Başbakan Erdoğan, Mısır’da Nobel ödülü almış Baradey’in, darbe hükümetinin Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı olduğunu belirterek, “Ey Nobel, sen nasıl barış ödülleri dağıtıyorsun” dedi.
AK Parti İstanbul İl Başkanlığı’nın bayramlaşma töreninde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’da, Nobel Barış Ödülü almış Muhammed el Baradey’in, şu anda askeri darbeyi gerçekleştiren hükümetin Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı olduğuna işaret ederek, “Şimdi ben Nobel’e sesleniyorum. Ey Nobel, sen nasıl barış ödülleri dağıtıyorsun ki, bu barış ödüllerini dağıttığın kişiler, askeri darbe yapanların yanında yer alıyor’ dedi.
Başbakan Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde, partisinin İstanbul il başkanlığının Ramazan Bayramı nedeniyle düzenlediği bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, “başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olan” ramazan ayının geride kaldığını belirterek, Ramazan Bayramı’nın coşku içinde İstanbul’da ve tüm Türkiye’de kutlandığını aktardı.
Bayramın, kardeşlik, dayanışma, barışma ve helalleşme olduğunu belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün kardeşlik hukukunun tüm gereklerinin yerine getirilmesini, dayanışmanın her boyutuyla yüceltilmesini, dargınların barışmasını, özellikle dargınların barışmasını, helalleşmesini yürekten temenni ediyoruz. Müslümanlar, tüm insanlarla aralarındaki dünyevi meseleleri ahirete taşımadan burada çözmekle, burada helalleşmekle mükelleftir. Hiçbir mesele aslında çözümsüz değildir. Özellikle dargınlıkların, bu güzel günde bu anlamlı bayram gününde son bulmasını, kalıcı bir helalleşmenin gerçekleşmesini, dostluğun, muhabbetin, kardeşliğin hiç yıpranmayacak şekilde tesis edilmesini kalpten arzu ediyoruz. Bir yönüyle baktığımızda her birimiz üç günlük dünyada saman alevi gibi yanıp geçen bir hayatı, göz açıp kapanıncaya kadar tükenen bir ömrü yaşıyoruz. Bu kısacık hayatı kalp kırarak değil kalpler yaparak, gönülleri inciterek değil fethederek geçirmek hepimizin asli hedefi, asli ideali olmalıdır. Zira geride kalan, kazanılmış kalpler, feth edilmiş gönüller olacaktır. Geride kalan miras bıraktığımız eserler, ülkeye, millete, insanlığa kazandırdığımız hizmetler olacaktır. Bu dünyadan göçüp gittiğimizde arkamızdan bir çift güzel sözün söylenmesi, bir kez olsun ‘Allah ondan razı olsun’ denilmesi, inanın en büyük kazancımız olacaktır. Her meselemizde, her işimizde, attığımız her adımda gönüller kazanmak, hayır duaları kazanmak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bizim ayırt edici vasfımız olacaktır. Böyle olmalıdır. Ülkenin idaresinde, özellikle de siyasette, artık farklı gündemin, farklı bir üslubun, yapıcı, olumlu, birleştiren bir tavrın olmasını biz her zaman istedik. Bunun gereğini yaptık, bundan sonra da elimizden geldiğince yapmaya devam edeceğiz. Ramazan ayı boyunca her fırsatta bunu ifade ettik.”
Erdoğan, bu güzel bayram gününde tüm vatandaşlardan birbirlerine karşı hoşgörü ve anlayışı yüceltmelerini rica etti.
3 çocuk tavsiye ediyorum
“Özellikle siyasi partilerimizden, kanaat önderlerimizden, sivil toplum örgütlerimizden, medyamızdan artık farklı bir dille, üslupla bu ülkedeki kardeşliği daha da yüceltecek, daha da güçlendirecek, büyük Türkiye idealine bizi daha da yakınlaştıracak yeni bir tavır beklediğimizi ifade etmek istiyorum” diyen Erdoğan, bazılarının “Bizim yaşam tarzımıza karışıyor, nerden çıktı bu 3 çocuk?” dediğini dile getirdi.
Erdoğan, böyle bir yasa olmadığını, kendisinin sadece bir başbakan olarak 3 çocuğu tavsiye ettiğini, bunun kendisinin en doğal hakkı olduğunu, kimseye silahla dayatma yapmadığını, yasal bir mecburiyet de olmadığını kaydederek, kendisinin bu davaya gönül vermiş hanım kardeşlerine “Gelin en az 3 çocuk bu millete hibe edin, lütfedin” dediğini aktardı.
