PROPAGANDA
Başlığı okuyunca şimdi herkesin aklına Kemal Sunal’ın son filmi olan Sinan Çetin’in yazıp yönettiği Türkiye’nin Irak, İran ve Suriye ile sınırlarının çizildiği 1920’lerdeki garip durumu anlatan komedi, dram tarzı film aklınıza gelecek ama bu propaganda başka.
Şimdi duruma bakalım;
Radikal gazetesi eski muhabiri Ertuğrul Mavioğlu, her gazetecinin yaptığı gibi habere kaynağında ulaşmak istemiş ve atlamış Kandil’e gitmiş, Murat Karayılan’ı ikna etmiş ve bir söyleşi yapmış, Türk basınında Fatih Altaylı’dan, Hasan Cemal’e, Amberin Zaman’dan Namık Durukan’a kadar bütün basının yaptığı gibi… Ancak İstanbul Başsavcılığı’nca “terör örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla haklarında dava açıldı.
Birgün gazetesi için röportaj yapan Hakan Tahmaz ve röportaja gazetede yer veren İbrahim Çeşmecioğlu, 9 Ağustos 2008’de yayımlanan “Tek Taraflı Ateşkes Sorunu Büyütüyor” röportajı nedeniyle, TMY’nin 6/2. maddesi uyarınca ve “PKK/KONGRAGEL açıklamalarını yayımladıkları” iddiasıyla yargılanmaya başladılar.
Örnekleri sayısız artırabiliriz, yani PKK açıklamalarına, yayınlarına yazılı basında yer vermek, yani propaganda yapmak TMY’sına göre suç, savcılar bunu yapanı affetmiyor.
Kanunlar üstü konumdaki özel yetkili gazeteci arkadaşımız Emre Uslu ise ne yapmış; son iki yazısında “PKK devleti nasıl kurdu” ve “PKK Cumhuriyeti kuruldu, hayırlı olsun” başlıklı yazılarında;
*PKK örgütü üst düzey yöneticileri Mustafa Karasu ve Duran Kalkan’ın Türkiye’de yayın yapması yasak olan Fırat Haber ajansı (ANF)’deki röportajlarını ana başlıklar halinde yayınlamış,
*PKK’nın Dördüncü Stratejik Hamle Dönemi diye açıkladığı zırvalıklarını köşesinde ballandıra ballandıra anlatmış,
*KCK’yı övüp “Demokratik Özerklik” açıklamalarına yer vermiş,
*Abdullah ÖCALAN’ı, önder Apo gibi övücü ifadelerle niteleyip terörden beslenen bir örgüte saygınlık kazandırmaya çalışmış,
*Başbakan, MİT, asker gibi devletin temel kurumlarını ayaklar altına alıp küçültmüş,
* Türk askeri yoğun bir mücadele içinde, bir taraftan şehitler geliyor, bir taraftan büyük bir operasyon sürüyor, Suriye’ye girmek üzereyiz ama her şey tesadüf üzerine kurulu olduğunu iddia etmiş.
Savcılara seslenmek lazım polis eskisi bu adam yazınca gözünüz görmüyor, mesleği gerçekten gazeteci olanlar yazınca propaganda oluyor.
Savaşın eşiğindeki ülkemiz için bu hainlik, gerçekten çok yazık, adamın Başbakan’ın dediği gibi “kimin adamı” olduğunun artık açıkça ortaya konması lazım!
İsterseniz son yazdıklarını ve söylediklerini inceleyelim ve cahilliğini net olarak ortaya koyalım:
Top sakal son mülakatında; “PKK’yı yönetenler stratejik bir akıl kullanıyorlar, son Şemdinli saldırısını da böyle değerlendirmek gerekiyor, Şemdinli’deki PKK saldırısıyla Türkiye’ye Suriye’ye sakın müdahale etme mesajı veriyor” demiş.
“Strateji”nin kelime anlamı; “uzun vadede önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için izlenen yol” demek. 30 senedir bu uzun vadeli yolu izleyen PKK’nın amacı, parayı kim verirse ona hizmet etmek. Bunu da masum Kürt gençlerini kandırarak yapıyorlar.
