AK Parti’nin Ankara’da bugün gerçekleşen “Milli İradeye Saygı Mitingi”nde Başbakan Erdoğan miting alanında halka seslendi.
İŞTE ERDOĞAN’IN KONUŞMASININ SATIR BAŞLARI:
Sizleri bu anlamlı buluşmada en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Bugün Ankara’dan, bizim için miting yapan, bize muhabbetler gönderen, binlerce km öteden sevgilerini haykıran Makedonyalı kardeşlerime, Saraybosnalı kardeşlerime, Filistinli, Angolalı kardeşlerime en kalbi selamlarımı gönderiyorum. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi kardeşlerimizin üzerine olsun. Şu an bizimle beraber bu heyecanı paylaşanlar var, Londra’da, Viyana’da ve Budapeşte’de bize destek veren Avrupa’nın şehirlerinde, New York’ta destek gösterileri yapan dostlara şükranlarımı sunuyorum.
“TÜRKİYE MANZARASI BUDUR”
İşte Türkiye manzarası budur, bu manzarada kavga gürültü yok, bu manzarada yakıp yıkmak yok, bu manzarada gönül insanları var. Bu manzarada, “acaba bu ülkede taş üstüne taş nasıl koyarız” diyenler var. Eğer Türkiye’yi görmek, anlamak isteyen varsa gelsin Ankara Sincan’a burayı görsün. Demokrasinin, hukukun, milli iradenin sesini duymak isteyen varsa lütfen Ankara’ya gelsin. Ekranları başında şu anda Sincan’ı izlesin. Sessiz yığınların sesini duymak isteyen varsa işte buradan Ankara’dan işitsin. Ankara öyle bir haykıralım ki 80 vilayet başkenti duysun: Milli iradeye, sandığa sahip çıkıyor muyuz? (Meydandan evet sesleri çıkıyor)
TORUNUM “DİK DUR EĞİLME” DİYE UYANDIRIYOR
Bu sloganları öyle çok söylediniz ki, 35. yaşındaki torunum sabah beni bu şekilde uyandırıyor. “Dik dur eğilme, bu millet seninle” diyor. Hiç endişeniz olmasın Allah’ın izniyle bu kervan aynen böyle yürüyecek. Bu millet partisi ne olursa olsun, etnik kökeni, meşrebi ne olursa olsun demokrasiye sahip çıkıyor. Milli iradeye sahip çıkıyor. Bugün buradan dünyaya ses verdiğiniz için her birinize tek tek teşekkür ediyorum.
17 gün boyunca, Türkiye’nin her şehrinde, dünyanın birçok şehrinde milyonlarca kardeşim bizlere dua etti. Ben biliyorum ki nineler, dedeler, anneler, babalar hatta çocuklar kimi zaman açıktan bizler için, hükümeti için, ülkelerinin huzuru için el açıp dua etti. Benim milletim, meselelere sadece gözüyle değil, kalp gözüyle bakar. Benim milletimin kalp gözü açıktır. Siz oynanan oyunu gördünüz. Siz kurulan tuzağı hiç ettiniz. Siz yapılan saldırıların hedefini anladınız. İşte bugün siz bu meydanda tek bir gönül olarak, tek bir yürek olarak o çirkin oyunu, o alçak tuzağı, o haince saldırıları bozuyor “millet burada” diye tüm dünyaya haykırıyorsunuz.
“YUMRUK UZATANLA TOKA YAPILIR MI?”
Biz Türkiye’yi 10 buçuk yıldır, dünyanın en ileri ülkelerinden biri haline getirmenin mücadelesini verdik. Geleceği birlikte kurmak için, hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkese el uzattık ama birileri bize yumruk uzattı. Yumruk uzatanla toka yapılabilir mi? İşte bu yüzden yola çıktık. Sincan’dan yola çıktık, bu aynı zamanda mart 2014 seçimlerinin kampanyasının ilk adımıdır. Bu anlayışla Türkiye’de çok uzun zamandır hasreti çekilen birlik ve beraberliği biz bu sürede tesis ettik. Milletimizin tamamı aynı hedefe yöneldi. Kimsenin şu gördüğünüz tarihi birliği bozmasına asla izin vermeyeceğiz. Kimsenin Türkiye’nin yeniden sokak sokak, köy köy, şehir şehir ve bölge bölge birbirine düşman edilmesine asla müsade etmeyeceğiz. Çünkü biz birlikte Türkiye’yiz. Kimse bu birliği zedeleyemeyecek. İnşallah hepsinin hevesleri kursaklarında kalacak.
