Evine üç gün gitmeyerek, polisin hakkındaki gözaltı kararını bir şova dönüştürmek için Zaman gazetesinden dışarı çıkmayan Ekrem Dumanlı’nın oyununna Cumhurbaşkanı Erdoğan da dikkat çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜRKSAT 6A Haberleşme Uydusu Projesi’nin TÜBİTAK’taki imza töreninde konuştu. Erdoğan Ekrem Dumanlı için şunları söyledi:
“Hani siz örgüt değildiniz? Bakın haberler nasıl yayılıyor, görüyorsunuz değil mi? Siz örgüt olmasanız bunları nereden bileceksiniz? Bunu bildikleri için bazıları evlerinde değil, gittiler, gazetelerin içerisinde beklemeye başladılar. Niye orada beklemeye başladılar? Buradan gelip bizi alamaz diye başladılar. Zannediyorum bir ikisi herhalde kaçıverdi bu arada. Bunları yapıyorlar. Eğer dürüstseniz, samimiyseniz, hiç suçunuz yoksa o zaman durun, çağrıldığınızda da gelin, teslim olun.”
İşte Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
Bugün buraya gelmeden hemen önce TÜPRAŞ’ın büyük bir yatırımını hizmete açtık. Çok büyük bir gururu teneffüs ettik. Ardından buraya geldik. Burada da yine farklı bir gururu hep birlikte yaşıyoruz. Büyüyen güçlenen gelişen yeni Türkiye’nin yansımalarını, gurur tablolarını hep birlikte müşahede ediyorum. bu yılın ocak ayında Japonya’da yapımı tamamlanan TÜRKSAT 4A uydumuzu teslim almış, 15 Şubat’ta Kazakistan’daki uzay üssünden fırlatılmıştı. Yazılımının tamamını kendimizin ürettiği Göktürk 2’yi de 2012’de Çin’den uzaya göndermiştik.
Biraz önce imzalanan protokolle startını verdiğimiz TÜRKSAT 6A uydusu bunlardan çok daha ileri bir proje. İktidarımız döneminde 4 tane önemli projeyi gerçekleştirmenin gururunu yaşıyoruz. Hem ticari hem askeri görevler üstlenecek olan uydumuzdaki sistemeler yer istasyonu ve yazılımlar milli imkanlarla gerçekleştirilecek.
Proje vereceği hizmetle değil aynı zamanda stratejik mahiyette de bizimi için önemli. Bunlar bir sıçrayışın alametleridir. Türkiye’nin ilerde kendi yaptığı uyduları uzaya gönderebileceği gibi bu tür imkanlara da sahip olacağına ben inanıyorum. Yakın zamanda hayali dahi kurulamayanları da gerçekleştirmeyi mutlaka başaracaktır.
Bugün TÜBİTAK bünyesinde faaliyet gösteren araştırma merkezleri takdire şayan başarılar ortaya koyarak hepimizi umutlandırıyor. Özel sektörümüzde çok önemli bir seviyeye ulaştı. Geçtiğimiz 12 yılda verdiğimiz destek 4,5 milyar lirayı buldu. Burada bir hususun üzerinde durmak isterim. Başbakanlık vazifemizi ifa ederken türkiye’de bilim teknoloji araştırma geliştirme çalışmalarının artması için çok büyük gayret içinde olduk. TÜBİTAK’ı yeniden yapılandırdık. Teşvik ettik. Güçlü şekilde destekledik. Ancak bizim bütün iyi niyetimize rağmen, gayretlerimize rağmen, TÜBİTAK’ın içine yerleşen bir ur’un bu kurumu içten içe çürütmeye başladığını gördük.
Düşünün siz bilim diyorsunuz, araştırma diyorsunuz, ama birileri kurumun içine bir kanser hücresi gibi sızıyor, sizin hayretlerinizi çürütmenin mücadelesini veriyor. Öyle bir ihanet şebekesi yerleşiyor ki mesaisini vatanı için milleti için değil ihanet için kullanıyor. Bilim teknoloji değil, üst düzey devlet görevliliklerinin kriptolu telefonunu dinlemek için alçakça çalışmalar yapıyorlar. Eğer benim telefonumu, kriptolu telefonu verenler dinliyorsa, bunlara farklı bir yaklaşım asla gösteremem. Bizim nasıl sırtımızdan hançerlendiğimizin en büyük delili işte bu tiplerdir. İnsanı karşıdan vurdukları zaman erkekçe vurdu dersin, ama arkadan vurdukları zaman bu kalleşçe alçakça bir vuruştur.
