TRUVA ATI
ERDEM YAVUZ YAZDI
twitter.com/erdemyavuz549
Savaş çok şiddetli, devlet maalesef geleneksel tavrını sürdürüp, bürokrasi içerisinde debelenip duruyor, refleks olarak emniyet müdürlerinin görevden alınmaları zaten bekleniyordu cemaat tarafında.
Onlarda adam bol. Ayrıca Danıştay’a başvurup, bu cuntaya yakın hakimler tarafından görevlerine iade edilecek bir çoğu.
Cemaat içindeki cunta ise kendisine öğretildiği gibi, İsrail’in yüz yıllardır sürdürdüğü basını kullanarak, toplum mühendisliği yaratma becerisini gazeteler, televizyonlar ve sosyal medya üzerinden yani 4 bir koldan pervasızca sürdürüyor.
Şöyle işliyor süreç; İsrail’den alınan hedef listesinin ardından emniyet ve yargı içerisinde çekirdek bir cunta oluşturuluyor, sonra mobil baz istasyonu üzerinden deliller yaratılıyor, şantaj karşılığında himmetler toplanıp, paylaşılıyor, sonra da sabahın köründe gözaltılar başlıyor, basına kafa karıştırıcı sızdırmalar yapılıyor, ardından da fotoğraflar ile tapeler sızdırılarak daha ilk günden gözaltına alınanların kamuoyunda suçlu olduğu algısı yaratılıyor.
DOĞAN medyasının, operasyonun köpürtülmesindeki rolü de sürpriz değil, Doğan Haber Ajansı, Radikal ve Hürriyet muhabirleri yaptıkları ilk haberlerle, hem Türk hem de yabancı kamuoyu algısı yaratılmasında ABİLERİNDEN büyük bir aferin aldılar.
Zaman gazetesi ile Bugün TV’nin rolü de yadsınamaz elbet. Bilinsin ki bunlar not ediliyor. İntikam yemeği soğuk yenir.
Benim merak ettiğim, Zaman Gazetesi dağıtımı ile dershane kayıtları yapılırken ve himmet toplanırken yapılan usulsüzlüklerin neden adli soruşturma konusu edilmediği.
Buradan toplanan paraların ne kadar olduğu ve hangi işlerde kullanıldığının bir kaydı var mı merak ediyorum açıkçası. Aylık 200 milyon TL civarındaki bu gelirden ne kadarı Maliye Bakanlığı’na bildiriliyor, ne kadarlık vergi veriliyor, hesabının sorulması lazım.
Ayrıca halen kızak bir görevde memuriyetini sürdüren cuntacı bir polis eskisinin, değeri 3 milyon doları bulan müstakil bir villaya nasıl sahip olabildiği, bunlar araştırılacaktır elbet. Nereden geliyor bu değirmeninin suyu diye sorulacaktır.
Duyduğuma göre, Cemaate bağlı dershaneler daha önce elden aldıkları ve fatura vermedikleri aileleri tek tek aramaya ve faturalarını vermeye başlamış bile. Panik daha Maliye soruşturması başlamadan oluşmuş, etekleri tutuşmuş belli ki.
Açıklarını kapatmaya çalışıyorlar, çünkü suçlarını biliyorlar. Ama o kadar çok ki kapatamayacaklar. Bir şikayetle Maliye harekete geçmelidir.
Himmet adı altında saf insanlardan alınan paraların miktarı ne kadar, bu paralar nerelere harcanıyor.
Şimdiye kadar “Fakirler sahip çıkıyor, Afrika’daki okullarda Türkçe öğretiyor” diye sessiz kalan Hükümet, bir an önce vakit geçirmeksizin Cemaat’in başta dersaneler olmak üzere tüm ekonomik varlıklarını Maliye denetimine sokmak zorundadır.
Ahtapot gibi Türkiye’yi saran bu mikroba karşı bir an önce vücuda antibiyotik takviyesi yapılmalı, Millileşme yolundaki son engel olan bu Neo-Ergenekoncu yapı deşifre edilip, İsrail’in Türkiye içindeki TRUVA ATI tüm unsurlarıyla yakılmalıdır.
Yeni bir Kurtuluş Savaşı veriliyor. Biraz zaman alacak ama MİLLİLEŞME engellenemeyecek…