İMRALI ADASI
İmralı Adası, Marmara Denizi’nde, Bursa-Karacabey kıyısındaki Susurluk Çayı ağzına 12 km uzaklıktadır. Yüzölçümü bakımından Marmara, Paşalimanı ve Avşa’dan sonra Marmara Denizi’ndeki dördüncü büyük adadır. Yüzölçümü 9,98 km2 ‘dir.
Yassıada yargılamaları sonunda ölüm cezasına çarptırılan dönemin Başbakanı Adnan Menderes ve arkadaşlarının cezaları İmralı Adasında infaz edilmiş ve naaşları 29 sene İmralı Adası’nda kaldıktan sonra, 1990 tarihinde buradan İstanbul’daki anıtmezara nakledilmiştir.
Türkiye siyasi tarihi açısından bakıldığında İmralı Adası’na “ceza ve ölüm adası” denilebilir. PKK lideri Abdullah Öcalan, 1999 yılında, ömür boyu hapis cezasına çarptırılınca Ada, Abdullah Öcalan’a tahsis edildi.
Abdullah ÖCALAN’ı biraz inceleyen uzmanların ortak fikri dünyadaki diğer terör örgütü liderlerine benzemediğidir. Öcalan, hızlı bir şekilde her kalıba girebilen ve girdiği kalıptan kendine maksimum fayda sağlamayı hedef belirlemiş bir kişidir.
Kendince böyle bir tarz kurmuştur. Cezaevi şartlarından beslenerek teorisini güçlendirmiş ve kendini gelecekteki muhtemel barışın unsuru olarak pazarlamayı başarmıştır.
Abdullah ÖCALAN’ın 13 yıldır devam eden İmralı macerasında en çok istediği şey görüşlerinin kamuoyuna duyurulmasıdır. 2000 yılından beri kendisiyle görüşen avukatlarına, görüşme sonrası hangi gazeteciye ne söyleyeceklerini bile tek tek izah etmiştir.
Devlet ise bu görüşmeleri ve açıklamaları hep kontrol etmiş ve devletin stratejisine uygun hale getirmeye çalışmıştır.
Abdullah ÖCALAN’ın görüşmeleri, ilgili Bakanlığın birimi tarafından kaydedilip ilgili güvenlik birimlerine gönderilir. Bu kurumlar da görüşmedeki bilgileri analiz eder.
Yani bu görüşmelere ulaşmak için epey bir hain bulmak gerekir yani birisi sizin e-mail adresinize bu görüşmeleri yanlışlıkla göndermez.
Şimdi gelelim bizdeki “Topsakal çetesi”ne ve casusluk faaliyetine…
“Amerikalı topsakal”, iki haftadır Abdullah ÖCALAN’ın kardeşi ile yaptığı görüşmeyi, ufak ufak yazmaya çalışıyor, isteyene okuması için veriyor ama bir türlü istediği sonuca ulaşamıyor. Buna köpürüyor, kızıyor ama vazgeçemiyor tekrar gündeme getiriyor çünkü öyle talimat almış, talimat MİT’i, Başbakan’ı elinden geldiği kadar yıpratacaksın. Boşuna bir çaba içinde ama ne derler bilirsiniz umut fakirin ekmeğidir.
Bu konuda “Topsakal”a tavsiyem, abilerinden birinin Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı pazarlığın metinlerini okuması ve bir şeyler açıklamaya çok meraklıysa kamuoyuna bunu da açıklamasıdır. Bu görüşmeyi “topsakallar” çok iyi bilmekte olup bilmemezlikten gelirlerse görüşme detaylı bir yazı konusu da olabilir.
Buradan hareketle işin görünmeyen kısmına ışık tutalım:
Hukuki terimler sözlüğünde casusluk; gizli sırları öğrenmeye çalışan, bir devletin sırrını bir başka devlete veya bir gruba vermek için yapılan hırsızlık faaliyeti olarak geçiyor.
Gizlilik seviyesi, “çok gizli” kategoride bulunan bir belge bir şebeke tarafından çalınıp Hükümete şantaj yapılmak amacıyla parça parça yayınlanıp menfaat temin edilmeye çalışılıyor. Taraf gazetesi, meşhur Wikileaks belgelerini yayınladıktan sonra bir şey fark edildi yayınladığı belgeler eksik, eksik kısımların Türk polisiyle ilgili bölümler olduğu anlaşılınca konu araştırıldı ve Emniyet İstihbarat’tan oluşan bir ekibin, İçişleri Bakanı’nın hatta Emniyet Genel Müdürü’nün haberi olmadan zaman zaman Amerikan Elçiliğine giderek kapsamlı brifing verdiği anlaşıldı.
Brifing veren bu emniyet görevlilerinin zaman içinde terfi edip kritik noktalara atandıklarını ve elçiliklere değil başka şahıslara brifing verdiklerini artık herkes biliyor. Herhalde devletin en gizli bilgileri nasıl ortaya saçılıyor ve topsakalların elinde, tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıldığı anlaşılıyor.
İşin en acı tarafı bu organize casusluk faaliyetlerini, herkes görüyor anlıyor ama savcılar görmek istemiyor. Devlet içten içe işte böyle kemiriliyor ve çökmesi için uğraşılıyor, yoksa “topsakallar”ın PKK bitmiş,bitmemiş umrunda mı?
“Topsakallar” zaten bu ülkeden vazgeçmiş işleri bir an önce bitse de kapağı ABD’ye atsak derdindeler.
Unutulmaması gereken hakem düdük çalmadan maç bitmeyeceğidir.
ERDEM YAVUZ