Ensar Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Dilberoğlu, “Mağdur ailelere para verildiği, onları şikayetlerinden vazgeçirdiğimiz, baskı uyguladığımız gibi bir iddia var. Bu çok açık ve net bir iftiradır.” dedi.
Ensar Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, Karaman’daki cinsel istismar olayına ilişkin, “Mağdur ailelere para verildiği, onları şikayetlerinden vazgeçirdiğimiz, baskı uyguladığımız gibi bir iddia var. Bu, çok açık ve net bir iftiradır. (Kılıçdaroğlu) Kendi torunu ya da çocuğu böyle bir olaya maruz kalsaydı kaç paraya acaba bu şikayetinden vazgeçebilirdi?” dedi.
Dilberoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, vakıflarının Türkiye’de milli ve manevi değerlere bağlı bir gençliğin yetişmesi için 37 yıldır onlarca proje yürüten bir vakıf olduğunu kaydetti.
Türkiye’de 165 şubeleri bulunduğunu aktaran Dilberoğlu, binlerce öğrenciye burs vermiş, onları yurtlarında barındırmış, ülkesine, vatanına bağlı insanlar yetiştirmek amacıyla gayret sarf etmiş bir vakıf olduklarını dile getirdi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Karaman’daki olaya ilişkin yaptığı açıklamalarda vakıflarına yönelttiği suçlamaların hepsinin gerçek dışı olduğunu kaydeden Dilberoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Öncelikle mağdur ailelere para verildiği, onları şikayetlerinden vazgeçirdiğimiz, baskı uyguladığımız gibi bir iddia var. Bu, çok açık ve net bir iftiradır. Kendi torunu ya da çocuğu böyle bir olaya maruz kalsaydı kaç paraya acaba bu şikayetinden vazgeçebilirdi? Bu kadar ağır bir sonucu olan bir soruyu soruyorum kendisine. Asla böyle bir şeyi kendisine yakıştırmayacağından eminim. Kendisine yakıştıramadığı böyle bir şeyi, Karaman’daki mağdur ailelere, mağdur çocuklarımıza nasıl yakıştırabilir? Bunu nasıl kürsüden, canlı yayınlarda ekranlardan dillendirebilir? Çocukların ve ailelerin hukukunu koruduğunu iddia eden bir insan, asla ispatlayamayacağı böyle bir şeyi nasıl gönül rahatlığıyla söyleyebilir ve bu ailelere iftira atabilir? Ben bunu hayretle karşılıyorum ve bu fiilinden dolayı, bu iftirasından dolayı, yalanından dolayı kendisini kınıyorum. Asla ve kat’a böyle bir şey söz konusu değil. Aileler, onuruyla, gururuyla bu davanın takipçisi, şikayetçisi oldular, sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasıyla ilgili ifadelerini verdiler, dosyada resmi beyanları var ve bu davanın takipçisidirler. Sanığın cezalandırılmasıyla ilgili avukatlara vekaletlerini verdiler ve bu davayı takip edecekler. Hiçbir şekilde Kılıçdaroğlu’nun iftirası gibi ailelerin para alması, şikayetlerinden vazgeçmesi ya da bir kişi ya da kurum tarafından baskıya maruz kalmaları söz konusu değildir.”
Aileler şikayetten vazgeçse dahi olayın kamu adına kovuşturulacağını kaydeden Dilberoğlu, “Kılıçdaroğlu’nun bilmemesi mümkün değil ama maalesef günlük siyasete malzeme yapmak amacıyla dillendirdiği için bu argümanı çok rahat kullandı. Az çok hukuktan anlayan herkes bu söyleminin boşa çıkacağını bilir.” diye konuştu.
“Çocuklar için cübbemi giyeceğim”
Ensar Vakfı’nın da ailelerin yanında, sanığın en ağır şekilde cezalandırılması için davaya müdahillik dilekçesi verdiğini dile getiren Dilberoğlu, “Çocuklarımızın ve ailelerin yanında olmakla ilgili Ensar Vakfı olarak bir somut eylem geliştiriyoruz. Öncelikle dilekçe vererek, sanığın en ağır cezayla cezalandırılması talebiyle ve çocuklarımızın ve ailelerinin yanında olduğumuzu bildirerek, Karaman’da duruşma günü olmak istediğimizle ilgili dosyaya resmi beyanda bulunduk. Çocuklarımızdan bazılarının vekaletlerini üstlenerek, o gün orada ben bizzat cübbemi giyerek hazır olacağım ve çocuklarımızın hukukunu savunmak için orada yer alacağız. Bazı avukat arkadaşlarımız da gönüllü avukatlarımızla birlikte o gün ailelerin ve çocukların hukukunu korumak için hazır bulunacaklar.” diye konuştu.
