Erdoğan karşıtlığının nasıl patolojik hale geldiğini bugün Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan çarpıcı bir yazıyla ele aldı. Yazısı şöyle…
ERDOĞAN KARŞITLIĞININ TİPİK BELİRTİLERİ
Taşkınlık, ani sinirlenme, geçici kişilik değişimi ve günlük hafıza kaybı, aşırı hayal gücü, korku nöbetleri… Histerinin belirtileri aşağı yukarı böyle. Şu son birkaç aya baktığımızda bile Erdoğan karşıtlığının bu belirtilerin hepsini içerdiğini söylemek mümkün.
Taşkınlık: En hafifi ‘Yargılanacaksınız’ olan, ‘Hepinizi asacağız’a kadar giden bir duygu savrulması içinde tecrübe edilir. Erdoğan’ın Malezya’ya kaçtığı ya da -Allah muhafaza- kalp krizi geçirdiği gibi dedikodular, bu taşkınlığın zirve yapmasına yardımcı olur.
Ani sinirlenme: Muhatabınız, o an küresel ısınmanın etkisinden ya da nesli tükenen pandalardan bahsediyor olabilir, fark etmez. Tüm kötülüklerin kaynağı Erdoğan’dır. İbrahim Kutluay ile Demet Şener’in boşanma sebebi de odur, bu sene polen sayısının öncekilerden fazla olmasının sebebi de… Bu ansızın gelen öfke hali, katatonik biçimde “Hırsızsınız, katilsiniz, tecavüzcüsünüz” diye tekrar etmeye yol açabilir. Kendisinin etrafını boşaltıp, derin nefes almasını salık verin.
Geçici kişilik değişimi ve hafıza kaybı: Dün ‘Ülkeyi İran’a çevirdi’ diye yakınan Erdoğan muhalifi bir tanıdığınız, bugün Zencani’nin idamı meselesi ya da Suriye’de ters düşmemiz vesilesiyle İran’ı övmeye, ‘Keşke onlar gibi olsak’ demeye başlayabilir. Ya da bir zamanlar her cümleye “F-tipi aşağı, badem bıyıklı yukarı” diye başlayan yakınınız, ertesi gün cemaatin mağduriyetinden ve kıymetli muhalefetinden dem vurmaya başlayabilir.
Solcu olup ülkücü Mansur Yavaş’a oy verirler, laikçi olup Ekmeleddin İhsanoğlu’na basıp geçerler, barışsever olup PKK’yı överler. Erdoğan’ı zayıflatma ihtimali olan herkese ve her şeye sorgusuz biat ederler. Örneğin yıllarca “Erdoğan stadyuma karşı, yapılmasını istemiyor” yalanını çiğneyip, Fikret Orman’ın 50 milyon TL’lik hükümet teşviki dahil Erdoğan’ın desteğine teşekkür etmesi üzerine bu sefer de söyledikleri yalandan mahcup olmak yerine, Orman’ı linç etmeye kalkarlar. Çok tutarlılık aramayın. Örneğin Ensar Vakfı’na yapılan itibar suikastını Turkcell gibi markaları boykot etmeye -nerden bağladığı bilinmese de-, bağlayabilirler. Herkesi Vodafone’a geçmeye çağırdıktan iki gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan Vodafone Arena’da ‘krallar gibi’ ağırlanınca bu sefer de Vodafone düşmanı kesilirler. Şaşırmayın, normal davranın ki “ani sinirlenme” moduna geçmesin.
Aşırı hayal gücü: Bir gün hiçbir şey tüketmezse ülke ekonomisini çökerteceğinidüşünmekten, ABD’li bir savcının Erdoğan’ı tutuklayabileceğine kadar değişen bir spektrumda hayaller kurar. Bu aşırı hayalciliğin, 48 saat #Erdoganİstifa’yı TT’de tutabilirlerse hükümetin düşeceği, NATO’nun Türkiye’ye müdahale edeceği, paralellerin darbe yapacağı gibi çeşitleri de vardır. Her defasında yanılsa da yine de Fuat Avni gibi bir trolün peşine takılıp her katılmadığı kişiye “Aktrol” der. Kendine yazık eder.
Korku nöbetleri: Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı seçildiğinden bu yana süren, kimilerinin 22 yıldır yaşadığı Erdoğanfobi rahatsızlığıdır. İçki yasaklanacaktır, kadınların başları zorla kapatılacaktır, şeriat getirilecektir, vs. Çok pozitivist, en ampirist bireyler olmalarına rağmen rasyonel insanlar gibi verilere bakmak pek akıllarına gelmez. Ak Parti iktidarında içki tüketiminin zirveye ulaşmış olmasını, kimseye başörtüsü baskısı yapılmamış olmasını ya da Erdoğan’ın Mısır gibi Şeriat ülkelerinde dahi laikliği tavsiye ediyor olmasını umursamazlar.
Histeri teşhisinin en can alıcı noktası ise, kişinin histerik olduğunun farkında olmamasıdır. Acil şifalar diliyoruz.
(HİLAL KAPLAN/SABAH)