“BUNLAR MI ÇEVRECİ?”
Bizim millet olarak öyle bir direniş tarzımız var ki. Tüm oyunları bozar, tüm tuzakları alt üst ederiz. Biz dua ve yakarış ile direniriz. Biz susarak, sabrederek “mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler” diyerek direniriz ama onlar bunu anlamaz. Biz 27 Mayıs’ın karanlığını işte böyle bir direnişle aştık. Biz 28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün ve 27 Nisan’ı böyle aştık. Birileri gibi eline taş alan, molotof kokteyli alan, sapan alanlardan olmadık. Birileri gibi gece yarılarına kadar kornolarına basarak, gürültü kirliliği yapanlardan olmadık. Tencere tava çalarak, komşunu rahatsız edenlerden olmadık. Bunlar mı çevreci? Bunun adı gürültü kirliliği, çevrecilikte gürültü kirliliği var. Çevrecilikte görüntü kirliliği var. Bunların neresi çevreci.
“ÇAPULCU DÜZENİ BOZAN DEMEKTİR”
Çapulcudan çok rahatsız olmuşlar. Bana gelenlere dedim ki, Türk Dil Kurumu sözlüğünden okudum. Düzeni bozma gayretindekilere çapulcu denir. Ayrıca kamu düzenini bozmaya çalışmak suçtur. Eğer demokratik, laik, parlamenter bir hukuk devletinin içindeysek, kusura bakma, bu kurallara uyacaksın. Sen, bu benim hakkımdır diyerek, benim hakkıma zulmedemezsin.
“İHANET ŞEBEKESİNİ TANITACAĞIZ”
Araçları yakan, dükkanlara zarar verenlerden olmadık. 12 tane parti teşkilatımız yakılıp yıkıldı. Yahu parti teşkilatı sana ne yaptı be? Hani hak hukuk, demokrasi diyordunuz? Ben özellikle Taksim olmak üzere, ülkemin değişik yerlerindekilere sesleniyorum: Sizin özgürlük, demokrasi anlayışınız bu mu? Olayın aslı Gezi Parkı mı? Bunların hepsini sizlere belgelerle daha sonra açıklayacağız merak etmeyin. Bu işin kaynağı neresi, göreceksiniz. Bu iş dışarıda ve içeride koordineli olarak yürüyen bir iştir. Bu ihanet şebekesini milletimize tanıtacağız.
Başörtülü bayan, araba kullanıyor diye arabayı tekmeliyorlar. Eşini bekleyen başörtülü kadını taciz ediyorlar. Allah aşkına sizin özgürlük anlayışınız bu mu? Bu nasıl özgürlükçülük? Bu nasıl adaletten, haktan yana olmak? İşte bu gördüğünüz topluluk, bu yanlışa düşmedi. Burada Türkiye’nin özeti var. Başörtülüsü de burada, başı açık olan da. El Ele omuz omuza hep birlikte Türkiye.
Polisimize el uzattılar, sabrettik. Sabrediyoruz. Polisimize başında malesef milletvekili olan bir CHP’li tarafından el uzatıldı, dil uzatıldı. Yine sabrettik. Başörtülü kızlarımıza el uzattılar, sabrettik. Okullara sokmadılar, üniversitelere sokmadılar. Eğitim öğretim özgürlüğünü elinden aldılar. Ama onlar sabrettiler. Camilerimize ayakkabıları ile girdiler. Camilerimizde içki içtiler. Sabrettik. Duvarlara, hakaretler yazdılar. Sabahlara kadar azgınca küfrettiler. Şahsım da dahil olmak üzere hep küfrettiler. Ama sabrettik. Niye? Çünkü biliyorduk ki kem söz sahibinindir. Çocukları ve kadınları rahatsız ettiler. Bunlara da sabrettik. Bir kere tüm bu vandallıkların hesabını yargıda soracağız yargıda. Bunu takipsiz bırakmayacağız. Ayrıca 8 ay daha sabredeceğiz. Milletin önüne sandık gelince, bunlardan hesabı işte o zaman soracağız. Buna hazır mıyız? (Meydandan evet sesleri yükseliyor). Kapı kapı dolaşıp inşallah sandıkları patlatacağız. Ben size inanıyor ve güveniyorum.
