Buldum
Şair: Erdem Beyazıt
Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Şu resim imanlı Müslüman’ları anlatması bakımından çok manidardır. İmanlı insanın Şahadete koşuşu işte böyledir. Mevlana Hazretleri bunu Sevgililer Sevgilisine kavuşma zamanı, düğün gecesi ‘Şeb-i Arus’ demiştir.
Yine Mevlana son nefesini verirken, Allah’a kavuşmadan önce şöyle seslenmiştir;
”Hakka kavuştuğum gün tabutum yürüyünce
Şu dünyanın dertleri ile dertleniyorum sanma.
Bana ağlama, yazık yazık deme.
Cenazemi görünce ayrılık, ayrılık diye feryat etme.
Beni toprağa verirken elveda elveda diye ağlama.
Gün batımını gördün ya gün doğumunu da seyret.
Hangi tohum yere atıldı da çıkmadı.
İnsan tohumu hakkında niye yanlış bir zanna düşüyorsun.”
Mevlanaya göre”Ölüm sallanan bir dişin düşmesinden başka bir şey değil”dir. Bu yüzden düşen dişin yerine mutlaka yenisi çıkacaktır.
Mevlana şöyle demektedir:
”Herkes ölümden ürker, korkar.
Sufiler ise ona bıyık altından gülmektedir.”
Mevlana der ki:
Biz gittik kalanlar sağ olsun.
Doğan, eninde sonunda ölür.
Gök kubbede oturanlar iyi bilir,
Damdan bir taş atıldı mı düşer.
Hırsı bırak, kendini boş yere harcama.
Bu toprak altında çırak da bir, usta da.
Hiç naz etme a güzel,
Bu mezarda ne Şirinler var, ne şirinler.
Ferhat gibi yok olup gittiler.
Direği yelden yapı, a güzel,
Dayansa dayansa ne kadar dayanır?
Kötü idiysek, geçtik gittik, kötülüğümüzle,
İyi idiysek, hayırla anın bizi.
Zamanın tek eri olsan bile,
Bir gün gidersin sen de, tek tek gidenler gibi.”
Şimdi bu olaydan asıl ders alınması gereken yanı; kimi ölüme düğün gecesi, kimi bıyık altından gülme, kimisi mutlu gün… derken, kimisi de valizi, bohçayı alıp arrivederci, adios amigos Pensilvanya dediğini görmek gerekir. Bunların vatan sevgisi falan işte bu bu! Yalandan iki kıvrak laf, ağamla, zırlama sosu, hurra gelsin himmet, zimmet paraları…
Şu son yolculuğa çıkmaya hazırlananlardaki yüz ifadelerine bakta utan utan, Türkiye’nin elini kolunu bağlayıp darbecilerle işbirliği yapan şerefsiz, kahpeler bunların müsebbipleri sizlersiniz ulan sizlersiniz. O gazetelerinizde, tv’lerinizden, medyanızdan Mısır’ı arkadan nasıl hançerlediğinizi unutmayacağız. Bu ülkeyi nasıl hançerlediğinizi hiç unutmayacağız. Hem bu dünya da, hem ahrette bunların hesabı sorulmayacak mı sanıyorsunuz ey kahpeler, vicdanlarını cüzdan yapan adı Müslümanlar, bugünün yarını olmayacağını mı sanıyorsunuz? Güneşin hep sizler için doğduğunu mu sanıyorsunuz. Allah’ın dinine savaş açarken Allah’tan yardım dilenecek kadar sapıklık batağına saplanmış reziller, Rabbimin vaat ettiği o günler yaklaşıyor. O gün bu gündür diyeceğimiz, diyeceğiniz o gün çok yakın, belki yarın, belki de yarından da yakın.