Akşam gazetesi yazarı Kurtuluş Tayiz’in “Misak-ı Milli’de gözü olmayan elindekini de kaybeder” başlıklı yazısı şöyle:
Ankara’da bazı siyasetçilerden, sanki mecburmuşlar gibi üst üste, “Musul’da gözümüz yok” açıklamaları geliyor. Tâ Atlantik ötesinden Musul’a uzanan Amerika’dan böyle açıklamalar duyamazsınız; keza Charles de Gaulle uçak gemisini yanı başımıza getirerek Musul operasyonuna katılan Fransa’dan da “Musul’da gözümüz yok” sözünü duyamazsınız. Ne hikmetse yavuz hırsız misali, bu tür açıklamaları sürekli bize yaptırıyorlar.
Bizdeki siyasetçiler, Misak-ı Milli’nin bir parçası olan Musul’dan, Atlantik ötesi bir ülkeymiş gibi bahsediyorlar. Oysa Misak-ı Milli’de gözü olmayanın mevcut toprakları elde tutması çok güç. Böyle bir dünyada yaşıyoruz.
Başta ABD olmak üzere koalisyon güçleri Musul’la doğrudan ilgilenirken, bize düşen Musul’la asla ilgilenmediğimizi açıklamak mı olmalı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan kararlı olmasa, belki de gerginlik çıkmasın diye, Musul’u unutacak bir siyasi akıl var devlet içinde.
Başbakan Binali Yıldırım, dünkü grup konuşmasında 15 Temmuz darbe kalkışmasının diğer bir gerekçesinin Musul olduğunu açıkladı. Suriye ve Irak’tan başlayan ve bütün Ortadoğu’yu yeniden şekillendiren Batı, Türkiye’yi de FETÖ ve PKK ile içeride meşgul etmeye çalışıyordu.
PKK ve DEAŞ’ın terör saldırılarının, FETÖ’nün darbe girişiminin amacı, Türkiye’yi etrafında olup bitene bakamayacak hale getirmekti. Türkiye başını kaldırıp etrafına baktığında ise Fırat Kalkanı operasyonu gerçekleşti, ardından da Ankara ağırlığını koyarak Musul’da başlayan operasyona dâhil oldu.
Fırat Kalkanı operasyonuna itiraz eden ana muhalefet partisi, Ankara’nın Musul operasyonuna katılma konusundaki ısrarını da eleştirdi. Musul’u Misak-ı Milli’nin parçası olarak görmeyen, buna göre davranmayan hiçbir parti lideri veya siyasetçi milli ve yerli değildir, olamaz.
CHP’NİNKİ MİLLETSİZ DEMOKRASİ
MHP lideri Devlet Bahçeli, cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle siyasal sistemde ortaya çıkan ikiliği aşmak için, “millete sormakta sakınca yok” dedi. Yani Bahçeli başkanlığı referanduma götürecek yasal sürecin önünü alenen açtı. Mevcut parlamenter sistemden yana olduğunu da açıklayan Bahçeli, buna rağmen başkanlığı milletten kaçırmanın bir anlamı olmadığını düşünüyor. Gayet makul olan bu tavır, milletin başkanlığa dair tavrını rasyonel biçimde gözlemleme imkânı verecek, ülke insanının başkanlık konusunda talep ve eğilimini yansıtacaktır.
CHP ise MHP liderine “millete soralım” dediği için yükleniyor. Demokrasi, millet iradesinin kendi inisiyatifini ele alması değil mi? Kemal Kılıçdaroğlu “parlementer demokrasi” derken milleti nereye koyuyor? Milletin kendisini nasıl yöneteceğini doğrudan milletin kendisine sormak gerekmez mi?
CHP’ninki milletsiz demokrasi. Asıl diktatörler, millet iradesine gitmekten korkanlardır. Yüreği yeten, demokrat olan millete gitmekten kaçmaz.
“Millet çeşitli algı yönetimi kampanyalarıyla yönlendiriliyor, uyutuluyor, gerçeği göremiyor. Millet, her zaman doğruyu seçemez. Ülkenin kaderi millete teslim edilemeyecek kadar önemlidir”, diyenlerin ise bu fikirlerini topluma iyi biçimde izah etmeleri gerekmekte. “Millet her şey demek değildir” diyerek işin içinden sıyrılmak, sorumluluğu üstlenmemektir ki o vakit ülke yönetimine talip olmaktan vazgeçmeleri gerek.