Başbakan Erdoğan kendisine “diktatör” ithamında bulunanlar için, “Ben diktatör olacağım Biri çıkacak, bana diktatör diyecek, vay onun haline” dedi.
Başbakan Erdoğan, Rize’de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Geliştirme Vakfı Meclis Toplantısında konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Rize’ye vefa borcumuzu ödemeliyiz
Bizim eğitimin fiziki alt yapısından, muhtevasına daha fazla yoğunlaşmamız kaçınılmaz bir noktaya geldi.
Ekonominin ihtiyaç duyduğu elemanları yetiştirmek için muhteviyata eğilmemiz gerekiyor. Rize’de 11 yılda 1503 derslik açtık. Bugün 3769 öğretmen ilde görev yapıyor. Rize kendisine sırt dönülecek unutulacak bir şehir değildir. Rize’ye vefa borcumuzu ödemenin gayreti içerisindeyim.
Genç ve dinamik nüfusu geleceğe hazırlamazsanız nüfus tek başına bir şey ifade etmiyor. Nitelik çok önemli.
Hüküm merkezli çalışmadık
Biz hüküm merkezli çalışmadık, hikmet merkezli çalıştık. Bizim geçmişimizde hikmeti görürsünüz. Bu hikmettir bizi buraya getiren. Kitap yüklü merkepler… Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkündür derler. Buna dikkat etmek lazım.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsin, bu nice okumaktır” der Yunus.
Çocuklarımız okudukça daha da cahilleşiyor, kendisine daha da yabancılaşıyorsa, orada ters giden bir şey vardır. Böyle bir eğitim tarzı bizim kabulleneceğimiz bir eğitim tarzı olamaz.
Biz buna üniversitelerimizde yaşadık. Üniversitelerimiz kendini topluma kapattılar. Milletten kopuk, izole bir noktaya geldiler. Şehrin sanayisiyle, ekonomisiyle ilgilenemediler.
Eğitim robotlaştırmak değildir
İşte bunu tersine çeviriyor, üniversitemizle ülkenin kucaklaşmasını sağlamak için gayret sarf ediyoruz. Bu süreci daha da hızlandırmak zorundayız. Özellikle üniversitelerimiz demokrasileşme konusunda daha işlev bir görev almalarını sağlamak zorundayız.
Eğitim insanı robotlaştırmak değildir.
Eğer eğitim sadece bilgiyi aktarmak olsaydı, bilgisayarlar zaten bunu yapıyor, eğitime ihtiyaç kalmazdı. Eğitim, bilginin desteğiyle analiz yapabilmeyi, yani talimle terbiyeyi bir arada verebilen bir süreç olmak zorundadır.
Biz üniversitelerin ülke olaylarında yol gösterici olmasını istiyoruz.
Mısır’da son haftalarda yaşananlar sadece siyasetin konusu değil.
İlim adamı ilim namusundan bedeli ne olursa olsun taviz vermemeli.
Bilim adamları doğruyu söylemeli
Bilim adamlarının doğruyu söylemesi lazım. Biz bile bilime ters bir şey söylediğimiz zaman, bilim adamlarının ferman buyurdunuz efendim dememesi lazım.
Batı Mısır olayıyla birlikte kendisiyle çelişmeye başlamıştır. İki ay içinde bir askeri darbe yaşanmış, 6 binden fazla masum insan yaralı ve hayatını kaybetmiş ama buna Batı hala bir dur diyemedi. Mısır’daki darbeyi dünyaya sempatik gösterebilmek için, demokratik darbe, sandıksız demokrasi gibi, gerçekten ucube, aklın ve mantığın kabul edemeyeceği kavramlar üretmiştir.
Mursi’ye niye sabredemiyorsunuz?
Kendisini insani ve vicdani değerlerden soyutlamış da olsa bilim buna karşı çıkmalıdır. Mısır’daki olaylar karşısında susmak çok ağır bir vebalin altına girmektir. Özellikle üniversitelerin bu hadiseler karşısında daha gür bir ses çıkarmaları beklenmiştir. Bugün darbeye darbe diyemeyenin, yarın bu hastalık bütün vücuda sirayet ettiğinde bu darbeye darbe demesi hiçbir anlam ifade etmez.
Mursi hata yaptıysa 3 yıl sonra seçimler var, niye sabredemiyorsunuz?
Çünkü başka şeyler var, alışılmız yolsuzlukları var. Biz bu dönemde, yolsuzlukların bağlarını kestik. Hala yolsuzluk var. Kayıt dışı ekonomi hala var. Bunları da aşacağız. Onun için bizim önümüz açık, başaracağız bunu.
Mursi de hata yaptı demek, doğrudan doğruya darbeye sahip çıkmaktır. Ortada demokrasi cinayeti varken, Mursi’yi gündeme getirmek darbecilerin sırtını sıvazlamaktır.
Onun vay haline…
Bizde de aynı şeyler yapıldı. Menderes hatalı dediler. 12 Eylül, 28 Şubat da meşrulaştırılmıştır. Ona da diktatör dediler, bakın o günkü gazetelere. Şimdi şahsıma da aynı şeyi söylüyorlar. Ben diktatör olacağım Biri çıkacak, bana diktatör diyecek, vay onun haline.
Yarının üniversiteleri bilimle, demokrasiyle anılsın istiyoruz. İkna odalarını kuranlar, bugün Ankara’da caddede yol kesiyorlar. Milletvekilliğine sığınarak. Asla biz yol kesenler familyası içinde yer almadık, almayacağız. İşimiz ve işiniz zor.