“TÜBİTAK’A SIZMIŞ HAİNLERİ YARGIDAKİ HAŞHAŞİLER KORUYORDU”
Bilimsel çalışma yapsın diye alınan elemanlar, cumhurbaşkanını, şahsımı, genelkurmay başkanımızı, anayasa mahkemesini, bakanlarımızı dinlemek için sinsice çalışmalar yürüttü. Bilgileri nerede kullandıkları, kimlere servis ettikleri, sattıkları, peşkeş çektikleri şu anda soruşturuluyor. Evet bunlar soruşturulmuyordu, soruşturulamıyordu. TÜBİTAK içine sızmış bu hainler, yargıya sızmış haşhaşiler tarafından korunuyordu.
“TAM TEMİZLENDİ DEMİYORUM”
Hamdolsun şimdi TÜBİTAK arındırılıyor, tam temizlendi demiyorum ha, sayın bakanım, tam temizlendi demiyorum. Tam temizleneceğinin umudu içindeyim. Aynı şey yargı içnde geçerli. Bu haşhaşi ur’un baskısından, şantajından inşallah onu da temizleyeceğiz. Oradaki yuvalanmaları da çok ileri derecede.
Bu bizim ulusal güvenliğimizin çıkış noktasıdır. Bu bir milli meseledir. Ahlaki meseledir, bunu hep beraber çözeceğiz. Bilim bu tür bir şeyi kabule tmez. Bunu temizlemeye mecburuz. İşte onun için şurası çok önemli, kendin bilmek diyor ya yunus, işte mesele ilim bilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır olur. Biz kendin bilmek noktasına ulaşalım diyoruz.
“GÜNLERDİR HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLIYORLAR”
Günlerdir bazılarının tv ekranlarından hüngür hüngür ağladıklarını görüyorsunuz. Hayret, bir gün iki gün değil ya bir haftadır bakıyorsunuz, şu kadar kişi alındı alınıyor filan falan haberler. Hani siz örgüt değildiniz? Haberler nasıl yaylıyor görüyorsunuz değil mi? Siz örgüt olmasanız bunları nereden bileceksiniz?
“BİR İKİSİ KAÇIVERDİ”
Bazıları, gazetelerinin içerisinde beklemeye başladılar. ‘Buradan bizi alamazlar’ diye beklemeye başladılar. Zannediyorum bir ikisi kaçıverdi bu arada. Eğer dürüstseniz o zaman durun. Çağırıldığınızda da gelin teslim olun. İhanet suçlarını çok iyi biliyorlar. Şov araçlarını da iyi kullanıyorlar. Başlarına gelecek olanı biliyorlar.
“BELKİ DE İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİNİN KAYNAKLARINI KESİYORUZ”
Uluslararası odakların hatta belki de istihbarat örgütlerinin kaynaklarını kesiyoruz bu adımlarla. TÜBİTAK’taki ihaneti fark ederek, maşaları tasfiye ederek Türkiye düşmanı çevrelerin tuzaklarını bozuyoruz. Bu o kadar önemli. İşte onun için sadece içerde değil, dışarda da feryat var.
“PARALEL YAPI O ZEKAYA, BİRİKİME, BECERİYE SAHİP DEĞİL”
Daha önce de söyledim. Paralel yapı tek başına bütün bu kurguyu kuracak idare edecek zekaya, birikime, beceriye, sahip değildir. Bunları maşa olarak kullanan bir üst akıl var demiştim, hatırlayın. İşte yaygara koparıyor. Üst aklın uzantıları var. Bir yıl boyunca biz yetkimiz dahilinde bunların inlerine girdik. TÜBİTAK bunların inlerinden biri haline getirilmişti, oraya girdik. Emniyet gibi, TİB, KOSGEB, kurumlardaki kurguların bozduk.
