Geçtiğimiz günlerde yaptığı konuşmayla Ekmeleddin’i desteklediği ortaya çıkan Gülen yine kıvırdı, yine inkar etti.
Fethullah Gülen, uzun süren sessizliğinin ardından geçtiğimiz gün (4 Ağustos 2014) yaptığı konuşmada “Her hâlimizde, her tavrımızda, her davranışımızda, iman-ı ekmel, ihsân-ı ekmel, ihlas-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel demeli, hayatımızı bu atkılar arasında bir dantela gibi düzgün işlemeye bakmalıyız” sözlerinin Cumhurbaşkanı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’na “oy çağrısı” şeklinde yorumlanmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.
”İBN-İ SELÜL DUYSA VALLAH BU BENİM ŞEYTANİ AKLIMA GELMEMİŞTİ DER”
Gülen, “Bundan günümüzde bir yönüyle bir şeye namzet olan adamın adına işaretler bulunuluyor diye böyle bir mülahazaya girmek öyle katmerli bir nifaktır ki zannediyorum Abdullah İbn-i Übey İbn-i Selül bunu duysaydı; ‘Vallah bu benim şeytani aklıma gelmemişti’ diye iki büklüm olur, yüzünü yere koyar zannediyorum” dedi.
”EKMEL DEMEYEYİM YİNE EKMEL’E VERİRLER ÇÜNKÜ”
Gülen’in herkul.org sitesinde “404. Nağme: Ekmel’in Manası ve İrfan Ufku” başlıklı yeni konuşması yayınlandı. İslam dünyasındaki “süfyaniyet” tehlikesine dikkat çeken Gülen, “Münafık, kafilerden daha aşağı cehennem tabakasında muazzab olacak insanlardır. Böyle bir dönemde yaşandığı için din adına ne kadar mükemmellik varsa, ekmel demiyeyim yine Ekmel’e verirler çünkü çarpıtmak huyları, münafıkın işi çarpıtmaktır. Etemmiyet içinde din etemmiyet içinde tastamam olma. İslamiyet tastamam yaşanmalı. İhsan şuuru vicdanlarda tastamam duyulmalı. İhlas ruhu ruhlarla tastamam hakim olmalı” ifadelerini kullandı.
Ulan doğduğundan bugüne kadar Ekmel ifadesi kullanmak aklına şimdi mi geldi diye adama sormazlar mı, sormayalım mı? Neyse tırı bırıyı bırak, herkesi tabanını kandırdığı gibi kolayca kandıracağını sanıyor, sanmaya da devam etsin.
Bakın, Abdullah bin Übeyy bin Selûl ki miş!
Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de birçok iftiralarda bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat Cenâb-ı Hakkın inayeti ve Resûlullahın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı.
Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerimeler, hattâ “Münafıkûn” adında müstakil bir Sûre nazil olmuştu.
63/MUNÂFİKÛN-1 Suresinde ne deniyor.
Münafıklar sana geldikleri zaman: “Biz şahadet ederiz. Muhakkak ki sen, gerçekten Allah’ın Resûl’üsün.” dediler. Ve Allah, muhakkak ki senin, gerçekten Kendisinin Resûl’ü olduğunu biliyor. Ve Allah şahadet eder ki, münafıklar gerçekten yalancıdırlar.
Ne kadar anlamlı değil mi? Kendine referans olarak verdiği ‘Abdullah bin Übeyy bin Selûl’ denen kişinin kendisinin tıpkısı olduğu görebiliyor musunuz? Aynısı aynısı! Asırlar öncesinin Abdullah bin Übeyy bin Selûl’ünün yaptıkları ettikleri bu günün Abdullah bin Übeyy bin Selûl’üyle bire bir olması, kendini dillendirmesi Rabbimin bir Mucizesi olmalıdır. Bu olayda ibret alanlar için inanılmaz detaylar vardır. Yeter ki aklımızı kiradan kurtaralım.
Söylenecek başka bir söze hacet var mı? Her şeyi kendi ağızı ile söyledi mi, söylüyor mu? Yorum size aittir.