Meselenin çıkış yeri ile, geldiği nokta çok farklı. Her şeyden çok farklı insanlar geldiği halde bir şey konuştular. Ne dediler? Gezi Parkı. Bunların çoğu bilmez Gezi Parkı’nı. Daha yeni öğrendiler. Biz Taksim’de Gezi Parkı’na gelen, saf temiz kardeşlerimizi kabulleniyoruz. Fakat bunu anlıyorum da. Ortada henüz bir şey yokken, bu genç kardeşlerimin orada birileri ile bulunmasını anlayamıyorum. Ne ihale var, ne atılan bir adım var. Ne yapılmakta olan bir şey var. Acaba niye buraya geldiler. Çevre duyarlılığı ile ortaya çıkan kardeşlerimi diğerlerinden ayırıyorum. Onlara saygı duyduğumu kendilerine ifade ettim. Ama iş daha ilk günden itibaren çevre duyarlılığının ötesinde çok başka bir noktaya doğru gitti. Oraya götürüldü. Sevgili kardeşlerim, orada illegal örgütler vardı. Gezi Parkı perdesinin gerisinde çok farklı hesaplar devreye sokuldu. Çok farklı oyunlar sahneye konuldu. Bu konuda ulusal medyanın bir kısmı yalan haber ve iftira ile her türlü ilkesizliği sergiledi.
Kardeşlerim, bakınız. Uluslar arası medya her türlü iki yüzlülüğü sergiledi. Kimi siyasetçiler, söylemleri ve eylemleri ile (onlara para bile vererek, dilenci mi bunlar, hani eylemciydi) bir mezhep çatışması çıkarmak için her türlü tahriki yaptılar. Sosyal medyada sahte hesaplar üzerinden yalan haberler yayılmak suretiyle akıl almaz provokasyon gerçekleştirildi. Sokak ve caddelerde, çadırların içinde ve dışında, milletin değerleri ile örtüşmeyen, nice görüntüler yaşandı. Biz bunların hiçbirine aynı yöntemlerle mukabele etmedik. Çünkü biz yakıp yıkarak, yalan ve iftira ile bu yola koyulmadık. Biz dualarımızla, emeğimizle, alın terimizle, hukuk ve demokrasi ile sandıkla direniriz.
27 Mayıs’ta bu millete o oyunu oynadılar. Biz sandıkla, hukukla sorduk bu oyunun hesabını. 28 Şubat’ta, 27 Nisan’da da bu oyunu oynadılar. Hesabımızı yine sandıkta sorduk. Hukuk içinde, demokrasi içinde, ahlak ve edep içinde sorduk. İnşallah bu hukuksuzluğun, bu sandık tanımazlığın hesabını da yine 8 ay içinde demokrasi içinde sandıkta soracağız.
Ağır başlılıktan taviz vermeyeceğiz. Tahriklere kulak asmayacağız. Sabredip, bekleyip böyle direneceğiz.
