DELİ MEHMET
ERDEM YAVUZ YAZDI
twitter.com/erdemyavuz549
1600’lü yıllarda Osmanlı Kara Ordusu’nda görevli askeri birliklerden birisi “Deli” adı verilen süvarilerden oluşuyordu.
Bu birlikte savaşan askerler, farklı giyinme şekilleri ve düşmana korkusuzca atılmaları nedeniyle halk arasında “deli” olarak nam salmışlar.
Ancak Osmanlı’nın son demlerinde bu birlikler denetimden çıkmaları, dejenere olup, yol kesme, köylere saldırma ve tecavüz gibi eşkiyalık faaliyetleri ile hükümdarlarına başkaldırma gibi nedenlerle 1829’da II. Mahmut tarafından dağıtılıp, sürüldüler.
Aşağıda bir minyatürde resmedildiği üzere bu Delilerin torunları ise, topsakal çetesi adı altında İstanbul Tophane’deki nargile mekanlarında halen yaşıyor.
Baksanıza; dedelerinden aldıkları deli cesaretiyle, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı’na, Genelkurmay Başkanına, Dışişleri Bakanına, MİT Müsteşarına yani Kanuni Sultan Süleyman döneminin Divan-ı Hümayun’a üye herkese küfredip, onları vatan haini ithamıyla karalayabiliyorlar. Bir de bunu Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığı teranesi üzerinden yapıyorlar.
Allah aşkına, ABD’de ya da gerçek vatanları İsrail’de yazsalar ya böylesi yalanları.. Adamdan kan alırlar kan, hem de şırıngayla. Hey yavrum hey.
Neyse benim derdim, bu küçük topsakalın birkaç gün önce kafası dumanlıyken Twitter’dan paylaştığı ve ertesi gün Doğan medyası da dahil hemen hemen tüm muhalif basında yer alan “evimde dinleme cihazı buldum” iddiası.
Ancak bir şey oldu, gündemden bir anda düştü bu yalan. Yakında kafası dumanlıyken gördüğü halüsülasyonlarını da yazmaya başlar, aklı evvelin birisi de, cevaplanması istemiyle soru önergesi verir. Allahım sen bizi delilerden koru. Nelere şahit oluyoruz ya Rabbi..
Neyse, sana bir sır vereyim. Ama kimseye söyleme. Aslında MİT farkettirmeden senin beynine çip taktı. Baktığın ve duyduğun her şeyi o da görüp duyuyor, sadece trenlere bakmandan ve tuvalette çıkardığın seslerden rahatsız. Ot ve samanı fazla yiyorsun anlaşılan.
Tamam, delidir ne yapsa yeridir. Ancak, basında bir Allahın kulu da çıkıp, “Yalansu, ne oldu şu evde bulduğun seni gözetleyen cihaza” diye sormuyor. Çok ilginç.
Korku sarmış özgür basınımın dört bir yanını. Bu kadar mı korktunuz yahu.. Kasedim yayınlanır, hanıma rezil olurum diye mi tırsıyorsunuz yoksa ünlü Ay-Tınn gazetecilerimiz.
Korkmayın canım, hangi Ay-Tınnların ev taksitlerini ödemek için hangi İsrail lobisi üyelerinden borç para aldıklarını biliyor bu memleketin Maliye Bakanlığı, borçların geriye para olarak değil, Hükümet aleyhine yazılan bir makele ile ödendiğini de…
Tarih bir kere daha tekerrür etmektedir. Hasan Sabbah’ın Hashasinleri de çok fazla haşhaş çekmeleri sonucunda halüsinasyondan çıkamayarak intihar eylemlerine girişip kalelerden kendilerini aşağı bırakıyorlardı. Deli, isminden pek rahatsız olduğun Yavuz Sultan Selim köprüsünü bekleyeydin.