Başbakan Erdoğan Burdur mitinginde yaptığı konuşmada “paralel yapının gazetesi” dediği Zaman için, “Bunların bir gazetesi var biliyorsunuz. Dayatmayla satarlar. Dershaneye üye olacaksın gazete alacaksın derler.” dedi, cemaat dershaneleri için de “Bırakın bunların dershanelerini filan, bırakın bunların okullarını filan. Bize devletin okulları yeter deyin.” diye konuştu.
İşte sözleri:
“SALDIRI BANA DEĞİL TÜRKİYE’YE YAPILIYOR”
Bu saldırı sadece benim şahsıma yönelik değildir. Benim aileme, arkadaşlarıma yönelik değildir. Hükümetimize yönelik bir saldırı değildir. Bu saldırı, altını çizerek söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’ne, istiklaline, bağımsızlığına yapılıyor. Selam diye bir örgüt uydurmuşlar. Tamamen hukuksuz biçimde, üç yıldan fazla bir süre, Türkiye genelinde binlerce kişinin, kendileri hariç, binlerce kişinin telefonunu dinlemişler. Birbiriyle ilgisi olmayan, alakası olmayan binlerce kişinin siyasetçi, sanatçı, iş adamı, cumhurbaşkanı, başbakan, genelkurmay, hepsini dinlemişler.
Şantaj. Vakti saati geldiğinde hemen bunu yayına sokup tehdit etmek. Düşünebiliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti’nin enerji bakanını, selam örgütünün üyesi diye dosyaya alıyor, telefonunu dinliyorlar. Yurtdışında birçok ülkenin başbakanlarıyla enerji şirketleriyle çok gizli görüşmeler yapar. O ülkenin istikbalini ilgilendiren konularda gizli görüşmeler yapar. Bir ülkenin enerji bakanı, değişik firmalarla Türkiye’nin lehine olacak enerji anlaşmalarını çok gizli şekilde görüşür. Örgüt üyesi diye dinliyor, kayıtlarını depoluyor. Bunları da bir yerlere servis ediyorlar.
“EY POLİS… SEN HANGİ ÜLKE ADINA BU DİNLEMELERİ YAPTIN?”
Bu ülkenin milletvekilleri, CHP başta olmak üzere MHP ne diyorlar? Bizi de dinlediler. Peki sizi dinlediler de biz internet yasasını getirince niye karşı çıktınız? Çünkü hesap başka. Ben buradan açık açık savcıya soruyorum. Sen hangi ülke adına bu dinlemeleri yaptın? Polise de soruyorum. Tabi polis derken tüm polisleri kast etmiyorum. Bu işi yapanları kast ediyorum. Ey polis, sen hangi ülke adına o dinlemeleri yaptın?
“BİZİM YETİŞTİRDİĞİMİZ POLİS BENİM OFİSİME BÖCEK YERLEŞTİRİYOR”
Benim ülkemin en mahrem bilgileri başka ülkelerin adına çalışan casuslar tarafından dinleniyor, servis ediliyor ve bu ülkenin savcısı hakimi buna kayıtsız kalıyor. Benim yanıma polis olarak gelen, bizim yetiştirdiğimiz emniyet müdürü, emniyet amiri komiseri benim ofisimin bakıyorsunuz, en mahrem yerine böcek yerleştiriyor ve beni dinliyor.
“BUNLARIN SAYISI ARTACAK”
Şimdi CHP’nin genel müdürü diyor ki kontrol et. Casusluk ajanlık denen bir olay var. Adam yargıda polisin içinde yargılanmış. Sen diyorsun ki devletin polisi, ona güvenmeyeceksin, buna güvenmeyeceksin, müdahaleyi yapınca da bağırıp çağırıyorsun. Şimdi yakaladık, tespit ettik, yargı sürecini başlattık. Bir tanesi kaçtı, öbürü gidip geldi. Bunların sayısı artacak.
İstanbul başsavcısı bu sayılar artabilir diye açıklama yaptı. Bunlara karşı bizler sessiz durabilir miyiz?
“ŞU ALÇAKLIĞA BAKAR MISINIZ?”
Bir skandalı daha hatırlatıyorum. Selam örgütü adı altında, mavi Marmara şehitlerinin ailelerinin telefonları dinleniyor. Şu alçaklığa bakar mısınız? Bunlar şehitlerin ailelerini dinliyorlar. Bunu niye dinlerler? Sizden bunları dinlemenizi takip etmenizi kim istedi? Ne adına dinlediniz? Bakın buradan işte o paralel yapının mensubu olan tabandaki o samimi halis çok insanlar var. Zekatını veriyor yahu, bunlar veriyor. Ne diye? Çocuklarımızı yetiştiriyorlar, dinimizi öğretiyorlar, bunlara böyle inandılar. Ama olay böyle çıkmadı.