“Varsa bir eksiklik yüzleşmeye hazırız”
Ensar Vakfı’nın binlerce lise ve üniversite öğrencisine barınma imkanı sağladığını vurgulayan Dilberoğlu, şöyle devam etti:
“Sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi kaçak ev, kaçak yurt ya da 10 bine yakın öğrenci evinin olması tamamen yalandır. 10 bin rakamının nereden çıktığıyla ilgili çok ciddi sorular sorulması lazım Kılıçdaroğlu’na. Benim kanaatim, manipülasyon için böyle bir rakam ifade ediyor ve bu konuda kamuoyunda infial uyandıracak, gerçeğin değil algının peşinde koşacak bir çalışma niyetinde. Ensar Vakfı, genel olarak ortaokul öğrencilerine yönelik yurt ve ev hizmeti sunmamaktadır. Biz lise ve üniversiteler üzerine yurt hizmeti sunan bir vakıfız. Karaman özelinde konuşmamız gerekirse, Karaman’da bizim kaçak bir yurdumuz ya da kaçak evimiz yok. Karaman’da bizim 4 katlı bir şube merkezimiz var. Karaman şube merkezinde, şube yönetiminin kontrol ve denetiminde bir misafirhanemiz var. Bu şube merkezimizde misafirhane olarak kullandığımız, bazı öğrencilerimizin, bazı misafirlerimizin ikamet ettiği yerde bu suça konu olayla ilgili 2 öğrencimizin mağdur olma durumu iddiası söz konusu. Bu konuyla ilgili gerek savcılık gerekse Vakıflar Genel Müdürlüğü bir kovuşturma, bir teftiş süreci başlattı. Süreç sonunda şube yönetiminin de ifadelerine başvurulacak. Gerekli araştırmalar yapılacak. Biz, varsa bir suç, bu konuyla ilgili bir eksiklik, bir aksaklık bununla yüzleşmeye de hazırız. Gerekli beyanları vereceğiz, kaçmıyoruz, buradayız. Gönüllü olarak hizmet etmeye gayret ediyoruz. Ensar Vakfı’nda kimsenin bu işlerden bir ücret ya da menfaat beklediği ya da aldığı yok. Bu konuyla ilgili yapmamız gereken ne varsa yapılacak, zaten şu an itibarıyla şube faaliyetlerimiz de askıya alınmış durumda. Bizim de gereğini yapacağımızdan kamuoyunun hiçbir şekilde şüphesi olmasın.”
“İlkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik bir yurdumuz yok”
Ensar Vakfı’nın ortaokul ve ilkokula yönelik hiçbir yurdu bulunmadığını aktaran Dilberoğlu, “Hiçbir yerde ilköğretim ve ortaokula yönelik ne bir evimiz ne de bir yurdumuz bulunmaktadır. Bütün faaliyetlerimiz yasal imkanlar dahilinde üniversite öğrencilerine ve lise öğrencilerine yönelik yurt ve ev hizmetleri anlamında devam etmektedir. Bunun dışında Türkiye genelinde başkaca hiçbir yerde, ilkokul ve ortaokul için evimiz, misafirhanemiz ya da yurdumuz bulunmamaktadır. Kaldı ki burası da bir yurt değil, bahsettiğimiz şube merkezimiz. Şube merkezimizde misafirhane olarak hizmet üretmekte olan bir yer. Bunun haricinde İlköğretim öğrencilerinin, ortaokul öğrencilerinin misafir edildiği, kaldığı, herhangi bir şubemiz de bir başka örneğimiz de bulunmamaktadır.” dedi.
“2-3 yıl çalışmadı”
Kılıçdaroğlu’nun Karaman’daki şüphelinin Ensar Vakfı’nda yıllarca çalıştığı şeklindeki iddiasının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını kaydeden Dilberoğlu, “Bu şahıs 2012’nin son ayında Ensar Vakfı’yla irtibata geçerek gönüllü etüt öğretmenliği yapmayı talep ediyor. Biz de bir şekilde olumlu referanslarla bu kişiyi vakfımız bünyesinde görevlendirmişiz. 2013 Mayıs’a kadar yaklaşık 5 aylık bir süreçte vakfımızla bir irtibatı var. Öğrencilerimize gönüllü etüt öğretmenliği görevini ifa ediyor. 2013’ün Mayısından sonra Ensar Vakfı şubesiyle, genel merkeziyle, benimle, oradaki şube başkanımızla ya da bir başka kişiyle herhangi bir şekilde irtibatı yok. Zaten kendisi vakfımızın üyesi değil, vakfımızın gönüllüsü değil. Böyle bir şeyin gerçekleşmesini istemezdik ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi 2-3 yıl boyunca vakfımızda çalıştığı bilgisi doğru değil.” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Ensar Vakfı bünyesindeki başka yerlerde daha önceki yıllarda da benzeri olayların yaşandığı yönündeki iddiasının da gerçek dışı olduğunu belirten Dilberoğlu, şöyle konuştu:
“Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Sistematik tecavüzler gerçekleşiyor’ gibi birtakım liste oluşturmuş kendince. Kamuoyunu maniple etmek adına tek tek saydı. ‘Sinop’ta şu olmuş, Artvin’de bu olmuş, Marmaris’te bu olmuş’ şeklinde. Bunların hepsine verilecek cevaplarımız var. Öncelikle şunu belirtmek isterim; bu iddialar gazetelerin üçüncü sayfasındaki dedikodudan başka bir şey ifade etmeyen gazete iddiaları. Kesinleşmiş, mahkemeyle ilgili sonuç alınmış değil ve söylediği şeylerle bir hakikat ifade etmiyor. Sinop’la ilgili olayın vakfımızla hiçbir alakası yok. Bildiğim kadarıyla Sinop’ta bu olayı ortaya çıkaran gazeteci bile bir açıklamada bulundu, ‘Ben bir gazeteci olarak bu olayı ortaya çıkardım ama bu kişinin uzaktan yakından Ensar Vakfı’yla alakası yok’ şeklinde. Ortaya çıkan her tecavüz olayının Ensar Vakfı’yla ilişkilendirilmesi en büyük iftiradır. Bu da çok büyük suçtur’ şeklinde bir açıklaması oldu. Sayın Kılıçdaroğlu pervasızca bunları Ensar Vakfımızla ilişkilendirerek bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bunun dışında Edirne’yle ilgili bir iddiası var. Edirne’de bir profesörümüzün çocuk pornosu indirdiğini ve bu kişinin Ensar Vakfıyla irtibatta olduğunu iddia ediyor. Gazetede bununla ilgili bir sürü haber yapıldı. Bu şahıs açıklamalarda bulundu. Böyle bir iddia, böyle bir soruşturma, böyle bir takip, böyle bir suç kesinlikle söz konusu değil. Buna yönelik bir ihbar var ve bu ihbar neticesinde emniyetin yaptığı inceleme ve savcılığın takipsizlik kararı var. Bu kişi bir profesör ve rektör adayı. Bunu yıpratmak için yapılmış adice bir iftira. Bu kişi de Ensar Vakfı’yla irtibatlandırılmaya çalışılıyor ki bu kesinlikle doğru değil.”
Kılıçdaroğlu’nun, Marmaris’te benzeri olayların vuku bulduğu yönündeki iddialarının da gerçek dışı olduğunu vurgulayan Dilberoğlu, “Vermiş oldukları örnekte, maaşından cezayla ilgili kesinti kesinlikle bu olaya yönelik değil. İdari bir soruşturmada, öğretmenlerle ilgili kullanılmış olan tasarrufa yönelik bir olaya ilişkin, bunlarla ilgili de resmi açıklama yapıldı. Kesinlikle bir taciz olayına istinaden bir soruşturma, bir kovuşturma, maaşından ceza kesintisi gibi bir şey söz konusu değil. Bütün bunların amacının Ensar Vakfı’nı yıpratmaya yönelik bir algı operasyonu oluşturmaya çalışmak olduğunu görüyoruz. Bu örnekleri sıralamak ve cevap vermek çok kolay.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu’nun, çocukların haklarını savunmaktan ziyade demagoji ve siyaset yaptığını kaydeden Dilberoğlu, “Bunu da şuna dayandırıyorum, bu kadar hassas bir olayda, Türkiye’nin üzerine titizlikle eğilmesi gereken bir olayda, ailelerin ve çocukların bu kadar kürsülerde, siyaset meydanında ve canlı yayınlarda, televizyon programlarında konu edilmesini, malzeme edilmesini, bu çocukların ve ailelerin yanında olmak söylemiyle bağdaştıramıyorum. Bu, onlara zarar veren bir süreç. Aileleri ve çocukları düşünen bir siyasetçi bunları kesinlikle siyaset malzemesi yapmaz. Ben isim vererek örnek vermek istiyorum. Bir Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptığına, bir de Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu eylemlere bakın. Sayın Devlet Bahçeli bir devlet adamı kimliğiyle bu konuda gerçekten sorumlu davrandı. Çünkü tahmin ediyorum kendi siyasetinden daha öte burada ailelerin hassasiyeti ve de şüphelinin hak ettiği cezayı almasıyla ilgili bir arayışın içinde. Kılıçdaroğlu gibi bir basitlik göstererek günlük siyasetin malzemesi yapmıyor. Sorumlu siyasetçi, aileleri ve çocukları düşünen bir siyasetçi bu konuyu günlük siyasetin sakızı haline getirmez. Kılıçdaroğlu adeta burada bir tecavüz siyaseti yapıyor. Kendi zaaflarını, söylem geliştirmedeki yeteneksizliğini kullanarak, Ensar Vakfı üzerinden, bu menfur olay üzerinden bir tecavüz siyaseti geliştirerek algı operasyonu yapıyor.” dedi.
Eğitim ile ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarının el birliği yaparak pedofiliyle mücadele etmesi gerektiğini ifade eden Dilberoğlu, “Kılıçdaroğlu’ndan şunu beklerdim, kamu yararı olan, 165 tane şubesiyle 37 yıldır Türkiye’ye hizmet etmeye çalışan bir vakfın, bu konuyla ilgili muhataplığı noktasında ne oluyor, ne bitiyor, bu nasıl bir olaydır diyerek bizimle hiç konuşmadan, bizim konuyla ilgili duygu ve düşüncelerimizi anlamadan, dinlemeden direkt bir düşmanlık içinde bu tarz açıklamaları yapmasını da açıkçası çok yadırgıyorum” ifadelerini kullandı.