yaptığının henüz tespit edilemediği” ifadesi yer aldı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Kazım Güleçyüz imzalı “Said Nursî ve Fethullah Gülen” başlıklı ve yaklaşık iki buçuk yıl önce kaleme alındığı ifade edilen yazıda ise Gülen’e yönelik eleştiriler yer aldı.
“FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ ADI VERİLEN YAPIYA YIKILIYOR”
Gazetenin birinci sayfasından yayımlanan “Yeni Asya” imzalı açıklama şöyle:
“AKP’nin ‘Cumhuriyet tarihinde ilk kez darbecilerle hesaplaşılıyor’ söylemleriyle arka çıktığı Ergenekon operasyonları devam ederken revaçtaki tekerleme ETÖ kısaltması ile ifade edilen Ergenekon Terör Örgütüydü.
Ama davaya bakan mahkeme altı ay sonra ‘Henüz delillerle ispatlanmış bir durum yok’ diyerek, ‘terör örgütü’ ifadesinin kullanılmaması yönünde karar verdi ve bunu yazıyla resmî kurumlara bildirdi.
Nihaî aşamada da dava kapandı. Bazılarının mahkûmiyetleri kesinleşen sanıkların tamamı bırakıldı ve beraat etti.
Şimdi benzer bir süreç, Ergenekon’un rövanşı niteliğinde ve ters yönde işliyor.
‘ETÖ’nün yerini ‘FETÖ’ aldı ve evvelce Ergenekon’a atfedilen kimi suç ve cinayetler dahil, her türlü kumpas ve karanlık iş, önce ‘paralel,’ sonra ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ adı verilen yapıya yıkılıyor.
“15 TEMMUZ FETÖ’NÜN İŞİ’ DEMEYE ZORLAYAN BİR ATMOSFER”
Kemalistler dahil, farklı grupların katılımıyla yapıldığı ifade edilen 15 Temmuz kalkışması da münhasıran ‘FETÖ’nün işi olarak lanse edilirken, buna yönelik, her koldan, benzeri görülmemiş bir beyin yıkama ve algı operasyonu yürütülüyor.
Herkesi ‘15 Temmuz FETÖ’nün işi’ demeye zorlayan bir atmosfer oluşturuldu.
Erdoğan’ın o geceki ilk beyanında ‘paralel’i işaret etmesi, diğer yetkililerin aynı yöndeki sözleri, darbecilerden birinin Org. Akar’ı Gülen’le görüştürmekten söz ettiği haberleri, Genelkurmay açıklamalarında isyanın ‘FETÖ’ye mal edilmesi, bazı darbecilere atfen medyaya servis edilen ifadelerde cemaat bağlantılarının dile getirilmesi (darbecilikle suçlananlardan, cemaat bağlantısını reddeden çok sayıda kişinin mevcudiyetine de dikkat!), bir tanktan ‘paralelci’ polisin çıkması, bazı isyancıların üzerinde Gülen imzalı duaların bulunması, ‘okunmuş’ 1 dolarlar… algı operasyonunda öne çıkarılan ‘kanıt’lardan bir kısmı.
“GÜLEN HAREKETİYLE BAĞLANTILI BAZI KİŞİLER 15 TEMMUZ FİTNESİNE ALET EDİLDİ”
Gülen’in yıllardır devlette kadrolaşmayı teşvik etmesi ve AKP’nin de 11 yıl boyunca buna imkân veren politikaları sonucu, TSK dahil birçok kurumda cemaat bağlantılı kadroların etkin hale gelmiş olması, bilinen ve kabul edilen bir vakıa.
Gülen hareketinin organizasyon yapısıyla ilgili olarak istihbarat birimlerince hazırlanıp medyaya verilen raporlardaki şemalar ve isimlendirmeler de biliniyor.
Bir şekilde Gülen hareketiyle bağlantılı bazı kişilerin 15 Temmuz fitnesine alet edilip kullanıldığını gösteren hayli güçlü ipucu, karine ve işaretler söz konusu.
Ancak bütün bunlar ‘FETÖ’ adı verilen silahlı bir terör örgütünün varlığını ve 15 Temmuz’u münhasıran onun organize ettiğini ispatlamak için yeterli mi? Birinci sorumlu olarak ısrarla Gülen’e işaret eden Erdoğan bile bir “üst akıl” organizasyonunu vurguluyorken…
“GÜLEN SAVUNMASI DEĞİL”
Ortaya atılan iddialar için başlatılan soruşturmalarda elde edilen bilgi, belge, ipucu, ifade, itiraf ve tanıklıklara dayalı iddianameler hazırlanıyor ve mahkemelere sunuluyor. Bundan sonra, bu iddiaları ve dayandırıldıkları delilleri değerlendirerek karar verecek tek merci, bağımsız ve tarafsız mahkemedir. Gösterilen delillerin hukukî geçerliliğe sahip olup olmadığının takdiri de mahkemeye aittir.
Makamı ve konumu ne olursa olsun, hiç kimse ve kurum, kendisini yargının yerine koyarak hüküm veremez.
Bunu ifade etmek bir Gülen savunması değil; hukukun en temel prensiplerinden birinin hatırlatılmasıdır.”
“BU BERABERLİK FAZLA DEVAM ETMEDİ”
Kazım Güleçyüz’ün yazısında ise “Fethullah Gülen, 1970’lerin başında İzmir vaizi iken Nur cemaatinin içindeki hizmet erbabından biriydi. Öyle ki, 12 Mart sonrası İzmir Sıkıyönetim Mahkemesindeki Nurculuk davasında yargılanan isimler arasında Avukat Bekir Berk’le beraber o da vardı. Ancak bu beraberlik fazla devam etmedi” ifadeleri dikkat çekti.
İşte o gazete:
Medyagündem ekibi olarak lütfen şu hain fetöcülarla ve onlara zımni destek veren yeni Asya grubunu Nur Cemaatiyle bir tutmayın. Yeni Asya oluşumundan bahsederken Nur cemaati diye lanse etmeniz bizleri de zan altında bırakmaktadır. Lütfen bu konuda hassas olursanız memnun oluruz.