“MHP’YE TEŞEKKÜR EDİYORUM”
Bize nasıl bir oynadıklarını, nasıl bir tuzak kurduklarını çok iyi görmenizi istiyorum. 17 gündür bu medya, bu siyasetçiler, bu sosyal medya bilinçli şekilde, meselenin aslını gizliyor. Israrla ağaç diyerek, çevre diyerek, konuyu saptırmaya çalışıyorlar. Yapılan hukuksuzluğu yapılan şiddeti, yapılan tahribi bu şekilde örtmek istediler. Çevre hassasiyetini amacından saptırarak bu masum talebin arkasına saklanarak büyük bir siyasi provokasyonun peşinde oldular. Hesap çok başka, oyun çok başka. Tuzak bambaşka. Evet, MHP’li kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bu destek sayesinde teşekkür ediyorum. Sağolsunlar, var olsunlar. İnşallah bu yürüyüş hep birlikte devam edecek. (Miting alanında MHP bayrağı açıldı)
10 MADDEDE MAYIS’TA NE OLDU
Geçtiğimiz mayıs ayı bizim için başka bir aydı. Mayıs ayında neler oldu biliyormusunuz;
1 – 46 milyar dolarlık İstanbul’a üçüncü havalimanı ihalesini gerçekleştirdik. Dünyanın en büyük havalimanı için kolları sıvadık.
2- Ankara’da Japonya başbakanını ağırladım. Japonya ile Türkiye’de 22 milyar dolarlık yatırımla nükleer enerji santrali için ilk adımları attık.
3- İstanbul Boğazı’na 2.5 milyar dolarlık yatırımla üçüncü köprünün temelini attık. 2015’te bitecek. Bu köprü, 4 gidiş, 4 geliş aynı zamanda raylı sistem. Bunların akılları bunu almaz ki. Bunların böyle bir ufku yok. Bunların derdi yakıp yıkmak.
4- İstanbul Borsası 93 binin üzerine çıkarak rekor kaydetti.
5 – Merkez Bankası, 2002’de 27 milyar dolarlık rezervi vardı. Geçtiğimiz mayıs ayında 135 milyar dolara çıktı. 27 buçuk milyar dolar nire, 135 milyar dolar nire.
6- Gösterge faizi, biz göreve geldiğimizde yüzde 63’tü. Şimdi 4,61’e indi. Bu faiz kimin cebinden çıkıyordu. Kime gidiyordu, faiz lobisine gidiyordu. Ne kadar bunun toplamı 642 milyar dolardı. Biz bunu kestik. Bu para faiz lobisine gitmediği için rahatsız oldular.
7- 4 tane kredi derecelendirme kuruluşu, art arda Türkiye’nin kredi notunu mayıs ayı içinde artırdı.
8- IMF ile ilişkilerimizde tarihi bir gelişme yaşandı. AK Parti iktadara geldiğinde IMF’ye borcumuz 23.5 milyar dolardı. 14 Mayıs’ta son taksidini ödedik ve IMF’ye olan borcumuzu sıfırladık. Bunlar hep mayısta oluyor.
9 – Enflasyonda, sanayi üretiminde, dış ticarette yeni rekorlara şahit olduk.
10 – Çözüm sürecinde çok güzel neticeler aldık. 6 aydır hamdolsun artık Doğu’dan, Güneydoğu’dan acı haberler gelmiyor. Türkiye’nin her köşesinde kardeşliği, dayanışmayı egemen kıldık. Türkiye’de bunlar yaşanırken, mayıs ayının sadece ilk iki haftasına bu kadar güzel gelişme sığdırılırken.
Bunlar önce Reyhanlı’da önce 53 kardeşimizi şehid ettiler. Bu 53 şehidimizle ilgili de ilerde konuşacağım. Şimdi sabrediyorum. Onun da vakti saati gelecek. Ama ana muhalefetin Genel Başkanı’nın konuşması lazım. Şu an şifre çözülüyor, 4 kişi tutuklandı. CHP’nin milletvekilleri Suriye’ye niye gittiler. Oyunun içinde kimler var, hepsi yavaş yavaş çözülüyor. Büyüyen Türkiye’nin bu itibarını düşürmek için ne yazıkki bu adımlar atıldı. İtibarı her geçen gün artan Türkiye’nin bu acıyı yaşamasını istediler. Allah’a hamd olsun, saldırganları yakaladık yargıya teslim ettik.