Analiz yapmak çok zor değil gördüğünüz gibi. Önce askeri kökenli bir kelime bul, Şemdinli Kaymakamı’yla twitter’dan mesajlaş, Hakkari’den iki devren polise telefon et. Cihan Haber Ajansı’nın elemanına mail at, Fırat Haber Ajansı’nın bültenini oku, sonra da “Cemaat”e ait bir internet sitesine açıklama yap. Sonra da o açıklamayı örnek göstererek gazeteye köşe yaz. Sonra da ben zaten söyledim, yazdım, lütfen benimle görüşün diye TV kanallarının yöneticilerine yalvar, araya “cemaat”ten aracı hatırlı adamlar sokmaya çalış…
İşte hepsi bu kadar, ne kitap okursun, ne tarih bilirsin, ne askerlik, ne polislik, hiç bir şey için ter akıtmana, dirsek çürütmene gerek yok. Gitmeden, görmeden, tanımadan, hiç bir şeyin uzmanı olmadan, her şeyden yarım yarım duyarak, yorum yaparsın, dümdüz yazarsın. Nasıl olsa sana çanak soru soracak adam, yazını düzeltecek bir editör, karşında sürekli seni tasdik edecek biri yok…
Top sakallı arkadaş, MİT’in istihbarat yapılanmasını bile eleştirmiş, Şemdinli’de güvenlik güçleri gelen istihbarat sayesinde baskını önlemişken, yoğun çatışmalar sürerken ve 150 PKK’lı sıkışmışken, Şemdinli’deki yetkili cemaatçilere “istihbarat almadınız mı” diye sormuş, onlar da “işe yarar istihbarat gelmedi” cevabını vermişler, bu esnada teröristler sıkışmış telsizden imdat çığlıkları atıyor, çok enteresan değil mi?
İstihbarat deyince Amerikan istihbaratını düşündüğü için arkadaş, Türkiye’deki istihbarat birimleri için “herşeyi tesadüfen öğreniyorlar” dediği yetmemiş olacak ki bu tesadüfü bakın nasıl açıklıyor:
“Güneydoğu’da Devletin istihbarat biriminin il merkezlerinde en fazla beş profesyonel istihbaratçısı oluyor. Onlar da haliyle istihbarat toplayamıyor.”
Tam bir Fırat Haber Ajansı tarzı bir tespit ortaya koymuş, Emniyet İstihbaratı’ndan belli ki sana bilgi desteği veriliyor. Yine belli ki MİT’den böyle bir imkan bulamamışsın, MİT’i suçlamakla uğraşmaktan görev yapısını öğrenmeye de fırsatın olmamış.
Biraz incelersen doğrusunu öğrenirsin, hatta bu kurumdan istekte de bulunabilirsin, sana nasıl bir çalışma yürüttüklerini anlatsınlar, ama senin niyetin doğruları yazmak değil. Nitekim herkesin bildiği ve açıkladığı (kendi yayın yönetmenin A.Altan’ın Şemdinli’de MİT’in verdiği bilgilerle örgütün eyleminin önlediğine ilişkin ifadesi bile varken) fikirleri yarattığın senaryolarla nasıl sorabilirsin ?
Aslında, Uslu, %98’lik bir alandan sorumlu olan, Doğu ve Güneydoğu’da en etkin çalışan istihbarat kurumu olan Jandarma İstihbaratı’nı unutmuş ama her herhalde kulağına fısıldayanlar bunu unutmuş, onun suçu yok !
Hatırlarsanız, 2005 yılında yine Şemdinli’de çıkan olayları araştıran cemaate yakın bir savcı, PKK’nın yaptığı eylemleri görmemişti, ama TSK’nın komuta kademesi hakkında soruşturma açılmasını istemişti. Demek ki eskiden beri Şemdinli bir takım şahısların devlete hesap sorma yeri haline dönmüş, ama haberimiz yokmuş.
PKK’nın 1990’larda yaptığı saldırı şeklini yeni taktik diye millete anlatıp, oradan Suriye’ye dalıp, hızını da alamayıp, İran’a girip Alevilik’den çıkan, sayın top sakal, Şemdinli’yi, Gediktepe’yi filan boşver. Oradaki olayları, kahramanlıkları yaşayanlar anlatsın, bilenler yorumlasın. En son 20 sene önce Türkiye’yi görmüş 10 tane caninin yönettiği PKK’yı, strateji dehası bir örgüt yapıp, Halep’de Hama’da kan gövdeyi götürürken, hiç bir çatışmanın olmadığı, en sakin bölge Kuzey Suriye’de karışıklık olduğunu, PKK’nın devlet kurduğunun propagandasını yapma görevini kim verdi sana, onu önce bir açıkla öğrenelim.
ERDEM YAVUZ