Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK, cemaat ve Doğan Grubu’nun beraber hareket ettiğini söyleyerek, bu üç grubun da aynı yerden talimat aldıklarını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Paralel Yapı” medyası ile PKK’nın aynı dili kullandığını söyleyerek her iki tarafın da hedefinin yeni Türkiye olduğunu söyledi. PKK ile DAİŞ’in de aynı istikamet doğrultusunda hareket ettiğini anlatan Erdoğan, Doğan grubunun da dahil olduğu bu çevrelerin aynı yerden talimatlandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu’nda Memur-Sen “Millete Vefa Yolunda 20 Yıl” programına katıldı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’nin bereketini tüm dünyaya gösterdiklerini belirterek, bazı çevrelerin yeni Türkiye’yi hedef alarak beraber hareket ettiklerini iddia etti.
İşte Erdoğan’ın o sözleri:
“Bize on yıllar boyunca küfürbazları sanatçı diye yutturmak istediler, bize tek sesli, Atatürk’ün kurmasıyla övünen bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp, ‘PKK niye silah bıraksın’ diyebiliyor tek renkli diktatörlerin karşısında el pençe divan duran medyayı, ‘Gazete budur, televizyon budur’ diye yutturmak istediler. Bize birtakım örgütleri ‘Sivil budur, sivil toplum örgütü budur’ diye yutturmak istediler, bize sahtekarları, şaklabanları, şarlatanları, insanların hem inançlarını, hem de alın terlerini sömürenleri ‘Din alimi budur, hoca budur’ diye yutturmak istediler.
“TAVANI İHANET…”
Kardeşlerim, geçen de açıkladım. Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet olanları bize bu şekilde anlattılar. İşte biz en başta bu kirli oyunu bozduk. Bu toprakların çorak olmadığını, bu toprakların tam tersine son derece bereketli olduğunu hem Türkiye’ye, hem dünyaya gösterdik. Göstermeye de devam edeceğiz.
“HEPSİNİN HEDEFİ YENİ TÜRKİYE”
Bölücü terör örgütü, güvenlik birimlerimize karşı alçakça, haince saldırılar düzenliyor, bu ülkenin bir siyasi partisinin, hem de cumhuriyetle yaşıt olmakla, Atatürk’ün kurmasıyla övünen bir siyasi partinin genel başkanı çıkıp, ‘PKK niye silah bıraksın’ diyebiliyor.
Dikkat edin, Pensilvanya medyası ile PKK medyası aynı dili kullanabiliyor. PKK ile DAİŞ aynı istikamet doğrultusunda hareket edebiliyor. Neden? Çünkü hedefler aynı. Hepsinin de hedefi yeni Türkiye. Hepsinin de hedefi güçlü, büyük, diklenmeden dik durabilen, Filistin mücadelesini yüreklice savunan, ‘Dünya beşten büyüktür’ diyebilen bir Türkiye.
“AYNI MERKEZDEN TALİMAT ALIYORLAR”
Her gün askerimize, polisimize kahpece kurşun sıkıyorlar, ertesi gün bakıyorsunuz, PKK medyası, Pensilvanya medyası, Doğan medyası, diğerleri ve maalesef siyasi partiler, çıkıp utanmadan ‘Bunu Saray yaptı, bunu devlet yaptı’ diyebiliyorlar. Aynı dili kullanıyorlar. Çünkü aynı merkezden talimat alıp ittifak halinde konuşuyorlar.
“O SÖZLERE MİLLET İNANDI MI?”
İstanbul’un bir yerinde bu yapılar bir araya geliyor ve Amerika’dan gelen bir kampanya organizatörü bunlarla beraber bir araya oturup onlara istikamet veriyor. Diyor ki, ‘Yalan söylemeden çekinmeyeceksiniz. Doğruyu bile defalarca yalan makinesi gibi kullanacaksınız, kullanacaksınız ve ondan sonra o aynen doğru olarak kabul edilir’ diyor. Kampanyayı da bunun üzerine bindiriyorlar. Bak son zamanlarda ne demeye başladı malum bir tanesi, ‘Bizim PKK ile alakamız yok, PKK’nın da bizimle alakası yok.’ Buna bu millet inandı mı? İnanıyor mu? Ama bak bunu söylemenin sebebi, evet kampanya yürütücüsünün verdiği talimattır.
“EDEBİMİZE GÜVENİP EDEPSİZLİK YAPMASINLAR”
Bunlara göre sadece terör örgütü masum, onun dışında herkes suçlu. Bu ülkeyi içeride ve dışarıda DEAŞ terör örgütüne destek veren ülke gibi gösterecek kadar hainler, o kadar alçaklar, o kadar yalancılar. Bakın burada açık açık ifade ediyorum, bizim edebimize güvenip hiç kimse edepsizlik yapmaya kalkışmasın. Biz yalan söylemeyiz, biz iftira üretmeyiz, biz mahreme, aileye, kutsallara dil uzatmayız ama kusura bakmasınlar bu edepsizliğe ve bu edepsizlere de meydanı bırakmayız.”
Gazetecilikle ilgisi olmayan suçlar sebebiyle gazeteci kisvesindeki alçaklar kodesi boyladıklarında ”basın özgürlüğü yok” diye yaygara koparıyorlar. Aslında kendileri özgür olmadıklarını bal gibi de biliyorlar. Boyunlarındaki tasmanın ipi küresel çetenin elinde ve özgürlükleri de ipin boyu kadar.
Cumhurbaşkanının ifadelerindeki kararlılıktan, 2 kasımdan itibaren bunları zor günlerin beklediği anlamını çıkartabiliriz. Önceki seçimde tek başına iktidar çıkmayınca nisbeten rahat nefes alır gibi olmuşlarsa da, yine de millî iradenin demir yumruğu tepelerindeydi. Bunları pataklayanların elleri dert görmesin. İhanetin bedelini ödemeleri, dış mihraklar namına taşeronluk yapmanın cezasını çekmeleri lazım. Zira bu topraklar ihanetin bedelinin en ağır olduğu yerdir.
Anlaşılan o ki batı ülkeleri seçimden sonra yeni bir göç (kendi deyimleriyle hicret, aslında firar) dalgası ile karşı karşıya kalacaklar. Suriyelilerden değil, asıl içimizdeki hain münafıklar kapılarına dayandıklarında Merkel’in çırpınışlarını şimdiden görür gibiyim. Oralarda da rahat durmayıp sızma, fitne, kumpas, dalavere, himmet-zimmet işlerine girişip altlarını oymaya başladıklarında, alimallah avrupa ülkeleri yönetilemez hale gelir ve bir de bakmışsınız avrupalı liderler af dileyerek yeniden kapımıza dayanmışlar. Bütün suriyelileri almak karşılığında bunları geri almamız için yalvarabilirler bile. Hatta (ödemiş olduğumuz) dış borçlarımızı silmeyi dahi teklif edebilirler. Ee tabii bir ara bunların himmet yağmasının aylık 400 milyonu bulduğu göz önüne alındığında biz de suriyelilerin masraflarının onlarınkine kıyasla göze alınabilir bir miktar olduğuna hükmedip gönül rahatlığıyla sepetleriz kerataları. Biraz da onlar katlansın.