Milat Gazetesi yazarı Adnan Karakaş, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’yı Ertuğrul Özkök’le kıyaslayarak, Dumanlı’nın Özkök kadar kıvrak zekası ve kalemi olmadığını söyledi.
İşte Karakaş’ın yazısı:
Günümüzün Amiral Gemisi; Zaman Gazetesi. Günümüzün Ertuğrul Özkök’ü ise, tartışmasız, Ekrem Dumanlı. Aradaki fark, Zaman’ın Hürriyet’e göre etkisiz kalması. Dumanlı’nın Özkök’e nispeten kıvrılamayan beli. Belki de kıvrak olmayan zekası veya kalemi demeli. Soyutlama yeteneğinin en önemli göstergesi: “Goygoycular”
Hakkını teslim etmek lazım, en az Özkök kadar cüret sahibi. Kıvamı yakalamak için her hafta deniyor. Deniyor ama olmuyor. Her Pazartesi bu denemelerden nüveler okuyoruz. Gösterdiği noktayı güneş, virgülü ay kabul edelim, istiyor. Gelgelelim ne gösterdiği noktada güneş ne de virgülde ay var. Gerçekten ziyade telaffuza bağımlı. Gayesi malum. ‘Aşkla desteklemek – kinle savaşmak’ zilinin butonuna kulak kabartarak yaşıyor. Pek çokları gibi. Yazık!
Biri çıkıp “İşte şeytan” diye bağırıyorsa çarşının dikkatini işaret ettiği tarafa çevirebilmeli. Hatta dikkatleri orada tutabilmeli. Yoksa çarşı dönüp “İşte şeytan” diye bağırana bakar. Bu durum hem bağıranın güvenilmezliğine işaret eder. Hem de şeytan diye nitelenen kimseye itimadı gösterir. Bağırıp çağıran için hangisi daha iyi!
Gerçek şu: Dumanlı soy ismiyle müsemma işler yapıyor, yazılar yazıyor. Bu yüzden ya kasıla kasıla ya katıla katıla okuyoruz. Makaleleri, gazete yazısından ziyade üçüncü sınıf bir hatibin vaazlarını andırıyor. Belli ki, işaret beklediği hocasından yeterince ders almamış. Haykırdığını zannederken alelade bir bağırışı aşamıyor. Aklı selim yazılar yazmaya çalışırken içtenliğini kaybediyor. Zalimliği ayan beyan ortada olan bir kişinin merhametten söz etmeye yeltenirken düştüğü samimiyetsizlik bataklığından konuşuyor. Bataklıkta olduğunu söyleyene demediğini bırakmıyor. Ama gerçeği değiştiremiyor.
Haykırayım derken bağırıp çağırması, aklı selime çağırayım derken içtenliğini yitirmesi için talihsizlik mi, yoksa yetersizlik mi demeli bilemedim. Bildiğim şu: Zaman’ın içine 28 Şubat’ın Hürriyet’i kaçmış. Hürriyet’in içineyse 28 Şubat’ın Zaman’ı. Ve tuvaldeki bu manzara Dumanlı’nın eseri.
***
Bu haftaki yazısında yine döktürmüş! Kendilerine yönelen bütün iddialar “palavra”! Buna karşın muhataplarına yönelttikleri bütün suçlamalar gerçeğin ta kendisi!
Yolsuzluk ve rüşvetin somut belgesi varmış. Paralel yapı palavraymış. Suçlamalar hayaliymiş. Ortada somut bir gerekçe yokmuş. Başbakan yardımcısı bir zat bile “inandırıcı bulmuyorum…” demiş. Genel hissiyat buymuş. Ne var ki birileri dünyanın en barışçıl hareketine hala çete, haşhaşi gibi ithamlarda bulunuyormuş. Kalpleri kırıyormuş. Vicdanları yaralıyormuş.
***
Dershane meselesini, süreçte yürüttüğü kara propagandayı, sosyal medyada başlattıkları ve halen sürdürdükleri hakaretleri, küfürleri, şantajları, tehditleri unuttum! Tır’lar meselesine girmeye gerek yok. İHH’ya karşı yürütülen kara propagandaya, yazarlarının kaleme aldığı akla ziyan yazılara girmeyeceğim. Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin’in sözünü ettiği Yargıtay üyesini hatırlatmayacağım…
“Telefon çaldı. Numara yoktu; yine de açtım. ‘Buyrun’ dedim. Karşıdaki ses: ‘Ayağını denk almazsan, o büyük dilini koparmasını biliriz’ dedi ve kapattı.”
Alıntı, Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan’ın 17 Ocak 2014 tarihli yazısından. Yusuf Hoca, aynı yazıda bu tehdidi cemaate mal edemeyeceğini söylüyor. Bu beyandan sonra kalkıp ‘Cemaat tehdit etti’ diyecek değilim. Ekrem Dumanlı’nın köşesinde döktürdüğü gün, Yusuf Kaplan www.haber10.com Muhabiri Hülya Özkan’a konuşmuş:
“Bana da bizzat Fethullah Gülen adına avukatı 50 bin liralık dava açmış, yazılarımdan, röportajlarda söylediklerimden ötürü. 50 bin TL.”
***
Yusuf Kaplan gibi omurgalı bir aydına, bir yazara açılıyor bu dava. 50 bin liralık tazminat davası, “O büyük dilini koparırız” telefonu kadar büyük bir tehdit ve şantajdır.
Amiral Gemisi Zaman’ın Kaptanı Ekrem Dumanlı, “dünyanın en barışçıl hareketi”nin açtığı 50 bin liralık tazminat davasına açıklama getirir mi?
Yazara açılmış davanın tehdit ve şantaj olmadığına… 50 bin liranın kırık kalpleri onaracağına, yaralı vicdanlara merhem olacağına hepimizi ikna edecek bir açıklama…
Sadece bir açıklama… “Goygoycular” buluşu kadar tatmin edici olmasa da olur…