“YARGIYI ŞANTAJ ÇETESİNDNE KURTARDIK”
Ancak bütün delilleri ortaya koymamıza rağmen yargı bu ihanetin üzerine gitmiyor, gidemiyordu. Yargıyı da bu tehdit ve şantajdan kurtardık. Çeteleşmeyi de çökerttik. İşte şu anda yargı da bu değişim dönüşümle birlikte bir normalleşme sürecinin içerisinde girecektir.
“HİÇ KİMSE TİMSAH GÖZYAŞI DÖKMESİN”
Bir şekilde bu iddiaların üzerine gidecektir. Eski Türkiye’de değiliz artık. Masumların ceza alıp suçluların dolaştığı bir Türkiye yok. Masum ile suçlunun hassasiyetle birbirinden ayrılacağı, hukukun en temiz şekilde işleyeceği bir Türkiye var. Hiç kimse timsah gözyaşı dökmesin. Feryadı figan ortalığa dökülüp, zavallılığını dünyaya sergilemesin.
“İLK RÜZGARDA TERK EDİP, BİNLERCE KİLOMETRE UZAĞA KAÇANLAR VAR”
Tutturdular molla Muhammed. İki gözü yüzde 90 görmüyor, 122 kişiyi içeri aldılar. Adamcağız 17 yıl tutuklu kaldı ya. Niye? Pensilvanya’ya aykırı ifadede bulundu. Onun gibi düşünmedi, yaşamadı. Ve onların 17 yıldan sonra çıkıp açtıkları dava ile yaptıkları müracaatla işte şimdi halkalar sökülmeye başladı. Özellikle medyanın ve siyasetin bu hukuk süreçlerinde ulusal algı operasyonlarından uzak durulması kaçınılmaz bir sorumluluktur. Herkes hukukun işleyişine yardımcı olacak, sorumlu davranacak. Ama bu ülkede 15 yıldır korkuyla, yurtdışında yaşayıp, yasa dışı işler yaptıranlar var. gemiyi daha ilk rüzgarda terk edip, binlerce kilometre uzağa kaçanlar var. İşlediği suçun boyutunu bildiği için korkup kaçanlar var. Bunların hepsi tek tek ortaya çıkacak. Yurtdışındaki inlerinde de takip edilecek. İnşallah bundan sonra her bir kurum artık sadece kendi işini yapacak.
Benim insanımın batıdakinden ne farkı var? Biz bu projeleri burada niye halledemiyoruz? Parmak ucu kadar şey yapıp dünyanın parasını kazananların yanında biz niye halledemiyoruz? Biz yüzlerce gencimizi gönderdik, gönderiyoruz. Ama bu merkezlerde bunları yapmak durumundayız. Bu bir özgüven meselesidir. Ben buradaki hocalarımızdan gençlerimize kadar bu özgüveni doğrusu sizlerde görüyorum, görmek zorundayım. Biz hocalarımıza, gençlerimize güvenemezsek bir netice alamayız. Öyleyse burada hocalarımızın yöneticilerimizin de yanlarında çalışan gençlere güvenmeleri suretiyle yeni adımların atılması lazım. Biz yaparız, dememiz lazım. Üreteceğiz dememiz lazım. Bütün araştırma geliştirme bu noktadaki desteklerimizle devreye aldığımız projelerle bu işler için tahsis ettiğimiz kaynaklarla bir savunma sanayi işbirliğini zaten başlattık. Verdiğimiz emeklerin karşılığını da almaya başladık. Bugün ülkemiz savunma sanayi 5 milyar doları aşan üretim gücüne ulaştı. Bu alanda yılda bir milyar dolar ar-ge harcayabilir hale geldik.
TÜRSAT 6A projesi de bizi uzay sanayiinde yeni bir safhaya çıkaracak. Şimdi Sabiha gökçen havalimanının yanında, bu doğrultuda faaliyet gösterecek ülkemizin en büyük teknoparkını kuruyoruz. İnşallah 2023’te özellikle de savunma sanayiimizi dışa bağımlılıktan kurtaracak bir kırılma noktası olacak.