Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok’un “Hrant’ı öldürüp liberalleri kafaladılar hatta kullandılar” başlıklı yazısı şöyle:
Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın, yakalandığında Türk bayrağı önünde jandarmalarla çektirdiği fotoğrafların video kayıtları ortaya çıktı.
Tek kelimeyle vahşet!
Üniformalı, takım elbiseli birtakım tipler, insanlıktan çıkmış halde bir robot gibi oturan katil Samast’ı tebrik ediyorlar, yüreklendiriyorlar, onunla fotoğraf çektiriyorlar.
Evet, sözünü ettiklerim Hrant’ın, bizlerin canını katillerden, suikastlardan, terör örgütlerinden korumaya görevli olanlar.
Ama onların biatları Pensilvanya’yaymış.
Peki, ne istediler Hrant’tan? Bir yandan “dinler arası diyalog” derken, niçin bir gayrimüslimi hedef seçtiler?
Oyun basitti aslında.
Hrant’ı kendileri vurdurup başkalarının üstüne yıktılar.
Böylece hem Türkiye’nin demokratikleşme fırsatı olan davaları genişletip vatanseverleri ve yerine göz diktikleri “derin devleti” tasfiye ettiler. Hem de, 90’ların faili meçhullerine duyarlı demokratları, liberalleri Hrant’ı “milliyetçilerin, ulusalcıların” katlettiğine inandırıp, “onlarla biz mücadele ediyoruz” diyerek sempati kazandılar.
Nasıl Uludere Katliamı Kürtleri devlete mesafe alıp PKK’ya yakınlaştırmak için PKK işbirliğiyle yapıldıysa…
Hrant da Fetullahçı çeteyi demokratlara, liberallere, solculara “şirin” gösterip siyasetten uzaklaştırmak için FETÖ eliyle öldürüldü.
***
Hrant’ın katillerinden maaş alan “arkadaşları”
Hrant’ı seven, onunla birlikte canı yanan pek çok iyi niyetli insan Fethullahçı çetenin bu oyununa geldi.
Kandırılan yalnızca onlar değildi. Bu cinayetin ardından yaratılan kutuplaşma, çok sayıda ulusalcı, milliyetçi genci de “Hrant gibi yerli ve milli bir demokratın öldürülmesinin gerekli olduğuna inanacak” kadar kemikleştirdi.
Çünkü Hrant’ın her anmasında, her duruşmasında gerçek katiller yerine “siyasi iktidar, milliyetçiler, ulusalcılar” lanetlendi. Onlar da zaman zaman yabancı düşmanlığına da ehliyet veren ideolojileriyle refleksi davranıp, bu işi adeta “şifahen üstelendiler”
Özellikle medyada ve sivil toplumda estirilen dalga öylesine güçlendi ki, bir aşamadan sonra Hrant suikastını aydınlatmaya yönelik tüm çabalar, katilleri “inatla” gizleme kampanyasına dönüştü.
Önce Hrant’ın gerçek dostları “Hrant’ın arkadaşları” kümesinden dışlandı, sonra aile bu kişiler tarafından “rehin” alındı.
Olayda bir “ters manyel” olduğunun, Fethullahçıların bu işin içinde olduğuna dair deliler ortaya çıkınca bile gözlerini kapadılar hatta inkâr nöbetlerine tutuldular.
Kendilerine, “Katil istedikleriniz çıkmadı diye mi sessizsiniz” diyen benim gibi yazarlarına karşısına, Hrant’ın katili FETÖ’nün ekranlarında boy gösterip maaş da alan “Ermeni gazetecileri” diktiler.
Evet, evet, ne iş yapıyorsun dediğiniz de “Ermeniyim” diyen, Fethullahçılar aleyhine delilleri “Bu dava paralele sığmaz” diye savuşturan o kullanışlı prototipleri…
Hrant’ı da onun davasını ve hatırasını da sömürüp yok etmeye çalışan bu “parazitler” hala aralarında “Hrant arkadaşımızdı” demeye yüz buluyorlar mıdır dersiniz?
Dün baktım, başka zaman otu çiçeği Twitter’da TT yapan bu parazitler suskundular.
Sessizlikleri, görüntülerde Samast’ı tebrik eden “resmi görevliler” FETÖ’cü çıktıkları için olmasın?
***
Bak şu bağırana!
Hrant’ın katillerinin yeni görüntüleri üzerine sessizlikleri kadar, okudukları “hariçten” gazellerle dikkat çekenler de vardı dün.
Onlardan biri Nedim Şener’in Hrant’ın suikastında da adı geçen Ai Fuat Yılmazer’e gazetesini teslim ettiğini söylediği şovmendi.
Aynen, hem de “Hrant’ın davasını FETÖ lehine karartmak” suçlamasıyla tutuklanan o haber müdürünün kanalında.
Başka söze gerek var mı?