Yeni Şafak yazarı Cem Küçük iki gün önce yazdığı Aslı Baş cinayetinde Ayşe Arman’ın “aklama” rolüne medyanın mafyanın omerta yasası gibi kayıtsız kalması üzerine bugün de yeni bir yazıyla “Ayşe Arman bunun hesabını vermelidir!” dedi. Küçük HSYK’yı da göreve çağırdı. İşte yazısı:
MAFYANIN OMERTA YASASI GİBİ SUSAN MEDYA
Salı günkü yazımdan sonra benimle aynı dünya görüşünden olmayan birçok insandan telefon ve e-posta aldım. Hepsinin söyledikleri aynıydı. “Ayşe Arman nasıl olur da bir cinayeti örtbas etmek için seferber olur?” Eski güzellik kraliçesi Aslı Baş resmen aşağı itilmiş ve öldürülmüş. Daha sonra olayı örtbas etmek için de paralel işadamı İhsan Kalkavan cemaatin Bodrum sorumlusunu devreye sokarak Ahmet Bayer ve oğullarını aklamaya çalışıyor. Geçen yazıda Ahmet Bayer ile İhsan Kalkavan arasında geçen yasal tapeleri yayınlamıştım.
Gönül isterdi ki, medya ve internet sitelerinin tamamı bu haberi görsün ve gerçek ortaya çıksın ama nerede? Ayşe Arman kendi arkadaşları olunca sus pus oldular. Ayşe Arman’ın Ahmet Bayer’i aklamak için yaptığı söyleşiyi hükümete yakın bir yazar yapsaydı ne olurdu acaba? Çoktan mesleki kariyeri bitmişti. Ama iş Hürriyet yazarlarından biri olunca kimseden çıt çıkmıyor. Mafyanın Omerta yasası gibi sessizliğe bürünüyorlar. Olayı görmeyerek kapatmaya çalışıyorlar.
KAN VAR, CİNAYET VAR, KUMPAS VAR, YARGININ İĞDİŞ EDİLMESİ VAR
Halbuki ortada kan var, cinayet var, kumpas var, yargının iğdiş edilmesi var. Ayşe Arman, Aslı Baş’ı akıl hastası, deli gibi göstermeye çalışıyor. O sırada devreye İhsan Kalkavan giriyor ve paralel yapının Bodrum sorumlusu üzerinden yargı ve jandarma kısmını hallediyor. Tam bir şebeke ortada. İşin bir de adli tıp kısmı var. Orada da dönen büyük rüşvet ve dolaplar var. Bakın bu cinayet 2010’da işlendi. Aradan neredeyse 4.5 yıla yakın zaman geçti. Bu zaman zarfı içerisinde Ahmet Bayer Bodrum’da bazı arazi ve mülklerini sattı. Sattıktan sonra da bir yatırım yapmıyor. Bir işadamı eğer yatırım yapmıyorsa, durduk yerde Bodrum gibi arsanın altından daha değerli olduğu bir yerde niye mallarını satar?
HSYK’YA SESLENİYORUM
Bu satışlardan elde edilen paralar muhtemelen rüşvet çarkı içinde döndü. Ayrıca bu davanın avukatlarından birisinin Mustafa İlker Gürkan olduğu ve 250 bin Lira ücret aldığı söyleniyor. Bu kişi Deniz Gezmiş’in okul arkadaşı namıyla prim yapmış. Baro başkanı olmuş. “68 kuşağının yiğit önderiyim” diye gezinirmiş. Şimdi buradan HSYK’ya sesleniyorum. Bu davayı sil baştan görün. Yeni bir savcı ve hakimle dava baştan görülsün. Olayla ilgisi olan herkese hesap sorulsun. Neticede elde yasal tapeler var. Bütün rüşvet ağı ve bir cinayetin nasıl örtbas edildiği ortaya çıksın.
ER YA DA GEÇ AYŞE ARMAN BU YAPTIĞININ BEDELİNİ ÖDEYECEK
Aşağıda Ayşe Arman’la Ahmet Bayer’in bir konuşması var. Dikkatle okuyun. Cinayetle suçlanan bir adamı aklamak için neler yapılıyor bir görün. Sessiz kalarak, görmezden gelerek bu davanın üstünü örtemezsiniz. Ha, Doğan Yayın İlkeleri cinayet zanlı ya da şüphelilerini aklayan söyleşiler yapma konusunda ne diyordu acaba, bilgisi olan var mı? Er ya da geç Ayşe Arman bu yaptığının bedelini ödeyecek. Çünkü ortada kan var, cinayet var, genç bir kızın pisi pisine öldürülmesi var.
Ayşe Arman: Çözüyorum şeyi bir gelişme var mı?
Ahmet Bayer: Şöyle şeyi gördük en azından asliye cezaya gitti dosya. Tahliye talebi için çok ciddi inceliyorlar.
A.A.: Oğlanları gördünüz mü, nasıllar?
A.B.: Moral bozuklukları var ama hakimin dosyayı iyi incelediğini görmemiz içimizi rahatlatıyor.
A.A.: Nereden biliyorsunuz iyi incelediğini?
A.B.: Tekrar nöbetçi savcıdan görüş istemesi… Evrak gitmiş gelmiş tekrar okuyor. ‘Pazartesi oturup kararımı vereceğim’ demiş.
A.A.: Ben hep böyle şeylerde heyecan yaptım. Kocadon’la ilgili bir sürü davada ‘Pazartesi karar verilecek’ dediler. O pazartesiler bir türlü gelmiyor.
A.B.: O karar pazartesi günü çıkmak zorunda. Ya ‘Tahliye edin’ ya da ‘Tutuklu yargılanmasına devam edilsin’ diyecek.
A.A.: O zaman biz bunu da koyalım habere değil mi?
A.B.: Bilmiyorum ki… Mahkemeler burada kendilerine baskı yapıldığını düşünür mü acaba?
A.A.: Özellikle dikkat etmek lazım o antipati yaratıyor. Ben sadece bizim konuştuğumuz şeyleri anlatıp… Bu bir şekilde yargıda, yargıya karışmak haddimiz değil. Gıcık alıyor adamlar.
A.B.: Böyle bir mantık var mı? Hakikaten birini öldürmek yani dedikleri doğru. Bir sır var böyle mi insan şey yapar…
A.A.: Kurtulur o kadından… Evet…
A.B.: Evde 15 misafir var, aşağısı otel odaları… İlkokul seviyesinde zekası olan biri bile yapmaz bunu ya…
A.A.: Amerikan Hastanesi’ndeki doktor ‘Gayet sağlıklı, intihar eğilimi yoktu’ falan nasıl der.
A.B.: ‘Bana geldiğinde, o günkü muayenede öyle bir eğilim hissetmedim’ diyor.
A.A.: Bir de evdeki herkesin o akşamı anlatmasını istiyorum. Sizin röportajınız haricinde bütün herkes… Beyhan Hanım falan… Anlatabiliyor muyum…
A.B.: Daha sonra mı?
A.A.: Gayet etkili duruyor onları dinleyince. ‘Ulan burada bir tuhaflık var’ oluyorsun. O zaman ben sizden haber bekliyorum gece de konuşuruz olur mu.
A.B.: Tamam…