Bu milletin güçlü olması gerektiğini ve bunun da insan denilen şerefli mahluktan geçtiğini, eşrefi mahluk olan o insanı bu annelerin yetiştireceğini belirten Erdoğan, “Ha yapmayacak, yapmasın. Öyle bir derdimiz yok. Ama biz AK Parti olarak böyle bir teklifi yapıyoruz. Böyle bir yasa da getirmedik, böyle bir şey de yok. Bu, isteğe bağlı. Bunu da müsaade edin de söyleyeyim yani. Bu kadar da hakkım olsun. Yani bunu Rusya Federasyonu’nda Vladimir Putin söylediği zaman oluyor da Türkiye’de Tayyip Erdoğan söylediği zaman neden rahatsız oluyorsunuz” diye konuştu.
Erdoğan, Avrupa ülkelerinin birçoğunda doğumla ilgili çok ciddi parasal destekler verildiğini, onlar bu desteği verince olduğunu, Türkiye’nin daha böyle bir desteğe girmediğini kaydederek, bu milletin yükselmesi gerektiğini vurguladı.
Annelere güveniyorum
Kendisinin annelere, AK Parti’ye gönül veren annelere güvendiğini belirten Erdoğan, bunun onurlu, haysiyetli mücadelesini verecek bu annelere, babaların ciddi manada destek vermesi gerektiğinin altını çizdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Parti olarak, teşkilat olarak, bugüne kadar yaptığımız gibi, bundan sonra da bizler her attığımız adımda ülkemizin geleceğini, inşallah onun imarını yapıcı adımlarla tesis etmeye çalışacağız. Kibri, hoşgörüsüzlüğü, tahkiri, kırıcılığı bugüne kadar yanımıza yaklaştırmadık, bundan sonra da yaklaştırmayacağız. Unutmayın, AK Parti, 76 milyona bir ve beraber bakan bir anlayışla kurulmuş, yoluna böyle devam etmiştir. 76 milyonun partisi olmaya, 76 milyonu bir ve beraber olarak kucaklamaya devam edeceğiz. Biz ilk seçimde 1 vilayetin dışında 80 vilayette milletvekili çıkarmış bir partiyiz. En son geldiğimiz noktada da yine 81 vilayetin 78’inde milletvekili çıkarmış bir partiyiz. Bu ne demektir? AK Parti, bütün ülkeyi kucaklayan bir partidir. Nasıl oluyor da bize ‘AK Parti halkı kucaklamıyor, ayrıştırıyor’ diyorlar. Böyle bir mantık olabilir mi? Eğer ayrıştıran olsak biz belli bir bölgenin veya belli bir etnik yapının partisi olurduk. Ama biz olmadık. Tam aksine biz her bölgede birinci parti olduk. Bakın bu çok önemli. Ülkemizde tüm etnik unsurların oy verdiği tek parti AK Parti’dir. Tüm inanç gruplarının oy verdiği tek parti AK Parti’dir. Bu, bir şeyi gösteriyor. Kimse kalkıp da sanal kampanyalarla AK Parti’yi farklı bir yere oturtmaya gayret etmesin. Hükümet olarak da, 76 milyonun emanetini üzerimizde taşımanın bilinciyle, Türkiye’nin her karışına, her bir ferdine hizmet götürmeye, eserler üretmeye devam ediyoruz, devam edeceğiz.”
Teminatımız altında
Başbakan Erdoğan, hiç kimsenin kimseyi aşağılamadığı, kimsenin kimseyi horlamadığı, kimsenin diğerine üstünlük taslamadığı bir ortak zemini inşa etmeyi sürdüreceklerinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“76 milyonun özgürlükleri, 76 milyonun değerleri, özellikle de yaşam tarzları, her zaman bizim teminatımız altında oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımdan bugüne kadar hiç kimsenin yaşam tarzına, inançlarına, değerlerine müdahale edilmesine göz yummadık. Her zaman özgürlükleri savunduk, demokrasiyi savunduk, hoşgörüyü savunduk. Biz, kendimizi başkalarına göre farklı bir konumda görmedik. Bize zulmettiler ama biz sabrettik ve biz kimseye zulmetmedik. Bir kesimin, bir kitlenin, bir grubun da kendisini farklı bir yerde, üstün bir konumda görmesine asla rıza göstermedik.”
