İsveç’te yaptığı basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Türkiye’nin Suriye sınırında El Nursa, El Kaide gibi örgütlerin desteklendiği, Türkiye’de barındırıldığı yönündeki iddialara “Hepsi iftira” şeklinde yanıt verdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsveç Başbakanı ile ortak basın toplantısı düzenledi. Kısa bir açıklama yapan Başbakan Erdoğan, açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye’nin Suriye sınırında El Nursa, El Kaide gibi örgütlerin desteklendiği, Türkiye’de barındırıldığı yönündeki iddialara yanıt veren Erdoğan, ‘Bu iddiaların hepsi yalan, iftiradır’ dedi.
Soruyu soran gazeteciye “‘Öyle bir grup mu varmış? Bu konudaki ellerindeki belgeleri nedir?” sözleriyle tepki gösteren Erdoğan “Nursa gibi, Kaide gibi örgütlerin bizim ülkemizde barınması söz konusu olamaz, bunlara yönelik yapılanma olması halinde bölücü terör örgütleriyle verdiğimiz mücadele neyse onlarla da aynı şekilde savaşırız. Hiçbiri ile Türkiye’nin ilişkisi yoktur. Bizim Suriye’de muhaliflerde tanıdıklarımız bellidir. Biz ÖSO ve Suriye Ulusal Komisyonu’nu tanırız yalnızca. 2 milyar doları aşkın yaptığımız bir yatırım var ülkemizdeki sığınmacılara. Bize dünyadan gelen katkı 135 milyon dolardır. Bizim tarafımızda asla aşırı uçlara yer vermemiz mümkün değil, hepsi iftira, yalandır” şeklinde konuştu.
OYUN OYNANIYOR
Bir yabancı gazetecinin, “2011 yılı sonuna kadar Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkiler çok iyi durumdaydı. Vize kaldırıldı, pek çok çalışmalar yapıldı. Kısa bir süre içinde ve orada Esed’e karşı muhalifleri desteklemeye başladınız bir noktadan sonra. Benim sorum şu: Bunu yapmanızın nedeni nedir, bu kararınızın değişmesinde etkili olan nedir?” şeklindeki sorusuna Erdoğan, şu şekilde yanıt verdi:
“Gerçekten baba Esed’in döneminde ülkemizde bir sıkıntı yaşandı ve bu sıkıntının yaşanmasının ardından da ilişkilerimiz bizim iktidarımıza kadar bozuktu. Biz iktidara geldikten sonra tabii komşularla bu tür artık düşmanlıkları ortadan kaldıralım istedik. Çünkü bizim Suriye halkıyla bir sıkıntımız yok. Suriye halkıyla tam aksine akrabalık bağları var. Bizde yaşayanlar var, karşı tarafta yaşayanlar var ve bunlar bizim bayramlarda, dini bayramlarda özellikle özel izinlerle karşı taraflara gidip gelirlerdi. ‘Bunu kaldıralım’ dedik ve girişimlerimiz olumlu sonuç verdi ve ifade ettiğiniz gibi gerçekten aile dostluğu kurduk. Bu kadar ileri bir noktaya işi getirdik. Bu malum Arap Baharı oluştuğunda kendileriyle şunu çok açık net konuştum ve saatlerce oturduk, konuştuk ve bu görüşmemizi Halep’te yapmıştık. Kendisine dedim ki; ‘Bakın şu andaki rüzgar iyi esmiyor. Bu aynen sizi de vurabilir’. Çünkü Suriye’de o ona kadar tek partili bir yaşam vardı, yani demokrasi yoktu. Otokratik bir rejim vardı. Dedim: ‘Bu otokrasiden çıkmanız gerekir. Bu konuda biz her türlü desteği size vermeye hazırızdır’. ‘İyi olur’ dedi. Hatta adamlarını da gönderdiler ve bizim çalışmalarımızı gördüler.
Kendilerine anlattık ve çok partili bir sistemin nasıl kurulabileceğini kendilerine anlattık. Bir, iki, üç ay ne yazık ki bunlar olmadığı gibi bir diğer taraftan da orada tanklarla toplarla insanları öldürmeye başladılar. Ben özel temsilcilerimi gönderdim. Telefon görüşmeleri yaptık. ‘Bakın bunlar iyi olmuyor, daha kötüye gidiyor bu, sonu bunun iyi gelmeyecek’. Tabi biz ne dediysek ‘Bunlar terörist’ dediler. Yani mabedde ibadetini yapan insana terörist denir mi? Bunlar terörist, elinde silah var mı? Yok. Nasıl oluyor bu terörist? Bu insanlar o zaman yüzler ve binlerle anılırken bakın şu an gelinen noktada 150 bine yakın insan öldürülmüş durumda. Bu kayıtlı olan, fazlası var azı yok. Sadece ülkemde şu an 600 bini aşkın sığınmacı var. Bu sığınmacıların dışında Lübnan ve Ürdün’deki sığınmacılar da alırsak 2 milyona ulaşıyor. Suriye içerisindeki farklı yerlere göç edenleri de aldığınız zaman 7 milyonu buluyor.”