53 kardeşimizin izini sürerken, Reyhanlı saldırısını planlayan ve uygulayan alçağın CHP’li heyeti 2 kez Şam’a gösteren, Esed alçağı ile görüştüren kişi olduğu ortaya çıktı. CHP Genel Başkanı’na istifa et dedim. Pişkin. İstifa eder mi? Buna rağmen kalmasında fayda var. O kaldıkça AK Parti çıtayı yükseltiyor. Devamlı baltayı taşa vuruyor. Kendisine cevap ver dedik. Ama bu iş yüz ister. Hani CHP Genel Başkanı söylüyor ya, yalancıdan başbakan olmaz diyor ya. Yalancıdan bu ülkede başbakan olmaz. İşte onun için Kılıçdaroğlu geldiğinden beri başbakan olamadı ve olamayacak da.
Değerli kardeşim, mezhep ayrımcılığı yapandan, inanç farklılığını kaşıyandan da bu ülkede başbakan olmaz. Biz bu yolda farklı yürüyeceğiz.
ALABORA’YA TEPKİ
Bir sanatçı çıkıp diyor ki, “mesele Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mi?” Eger bu ülkede hukuk varsa, sana bunun hesabını soracağız.
İşte bu bir itiraftır, nerede ne var çok açık ortaya çıkıyor. Yaşananların özeti budur. Ankara’da sağı solu yıkanların Gezi Parkı ile ne alakası var. Durakları, seramikleri kıranların Gezi Parkı ile ne alakası var? Kuma araçlarını yakanların ne alakası var?
Ah kardeşlerim, pek az samimi insan dışında bunların hiçbirinin meselesi ağaç değildi, çevre değildi. Bunların meselesi, büyüyen Türkiye ile hesaplaşmaydı. Bir tarafta içki şişelerinin her türlü kirliliğin arasında çadırdan mescid yaptılar. Diğer tarafta ayakkabılarıyla Dolmabahçe Bezm-i Alem Sultan Camisi’ne ayakkabıları ile girip camide içki içtiler. Bir taraftan ulusalcıyız dediler, diğer tarafta AKM’nin üzerindeki paçavralara göz yumdular. AKM’nin üzerindeki paçavralara niye göz yumdunuz. Orada asılanlar neydi, illegal örtülre, terörist, Başbakan’a hakaret içeren paçavralar. Aynı şekilde Taksim Anıtı’nda bölücülerin posteri ile Türk bayrağı ile Atatürk’ün posteri yan yana. Niye bunu seyrettiniz. Hani siz ulusalcıydınız. Oradaki terör örgütünün paçavralarına niye seyirci oldunuz. Ondan sonra komünist’iz diyenler, faşizm sergiledi. Çok enteresan. Özgürlükçüyüz diyenler, özgürlüklere saldırdı. Kendine saygı isteyenler, başkasının yaşam tarzına saldırdılar. Polis müdahalesini sakız yapanlar, kendi şiddetlerini kenara koydular. Polis su kullanır, polis biber gazı kullanır. Avrupa Birliği mektesebatında bu böyledir, ABD, Rusya ve Çin’de böyledir. Hatta bazı ülkelerde kurşun sıkar. Benim polisim sabretti be. Yeri geldi dayak yedi, parke taşlarını attılar onlara. 600’ü aşkın polisim yaralandı. Kimin polisi bunlar, bunlar Türk polisi değil mi? Ey ulusalcılar bu polise nasıl saldırdınız.
Bu millet kimin neyi nasıl yaptığını, nerede durduğunu çok iyi görüyor. Çok iyi biliyor ve gerekeni yapıyor. Allah’ın izniyle de yapacaktır. Sevgili Ankaralılar, biz milletçe bu oyunlara gelmeyeceğiz. Bu tuzaklara düşmeyeceğiz. Türkiye’ye yönelik, 76 milyona yönelik bu çirkin girişimler karşısında asla geri adım atmayacağız. Siz, bizlere bir emanet verdiniz, o emanet bizim kutsalımızdır. Hiç endişe etmeyin, o emanet bizim namusumuzdur. O bizim şerefimizdir. Sizin emanetizini Allah’ın izniyle yere düşürmeyeceğiz. Sizin verdiğiniz emaneti önce Allah, sonra siz alabilirsiniz. Milletin tercihi ile oluşmuş parlamentoya, iş başına gelmiş hükümete hiç kimse kast edemez. Hiç kimse kuru gürültü yaparak, demokrasiyi askıya alamaz. Siz bizim için hayır dualar ettikçe, biz de emaneti şerefimizle korumaya devam edeceğiz. Hiç kimse bizi korkutamaz. Biz bu yola millet için çıktık. Biz bu yola milletle beraber çıktık. Biz bu yola tıpkı Menderes gibi, Özal gibi, Erbakan gibi kefenimizle çıktık.
