Yeni Şafak gazetesinde Aydın Ünal’ın “Devrimciler ve Kontralar” başlıklı yazısı şöyle:
Ecdat “inkılap” derdi; sonra, “devrim” diye, son derece ruhsuz, soğuk, bir o kadar da anlamsız, ne idüğü belirsiz bir kelime uydurdular. Bu uyduruk, türedi, nevzuhur kelime, tıpkı “şey” kelimesi gibi, Türkçe’nin en yaygın ve en yerli yersiz kullanılan kelimesi oldu. Devrimden “devrimci” sıfatını türettiler; sonra her kelimenin başına bu sıfatı eklediler.
Neler yok ki? Devrimci ruh, devrimci ahlak, devrimci duruş, devrimci yol, devrimci sol, devrimci direniş, devrimci arkadaş, devrimci eğitim, devrimci ekoloji, devrimci şiddet, devrimci sağ, devrimci demokrat, devrimci özgürlük, devrimci işçi, devrimci halk, devrimci aşk…
Devrimci sıfatı çok da işlevsel bir kavrama dönüştü. Katile devrimci dediler, kahraman oldu; isyana devrimci dediler, direniş oldu; teröriste devrimci dediler, gerilla oldu; cinayete devrimci dediler, özgürleştirme oldu; ahlaksızlığa devrimci dediler, meşru oldu.
Başarısız ama devrimci yönetmen, beceriksiz ama devrimci sanatçı, kulak tırmalayan ama devrimci şarkıcı, yeteneksiz ama devrimci şair, katil ama devrimci militan piyasayı sildi süpürdü, aldı yürüdü.
Çocukların eline silah vererek mahalleleri işgal ettirdiler, o çocukları katil yaptılar, hayatlarını söndürdüler, mahalleleri harabeye çevirdiler; ama adına “devrimci halk savaşı” deyip, ölüme, yıkıma, katliama “klas” bir duruş tadı, kanlı bir estetik verdiler.
En son, Selahattin Demirtaş, gözaltına alınan HDP Genel Başkan Yardımcısı için kullandı “devrimci” sıfatını. Demirtaş’ın “devrimci” kelimesini kullandığı saatlerde, PYD terör örgütünün işgali altındaki topraklarda Amerika Birleşik Devletleri bayrağı sallanmaya başlamıştı.
Belli ki, HDP içinde “devrimci” temsiliyeti Selahattin Demirtaş’a verilmiş; sırtını YPG’ye dayayan Eş Başkan Figen Yüksekdağ ise, sırtına, daha doğrusu böğrüne saplanan ABD bayrağı ile “Kontra”nın temsilcisi oluverdi.
“Kontra” da ilginç bir kelime… İspanyolca, “la Contrarrevolucion” kelimesinin kısaltması. Bildiğiniz “Karşı Devrimci” yani. Hikayesi de manidar.
Nikaragua’da sosyalist Sandinistalar iktidara gelince, onları devirmek için 1981’de sağcı bir terör örgütü kuruluyor, adına da “Kontra” deniliyor. Kontralar, ABD tarafından eğitiliyor, finanse ediliyor, lojistik sağlanıyor ve yönlendiriliyor. Kontra terör örgütü, cinayetten tecavüze, uyuşturucu kaçakçılığından fidye için insan kaçırmaya kadar her pis işe bulaşıyor.
ABD büyük devlet, marifetli devlet! Seçilmişlere yönelik darbeyse darbe, terörse terör…
Sosyalist blok çökünce Kontra kavramı yön değiştiriyor. ABD, kendi elleriyle kurduğu sözde İslami terör örgütlerine karşı, kendi elleriyle “kontralarını” da beslemeye başlıyor. Yılların devrimci PKK’sının içinden, DAİŞ’e karşı savaştığı bahanesiyle, Kontra YPG’yi de yine ABD üretiyor.
ABD, yakın tarihinde darbelere olduğu kadar terör örgütlerine de kol kanat gerdi; ama, yakın tarihinde ABD ilk kez, “devrimci”, “sol-sosyalist” bir terör örgütüne destek veriyor.
Şimdi PKK, Amerikan emperyalizmine, sömürgeciliğine, kapitalizme karşı savaşan “devrimci” bir örgüt; onun biricik evladı durumundaki PYD ise ABD bayraklarını gururla sallayan “kontra” bir örgüt.
HDP mi? Orada “Eş Başkanlık” sistemi var. Dedik ya, Demirtaş’ın yüzü Devrim’e bakıyor, Yüksekdağ’ın sırtı Kontra’ya dayanıyor.
Madem ki “Devrimci” sıfatı her kelimenin başına keyfe keder gelebiliyor; neden “Devrimci Kontra Devrimci” diye bir yeni sıfat, bir yeni ideoloji olmasın?
“Devrimci Faşizm” oluyor, “Devrimci Kemalizm” oluyor, “Devrimci CHP” oluyor da, neden bir PKK/PYD/HDP ideolojisi olarak “Devrimci Amerikancılık” olmasın?
Konuyla ilgisi yok ama, aklıma “nasyonal-sosyalizm” kavramı geliverdi. “Sosyalizm” kavramının önüne “ırkçı” manasına gelebilecek “nasyonal” kavramını ekleyen Hitler, kısaca Nazizm denilen sosyalizmin tam karşıtı bu ideolojiyle arkasında epeyce bir ölüm ve yıkım bırakmıştı.
“Devrimci Amerikancı” veya “Devrimci Kontra” PKK/PYD/HDP ise ancak cürmü kadar yer yakar; ardından da kaçınılmaz olarak kendi başını yakar.
Olan Türkiye Sol’una oluyor. “Fetullahçı Sosyalizm” yeterince ağır gelmişti; bakalım sempati duydukları örgüt ABD bayrağını hançer gibi ideolojinin ortasına sapladıktan sonra “Devrimci Amerikancılık”ı nasıl hazmedecekler…