TELEFON
ERDEM YAVUZ YAZDI
twitter.com/erdemyavuz549
Türkiye’de 1980’li yıllarda telefon, bir aile için ev ve araba kadar önemliydi, telefonu olan ailelerin akşam hiç ziyaretçisi bitmez, sürekli içilen çaylar eşliğinde şehirler arası operatöre yazdırılan bağlantı sırasının gelmesi beklenirdi.
Sonra, teknoloji gelişti, önce telsiz telefonlar sonra cep telefonları hayatımıza hızla girdi, şimdi telefon dediğiniz zaman insanın aklına fotoğraf makinasından internete kadar sayısız şey bir anda geliyor.
Gazeteleri okurken eski topsakal yeni Neo-Ergenekon çetesinin şişman üyesi ile ilgili haber dikkatimi çekti. Başbakan’a hakaret davası için çıktığı mahkemede telefonuyla çok oynayınca hakim görüntü çektiğini fark etmiş, uyarınca panikle çektiği görüntüleri silmeye çalışmış ama geç kalmış, hakim de tutanakla telefonuna el koymuş.
Haberin detayında şişmanın hakime söylediklerini okuyunca bir kere daha bu adamın psikolojik sorunları olduğuna kanaat getirdim.
Twitter canavarı ifadesinde;
Parmakları büyük olduğu için, bir çok kelime ve harf hatası yaptığını,
Başbakan’ı şahsen tanıdığını, hakaret etmesinin mümkün olmadığını,
AK Parti siyaset akademisinde dersler verdiğini,
üzgün bir şekilde belirtmiş.
Biz aylardır, Neo-Ergenekon çetesinin şantaj kasetlerini bu adamın servis ettiğini, film çekmeye, ses kaydetmeye, bunları, internet üzerinden servis etmeye çok meraklı olduğunu söylemiyor muyuz? Adam takıntılı hale gelmiş hayatının her ayrıntısını kaydetmeye çalışıyor artık kime servis etmeyi düşünüyorsa…
Buradan hareketle insanın aklına cemaatin akil adamı konumundaki Hüseyin Gülerce’nin Mehtap TV’de “Düşünce Günlüğü” programında yaptığı açıklama geliyor.
O programda Gülerce;
“Altını çizmek lazım, sızabilir. Sızarsa, savcı böyle bir istihbarat ajanı olabilir mi? Ben direk olmaz, olamazdır diyorum. Peki, bir yanlışlık yapılmışsa nasıl olabilir? Kimse o sızanlar devlet içinde, öyle bir malzeme hazırlar getirirler ki sizin önünüze, siz bir düğmeye basmak zorunda kalırsınız. (…)”
demişti.
Bu açıklamanın anlamı şimdi daha net anlaşılıyor, yani “Cemaate sızmış bir kısmını kontrol altına almış yabancı istihbarat servisi var, bunlar Cemaatin sızdıkları kısmını Neo Ergenekon haline getirmişler, korku imparatorluğu kurmuşlar, biz çaresiz durumdayız, ne yapacağımızı şaşırdık.” İşin özeti bu, insan içinden yazık olmuş koca sivil toplum örgütüne demek geliyor ama örgüt büyük olunca bazen baş dönmesi de yaşayabiliyor.
TÜRKİYE GAZETESİ’NİN MANİPÜLATİF HABERİ
Bugün Türkiye gazetesi, Taraf gazetesi kokan bir haberle yeni döneme gözlerini açtı, ama fazla bir ömrü olacak gibi görünmüyor. Taraf’ın eski muhabiri Arzu’ya, Emniyet’teki dostları, herhalde cemaatin derin kulaklarının kesilmesinin hıncıyla olsa gerek manipülatif bir haberi servis etmişler.
Haber şu; isimleri bilinmeyen ama AKP içinde etkin iki kadın, ellerinde böcekler, kafalarında büyük planlarla , ismi bilinmeyen İran’lılar için bilgi topluyormuş, polis tespit etmiş ancak Savcılığın haberi yok, MİT’in haberi yok zaten, kadınlar da yok gibi bir şey ama polis her şeyi biliyormuş.
Arzu, her yeri eksik bu haberi Türkiye gazetesine açılış haberi diye yutturmuş.
Türkiye Gazetesi ikinci Taraf gazetesi mi olacak yoksa Taraf’ın hastalıklarını taşımayan yeni bir gazete mi olacak tercihi ile karşı karşıya.
Mücahit Ören daha dikkatli olmazsa Türkiye gazetesi ancak Türkiye hastanesinde bedava dağıtılan bir gazete olmaktan ileri gidemez.
Cemaat, Neo-Ergenekon’a sahip çıktıkça, bunlar sürekli bir operasyon peşinde koşacak gibi duruyor.
Telefondan nerelere geldik, Türk insanının hayatında telefon çok önemlidir. Birbiriyle yüz yüze konuşmayan insanlar telefonda akıllarına gelen her şeyi konuşur.
Şişman arkadaşa onun için artık kızmıyorum, düşene de bir tekme bizim atacak halimiz yok ne de olsa.