Biz yalnızca Allah’a hesap verir, onlardan başka kimseden emir ve talimat almayız. 10 buçuk yılda, Türkiye’yi her alanda kat be kat büyüttük. Ekonomide Türkiye’yi 3 kattan fazla büyüttük. Eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, konutta, enerjide, ulaşımda ve her alanda Türkiye’ye ilkleri yaşattık. Türkiye’nin uluslararası itibarını yükselttik. Ankara’yı, dünyanın en itibarlı başkenti konumuna yükselttik. Dünyanın her yerinde Türk bayrağı gururla dalgalanıyor. Dünyanın her yerinde, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu artık itibar görüyor. TL artık her yerde değer ifade ediyor. Çok daha fazla çalışacağız. Daha fazla üreteceğiz, daha fazla emek sarf edeceğiz. En önemlisi de birliğimizi, kardeşliğimizi en güçlü şekilde muhafaza edeceğiz. Şunu buradan Sincan’dan, başkent Ankara’dan bir kez daha ilan ediyorum. Bu ülkede bizim nazarımızda hiçbir etnik kökenin diğerine üstünlüğü yoktur. Türk’ü ile, Kürt’ü, Çerkes’i, Laz’ı, Abaza’sı, Boşnak’ı ve Arnavut’u ile, tüm etnik unsunlar bu ülkede biriz beraberiz. Yunus gibi, yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz. Kimse, kimseye üstünlük taslamasın.
Hiçbirimizin farkı yok. Hepimiz mezara gireceğiz. Yaptığın bir şeyler varsa, yırttın paçayı, yoksa hapı yuttun. Ben de aynı mezara gireceğim, Kapıcı Ahmet Efendi de.
Hep birlikte el ele yarınlara yürüyeceğiz. Ben tekrar hatırlatıyorum. Ülkemin huzurunu bozmak isteyenlere sesleniyorum. Önce Taksim Gezi Parkı’nda hala kalan var mı bilmiyorum. Bakın olay bir yargı süreci içindedir. Hala orada durmanın anlamı yok. Değerli kardeşlerim, bunun yanında, bir şey söyledim. Yargı, ne tür karar verir bilemem. Lehte de karar verse, İstanbul kalkar halk oylamasını yaparız. Halk eğer diyorsa ki “ben o parkı korumak suretiyle, bir şehir müzesi istiyorum” o zaman biz halkın talebini yerine getiririz. Çünkü biz haziran seçimleri öncesinde, İstanbul’a vaat ettik. İstanbul yüzde 51’le bu projelerimize evet dedi. Biz de anlatacağız halka. Muhalif olanlar da. Halkımız ne karar verirse biz ona uyarız. Öyleyse şu anda orada duran kardeşlerim varsa lütfen orayı terk etsinler.
“YA BOŞALTIRSINIZ YA DA..”
İyi niyetlilere terk edin diyorum. Çünkü orası tüm İstanbullularındır. Orası illegallerin işgal mekanı değildir. Yarın İstanbul mitingimiz var. Taksim Meydan, boşaldı boşaldı. Boşalmadığı takdirde, artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir. Gelenlere referandum dedim, plebisit dedim. Çok güzel dediler. Bu devlet sizin oyuncağınız değil. O parkı boşaltmaları gerekiyor. Şimdi ben herkese teşekkür ediyorum. Gerek pazar günü yaptığınız muhteşem karşılama için gerek bugünkü ortaya koyduğunuz bu sevdanın bu coşkunun bu ahde vefanın tablosu için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Allah yolumuzu, bahtımızı açık etsin. Allah yar ve yardımcımız olsun.