Boynumuzun borcu
Dünyanın farklı yerlerinde, farklı ülkelerinde, ramazanı buruk karşılayan, ramazanı büyük acılarla yaşayan, bayrama da aynı buruklukla girenler olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Bizler, tarihimiz gereği, ecdadımızın ve medeniyetimizin bizlere mirası gereği, dünyanın tüm mazlumlarının, tüm yoksullarının acı ve kederini yüreklerimizde hisseden bir milletiz. Aynı şekilde, bayram coşkumuzu, bayram sevincimizi o insanlara, kardeşlerimize, dostlarımıza hissettirmek, bayramda onları özellikle hatırlamak, bizim boynumuzun borcudur. Bunu hatırlamadan yapamayız. Hatırlatmak bizim ayrıca asli bir görevimiz. Somali’deki kardeşlerimiz ne yazık ki bayrama yine yokluk ve yoksulluk içinde girdiler. Myanmar’daki kardeşlerimiz, bu bayramı da buruk karşıladılar. Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de, özellikle Gazze’de kardeşlerimiz bayrama boyunları bükük, mahzun girdiler. Suriye’deki kardeşlerimiz… Düşünebiliyor musunuz, yüz bini aşkın ölüm var. Suriye’deki kardeşlerimiz ramazan ayında dahi devam eden toplu katliamlara maruz kaldılar. Kan ve göz yaşıyla yoğrulmuş bir bayrama adım attılar. Suriye’de ramazanın kutsiyetini dahi ayakları altında çiğneyen bir zihniyet, oruçlu insanları, evinde iftarı, sahuru bekleyen insanları, masum çocukları, masum kadınları katletmeyi ramazan boyu sürdürdü.”
Mısır halkı yalnız değil
Mısır’da yaşananlara değinen Erdoğan, Mısır’da demokrasi yanlılarının, haklı olmanın verdiği güçle hakkı savunduğunu, dünya tarihine yazılacak bir hak mücadelesine imzalarını attığını dile getirdi. “Ben onları şahsen ve milletim adına kutluyorum” diyen Erdoğan, Mısır halkının asla yalnız olmadığını ifade ederek, şunları söyledi:
“Birileri Mısır’daki haksızlığı görmeyebilir. Birileri Mısır’da yaşanan zulmü, Mısır’daki katliamları görmezden gelebilir. Birileri, Mısır’daki darbeye ‘darbe’ demekten bile imtina edebilir. Biz, Mısır’daki kardeşlerimizi görüyor, onların acısını yüreğimizde hissediyor, onların haklı mücadelesini gönülden destekliyoruz.”
Adamına göre muamele
Başbakan Erdoğan, Nobel Barış Ödülü ile ilgili enteresan bir örnek vermek istediğini belirterek, şöyle devam etti:
“Hani Nobel Barış Ödülü falan derler ya… Bakın (Muhammed el) Baradey, Nobel Barış Ödülü almış bir zattır ama bunun yanında aynı şekilde Yemen’den Bayan (Tevekkül) Kerman da Nobel Barış Ödülü almış bir gazetecidir. Çok ilginç bir örnektir bu. Şimdi barış ödülü almış olan Baradey, şu anda askeri darbeyi gerçekleştiren hükümetin Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı’dır. Şimdi ben Nobel’e sesleniyorum. Ey Nobel, sen nasıl barış ödülleri dağıtıyorsun ki, bu barış ödüllerini dağıttığın kişiler, askeri darbe yapanların yanında yer alıyor. Yine sesleniyorum, sen nasıl barış ödülleri dağıtıyorsun ki, işte Kerman, Mısır’a girmek istedi, bak Mısır’a sokmadılar. Kapıdan geri çevirdiler. Hani? İki yerde iki ayrı tuzak. O da Nobel Barış Ödülü almış, o da almış. Peki şu ana kadar ortaya koyduğunuz tavır nedir? Hiçbir tavırları yok. Niye? Adamına göre muamele, adamına göre…”
Makas daralmış olacak
Erdoğan, Ramazan Bayramı’na girerken çalışanlara önemli müjdeler verdiklerini anımsattı.
Memurlara 2010’da Toplu İş Sözleşmesi yapabilme hakkının kazandırıldığını aktaran Erdoğan, “Memurlarımızı temsil eden sendikalarla yapılan toplu görüşmelerin ardından, 2014 ve 2015 yılına ilişkin düzenlemelerde anlaşmaya varıldı, dün de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız müjdeleri açıkladı. Öncelikle, 2014 yılı için, tüm memurlarımızın taban aylıklarında 175 TL iyileştirme yaptık. 2 milyon 600 bin memurumuzun ücretlerinde, net olarak 123 TL artış yapıyoruz. Az maaş alan da, çok maaş alan da aynı artıştan yararlanacak ve böylece maaşlar arasındaki makas da daha bir daralmış olacak. Öğretmenlerimizin eğitim öğretim tazminatlarını, 2014’ün ilk yarısında 75 TL, ikinci yarısında 75 TL olmak üzere, toplam 150 TL artırdık. Taban aylıktaki artışı da eklediğinizde, öğretmenlerimizin maaşları 2014’te net olarak yaklaşık 273 TL artmış olacak” dedi.