“Bu insanlar niye kaçıyor?” sorusunu dile getiren Erdoğan, “Bu insanlar şu an rejimin silahlarından kaçıyor. Bunun içerisinde kimyasal silahlar var, bunun içerisinde konvansiyonel silahlar var” dedi.
Burada bir aldatmacaya da gelinmemesi gerektiğini söylediğini belirten Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Nedir o? Şimdi dünyada şöyle bir oyun oynanıyor; kimyasal silahlara karşı Suriye’ye yaptırım uygulayalım veya uygulamayalım. Bir defa bu bir aldatmaca. Niye aldatmaca? Kimyasal silahlarla kaç kişi öldü? Bin 500 kişi. Peki konvansiyonal silahlarla ne kadar insan öldü? Yaklaşık 150 bin insan öldü. Yani konvansiyonal silahlarla öldüğü zaman önemli değil ama kimyasal silahla öldüğü zaman önemli. Sonu ölüm olan her şey önemlidir. Bunu biz bir kenara atamayız. Onun için Suriye ile olan ilişkilerimiz bunlardan dolayı bozulmuş vaziyette ve tabii şu haliyle de Esed gitmedikten sonra buranın normal şartlara dönmesi mümkün değil. Şunu da çok açık net söylüyorum, Cenevre 2’yi destekliyoruz ama şimdi Cenevre 2’ye bizde ipe sun sermek diye bir şey vardır, şimdi Rusya Dışişleri Bakanı bir açıklama yaptı, bu açıklamasında tekrar bir erteleme kararı verildi. Niye? Suriye’deki muhaliflere siz Esed’li bir geçiş hükümetini kabul edeceksiniz diyorlar. Siz şunları şunları kabul edeceksiniz diyorlar. Gelin masaya oturun, önkabulleri bırakın orada neler konuşacaksa ona göre bu adımların atılması gerekir diye düşünüyorum.”
ÇÖZÜM SÜRECİ
Başbakan Erdoğan, “Çözüm süreci 3. aşama olan normalleşmeye doğru gidiyor. Önceki ikinci aşamaya baktığınızda Avrupa’nın verdiği katkıyı yeterli buluyor musunuz?” şeklindeki bir soru üzerine de süreçle ilgili tavırlarının bilindiğini dile getirdi.
Bu işin iki boyutu olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, “Bunlardan bir tanesi bildiğiniz gibi yürütme tarafından yapılacak olanlar ki bunların adımlarını attık. Diğeri yasama ile ilgili olan kısım onun da parlamentoya sevk ediyoruz ve süratle parlamentoda onların da görüşülmesi sürecine başlayacağız ve hedefimiz çok kısa bir zaman içerisinde bunu bitirmek. Yani bütçe öncesine yetiştirebilir miyiz bilemem ama bütçe akabinde hemen onun neticelendirip uygulamaya koyacağız” diye konuştu.
KIBRIS
Erdoğan, “Kıbrıs Rum Yönetimi ile ilişkilerin bir aşama ileriye götürülmesi konusunda bazı adımlar atılması söz konusu olabilir mi?” sorusunu yanıtlarken, “22. fasılın açılışı, şimdi 23 ve 24… Şimdi burada bir şey daha var özellikle 16 farklı fasıl önündeki siyasi engeller AB’de bizi özellikle üzmekte. Bu siyasi engellerin ortadan kalkması, çünkü biz hazırız. Dersimizi iyi çalıştık, bunları aşabilecek imkana, güce sahibiz çünkü AB’nin kurumsallaşmasını yakından takip ediyoruz, biliyoruz. Dolayısıyla süratle eğer siyasi engeller olmazsa bunları aşarız diye inanıyorum, düşünüyorum” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Kıbrıs meselesiyle ilgili olarak da şunları kaydetti:
“Şu anda önümüzdeki dönem yapılmakta olan görüşmelere ben aslında St. Petesburg’dan başlamak istiyorum. Orada BM Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-mun ile bir görüşmem oldu bu konuda. Bu defa kendilerine dedik ki ‘Bizler garantör ülkeler olarak, Yunanistan ve Türkiye hatta İngiltere, hep birlikte bu görüşmelerin içinde daha aktif rol, görüşmeler esnasında, alabiliriz ve burayı artık neticeye kavuşturalım, hala bir oyalama burada devam etmesin. Güney Kıbrıs burada güven veriyorsa, kararlıysa biz Kuzey Kıbrıs’a da aynı şekilde gerekli telkinleri yapabiliriz, yeter ki Yunanistan da bu noktada gerekli telkinleri yapmış olsun ve BM Genel Sekreteri’nin riyasetinde bu işi bir an önce neticelendirelim’ diyoruz. Tabii değerli dostum Reinfeldt’in de bu konuda inancı var. Şu andaki Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı’na daha çok inanıyor, daha çok güveniyor. Biz de tabii bu noktada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanına ve tüm oradaki yönetime güveniyoruz, inanıyoruz. O zaman adımları, gelin atalım. Önümüzde bir defa bir Annan Planı vardı ama Annan Planı artık adeta rafa kaldırıldı, buzdolabına kondu. Şimdi artık bir Ban Ki-mun planı herhalde oluşacak. O zaman bu planı oluşturalım, adımı da süratle atalım ve neticeye varalım, diyoruz.”