Emekli Albay Hasan Atilla Uğur: Paralel Yapı üzerine 11 yıl önce bir rapor yazıp devletin zirvesine verdim. Org. Hilmi Özkök bana “Boş işlerle uğraşmayın” dedi
Emekli Albay Hasan Atilla Uğur, 2003’te jandarma istihbarat başkanlığında görev yaparken, devlet kurumlarında Gülen yapılanmasına ilişkin bir dosya hazırladı. Bir klasörlük dosyada, paralel örgütünün devletin hangi birimlerde nasıl kadrolaştığı rapor edildi. Uğur, raporu bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu’na sundu. Bu nedenle de Paralel Yapı’nın hedefi olan Albay Uğur, Ergenekon davası kapsamında tutuklandı ve 29 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 5 yıl 8 ay 10 gün cezaevinde kaldıktan sonra da serbest bırakıldı.
MÜDAHİL OLACAK
İlk kez SABAH’a konuşan Hasan Atilla Uğur, paralel yapıya ilişkin çok özel açıklamalar yaptı. Albay Uğur, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, hazırladığı raporu aldıktan sonra “‘Ya Atilla, şimdi ben daha önce bir yerde de tugay komutanlığı yaptım. Kaymakamla çok iyi tanışıyoruz. Ben ne bileyim böyle Fethullahçı methullahçı olduğunu. Böyle boş şeylerle uğraşmayın” dediğini de savundu. Albay Uğur, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Paralel Yapı’ya yönelik sürdürdüğü ‘Kumpas’ soruşturmasına müdahil olacağını da belirterek, o dönem Cumhurbaşkanlığı’na ve Genelkurmay’a teslim ettiği raporun, savcılıkça bu makamlardan istenmesini talep edeceğini açıkladı. İşte Uğur’un anlatıkları:
Fethullah Gülen oluşumu aslında 80’li yıllarda başladı çalışmalarına. İlk girişimler askeri öğrenciler üzerinde başladı. Bütün kurumlarda yapılanan bir çete, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de elbette sızdı. Ama minimize edildi. Yani fark edildi ama çok üzerine gidilmedi.
RAPORU GÖRMEZDEN GELDİLER
Fethullah örgütü, işine ne geliyorsa, kim geliyorsa onunla işbirliği yapacak konumda. Yani bu adam gidip Avrupa’da Papa’nın önünde eğilmedi mi, Papa’nın elini öpmedi mi? ‘Kelime-i şahadet getirirken Hz. Muhammet Allah’ın resulüdür demeye gerek yoktur’ diyen bu adam değil mi? Nerde güç varsa onun yanında oldu ve bu gücü bir küresel çete haline dönüştürmek için çaba harcadı.
Bu konuda 2003’te Ankara’da istihbarat başkanlığında görevliyken bir dosya hazırladım. Bu çetenin devletin hangi birimlerde nasıl kadrolaştığını ele alan bir rapor… Bütün devlet kurumları ile ilgili bir çalışma yaptık. Orada Fethullahçı çetenin nerelere nüfuz ettiğini gördük. Ben bunu bizzat zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e verdim. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu’na verdim. Kendim gittim, izah da ettim. Ne bekledim? Çok büyük bir tehdit var. Bu tehditle ilgili Devlet Denetleme Kurulu, Cumhurbaşkanlığı bazında devreye girer, Genelkurmay kendi çalışmalarını yapar diye bekledim. Ama bunu göremedim. Görmediğimiz için palazlanarak devam ettiler. Genelkurmay Başkanım bana ‘Ya Atilla, şimdi ben daha önce bir yerde de tugay komutanlığı yaptım. Kaymakamla çok iyi tanışıyoruz. O kaymakamım şimdi de beni arıyor. Ben ne bileyim böyle Fethullahçı olduğunu. Böyle boş şeylerle uğraşmayın’ dedi.
“İSLAM’I ALET ETTİLER”
80’lerin sonunda PKK her tarafta cinayetler işliyor. Öyle bir ortamda Fethullahçılar bir baktık Işık Evleri vasıtasıyla örgütlenmeye başlamışlar. Ankara’da, istihbarat başkanlığındayken net olarak tanık oldum. Bir giriyorsunuz Işık Evi’nde risale misale yok. Herkesin eyvallah deyip başının üzerine koyacağı Kuran-ı Kerim, Türk bayrağı, Atatürk’ün nutku var. Evin içine girdiğinizde başka ortamlarla karşılaşıyorsunuz. Askeri okul öğrencilerine, onların geldiği yerlerden çengel attılar. Mesela Denizli Tavas’tan bir çocuk askeri okulu kazanıyor. Kazandığı 2-3 ay önceden belli olunca bu çocuğa el atıyorlar. Anne babasına gidiyorlar. ‘Bizler Müslümanız’ diyorlar. Zaten Fethullah çetesi İslam’ı kullanarak kendisine taban yaptı.
(FATİH ULAŞ/SABAH)