Sabah gazetesinde Melih Altınok’un bugün “Cumhurbaşkanı emperyalistlere vuruyor ses Kılıçdaroğlu’ndan geliyor” başlıklı yazısı şöyle:
Yenikapı’da toplanan 5 milyon yurtseverin baskısıyla “mış” gibi yapan Kemal Kılıçdaroğlu, toplumsal uzlaşı treninden kaçmak için aradığı durağı nihayet buldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Lozan Anlaşması’na yönelik eleştirilerine balıklama atladı.
Her zaman olduğu gibi, kendini rahat hissettiği minder dışına çıkıp, Cumhurbaşkanı’nın ülkenin tarihiyle ilgili fikri düzeydeki eleştirilerini, kahvehane ağzıyla karşıladı.
Kılıçdaroğlu agresifliğini “Cumhuriyet’e sahip çıkma refleksine” bağlıyor. Oysa tek yaptığı, Lozan’da yabancı devletlerin lehine olan bir gelişmede katkısı olan dönemin siyasilerinden İnönü’yü Cumhuriyet’e eşitleyip kutsallaştırmak. Bu bilindik ve arkaik yöntemle, 15 Temmuz sonrası kurda kuşa kaptırdığı radikal ulusalcıları konsolide etmek istiyor.
Hâlbuki azıcık mantık sahibi birinin algılayacağı üzere Cumhurbaşkanı’nın Lozan’a yönelik sorgulayıcı tavrı, kemiksiz bir emperyalizm eleştirisi!
Yani Erdoğan’ın hedefinde, Lozan’da ne yazık ki kayda değer bir başarı gösteremeyen heyetten ziyade, bir koyup 12 ada alan kolonyalistler ve onların bugünkü temsilcisi küresel muktedirler var.
Peki, Kılıçdaroğlu Lozan’a yönelik her türlü eleştiri karşısında küplere binerek, işgalcilerin kazançlı çıktığı bir anlaşmayı övdüğünü fark etmiyor mu?
Öyle ya, bugüne değin Lozan’a laf edene önce anlaşmanın tarafı emperyalistler parmak sallamadı mı? Otu çiçeği bahane edip “Lozan’ı deliyorsunuz” demediler mi?
Artık anladık Kemal Bey. Derdiniz ülkeyi yönetmek için iktidar olmak değil. Tam aksine, ülkeyi yönetilmez kılmak için muhalefetin başında kalmak. Küçük olsun benim olsun diyorsunuz.
Ama inanın sürekli bel atına inerek, Cumhuriyet’i temsil eden ve aynı düzeyde olmadığınız Erdoğan’la polemiğe girmeye çalışarak yürümez bu iş.
Bakın, bu taktik sizi, Lozan tartışmasında olduğu gibi, Cumhuriyetimizin eski ve yeni düşmanlarına yönelik eleştirileri onlar adına cevaplamaya kadar sürükleyebiliyor.
Trajikomik… Atatürk’ün savaştığı yedi düveli kollamak, kurucusu olduğu partinin genel başkanına nasip oldu.
***
Lozan’ı FETÖ kaseti mi sandınız?
Sanki 78 milyonun, hepimizin olan Cumhuriyet’in ev sahibiymiş gibi, ikide bir bizlere sistemin faziletlerinden bahseden Kılıçdaroğlu’nun çok sevdiği bir klişe var.
Kim yakın tarihe dair eleştirel bir okuma yapsa, anında kürsüye fırlayıp “Cumhuriyet olmasaydı sen olmazdın” diyor.
Hatay meselesi ya da azınlıkların mülksüzleştirilmesi gibi pek çok alanda delinip yamalı bohçaya dönen Lozan’ı Cumhuriyet’in kurucu değeri gibi lanse eden Kılıçdaroğlu bir kez daha bu kalıba sığındı. Yine Erdoğan’a “Cumhuriyet olmasaydı sen olmazdın” dedi.
Ah bir anlayabilsek, kim “Cumhuriyet olmasın monarşiye geçelim” diyor da Kılıçdaroğlu bize “Annen olmasaydı sen doğmazdın” türünden dâhiyane laflar sokuşturuyor.
Bu durum sosyal medyada da alay konusu tabii.
İnsanlar, Kılıçdaroğlu’nun CHP koltuğuna oturmasını sağlayan Baykal’a karşı FETÖ’nün kaset kumpasını hatırlatıp soruyorlar:
“Lozan FETÖ kaseti mi ki, siyasiler sizin gibi koltuklarını ona borçlu olsun?”
***
Kemal Bey bizimle değilsiniz!
15 Temmuz sonrası halkta ve siyasette, demokrasiyi, laikliği ve ulusal güvenliği tartışma konusu yapmadan farklılıklarımızla bir arada yaşama yönünde güçlü bir irade oluştu.
Ne var ki Yenikapı ruhu denen bu müştereke başında katılan Kılıçdaroğlu hepimizin onca yüreklendirmesine rağmen yan çizmeyi tercih etti.
Sağlık olsun, biliyoruz o gece demokrasiye ve vatana sokakta sahip çıkan pek çok yurtsever CHP’li hâlâ sözünde..