Geçenlerde büyük bir iş adamı geldi. Çok önemli bir değerli dostuma gelmiş, diyor ki, “yahu ben bütün zekatımı bunlara veriyordum. Kardeşleriyle beraber geliyor. Şimdi benim zekatımın yerine gitmediğine inanıyorum. Yeniden ödemem gerekir mi”
“ORTADA ÇOK BÜYÜK BİR İHANET VAR, AJANLIK VAR”
Yıllarca oraya vermiş, böyle ufak tefek paralar değil. Şu hale bakın. Hizmet gayreti içindeki kardeşlerime sesleniyorum. Bu paralel yapı gerçekten çok büyük bir ihanetin içine girmiş. Bu yapı başka ülkeler için, istihbarat örgütleri için odaklar için çalışmış. Ortada çok büyük bir ihanet var, ajanlık var.
“ÖZELLİKLE MHP SUSAMAZ”
Buradan ben MHP’nin tabanına da sesleniyorum. Ey MHP’ye gönül vermiş kardeşlerim. Aziz milletimize karşı yapılan bu apaçık saldırının karşısında artık milliyetçi olduğunu kabul ettiğim o tabandaki samimi kardeşlerime sesleniyorum. Siz de tavrınızı ortaya koymanız lazım. MHP bu kirli komplonun aracı olmamalıdır. Türkiye’nin enerji bakanı dinleniyorsa, MİT müsteşarı, genelkurmay başkanı dinleniyorsa, hatta başbakanı cumhurbaşkanı dinleniyorsa, hiçbir siyasi parti susamaz özellikle MHP susamaz. Buradan CHP’ye gönül vermiş olan sağ duyulu vekillere vatandaşlarıma da sesleniyorum.
Genel müdürü bir kaset ürünü bir genel başkandır. Eski genel başkan bir kasetle gönderildi. Geçen çıkmış bana çağrı yapıyor, açıklasın diyor. Ben neyi açıklayayım ya. Anayasa tartışmalarının olduğu anda, sosyal medyaya düştüğü anda hemen talimat verip sosyal medyada onu durduran ben oldum ya. Daha sana ne anlatayım ben. Sen bununla gittin ya. CHP’nin başından seni böyle indirdiler ya. Seni ziyarete gelen bu adam, gazeteciler kendisine sorduğunda ben genel başkan adayı olmuyorum demesine rağmen 24 saat sonra genel başkan oldu. neyle? İşte bu kasetle. Kasetle şantajla sonuç alabildiğini gören CHP genel müdürü, şimdi de Türkiye’nin istiklalini kasetle esir almaya çalışıyor.
“CHP’DEN DE SAĞDUYLU SESLER YÜKSELMEYE BAŞLADI”
Fakat CHP içinden sağ duyulu sesler yükselmeye başladı. Bu kaset siyasetinin ne kadar çirkin olduğunu seslendirmeye başladılar. CHP’li kardeşlerimin tamamı bunları lütfen görsün.
Biz birbirimizi seviyor muyuz? Niçin seviyoruz? Biz yaratılanı yaratandan ötürü sevdik ya. Türkü de seviyorum, Kürt’ü de seviyorum, Muhacirini de Romanını da Lazını da aklınıza ne gelirse. 77 milyon benim canımdır, ciğerimdir ya. Bu yeni istiklal mücadelesidir.
“BİZ BU SALDIRIYI İNŞALLAH DEFEDECEĞİZ”
Sokağa dökülmek isteyen gençlere de sesleniyorum. Okyanus ötesinin oyuncağı olmayın. Bu hain oyunda lütfen figüran olmayın. Biz bu saldırıyı inşallah defedeceğiz. Bu hayasızca saldırıya göğsümüzü siper edecek, istiklalimizi canımız pahasına hep birlikte koyacağız.
“BEN YOĞUN BAKIMDAYMIŞIM”
Bir tane gazete çıkmış bir tane haber yapmış, duydunuz mu? Ben yoğun bakımdaymışım. Dün MGK’daydım, hemen bir yoğun bakıma soktular beni, şimdi buradayım. Buradan da Uşak’a gidiyorum. Artık nelerden medet umuyorlar. Ya montaj, ya iftira, ya öldürecekler ya kaldıraklar kendilerine göre. Allah’ın verdiği canı kimse Allah’tan başka alamaz. Biz bu mücadeleyi böyle sürdüreceğim.
“BIRAKIN BUNLARIN DERSHANELERİNİ”
Bunların bir gazetesi var biliyorsunuz. Dayatmayla satarlar. Dershaneye üye olacaksın gazete alacaksın derler. Bırakın bunların dershanelerini filan, bırakın bunların okullarını filan. Bize devletin okulları yeter deyin.
İSTEYENE OKULLARDA HAFTASONU DERSLERİ
Devletin okulları yeter. Hafta sonlarında anne baba eğer yavrusuna takviye istiyorsa, takviye dersler vereceğiz. Ücretsiz olacağız. Öğretmenlerimiz ayrıca bedellerini alacaklar. Bunlara hep birlikte bir ders verilmesi gerekiyor. Birliğimizi bozmaya hakkınız yok diyelim.